-Uluslararası Tarım Sigortaları Sempozyumu…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Doğal afetler, sadece mikro bazda işletmeleri değil, makro bazda ekonomileri de etkiliyor. Ülkeler fevkalade
zor durumda kalıyor, gıda güvencesini sağlayamıyorlar, ithalatçı oluyorlar”
-“Zaman zaman biz de bunu yaşıyoruz. 2014’de oldu. Doğal afet vurduğu zaman saman da yem de buğday da
ithal edersiniz”
-“Eğer biz, tarımda çalışan insanlarımıza, doğal afetlerin verdiği zararı karşılayamazsak, onları tarımda, onları
sürdürülebilir olma noktasında tutamazsak bu ülkenin gıda güvencesini sağlamamız mümkün değildir”
-“Burada Tarsim, ürün sigortaları konusu ön plana çıkıyor. Bizim daha fazla çiftçimizi Tarsim kapsamına sokmamız
gerekiyor”
-“1 Mayıs ve 31 Mayıs arasında yaptığımız tespitlerde 27 ilde 19 ürünümüz zarar görmüş. Muhakkak surette aşırı
yağışlardan meydana gelen zararların da, kuraklığın da Tarsim kapsamına alınmasını istiyoruz”
-“Eğer sigorta bilincini çiftçimize yayamazsak, bu konuda onu duyarlı hale getiremezsek, bu konuda yeterli eğitimler
veremezsek, enforme edemezsek hedefe ulaşamayız. Bir toplumsal bilinç yaratmak zorundayız”
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik:
-“TARSİM çiftçimizin, üreticimizin kara gün dostudur. Çiftçimiz nasıl Türkiye'nin sigortası ise TARSİM de çiftçimizin
sigortasıdır”
İstanbul – 02.06.2016 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, doğal afetlerin sadece mikro bazda işletmeleri değil, makro bazda ekonomileri de etkilediğini bildirerek, “Ülkeler fevkalade zor durumda kalıyor, gıda güvencesini sağlayamıyorlar, ithalatçı oluyorlar. Zaman zaman biz de bunu yaşıyoruz. 2014’de oldu. Doğal afet vurduğu zaman saman da yem de buğday da ithal edersiniz” dedi.
Bayraktar, İstanbul’da, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’nda, Tarım Sigortaları Havuzu’nun (TARSİM) 10. kuruluş yılı münasebetiyle düzenlenen Uluslararası Tarım Sigortaları Sempozyumu’nda (IAIS) yaptığı konuşmada, tarım sektörünün sadece Türkiye’de değil dünyada da çok önemli bir sektör olduğunu, enerjiyle beraber önem kazandığını belirtti.
Dünyada gıda güvencesini sağlamak üzere yüksek teknolojiler kullanıldığını vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Biliyorsunuz konvansiyonel tarıma geçildi. Üretim artışı sağlandı mı? Sağlandı. Buna karşı dünya nüfusundaki artış ile gelişmekte olan ülkelerin tüketim alışkanlıklarının değişmesi, dünyada tüketimi de hızlı bir şekilde artırdı. Üretim tüketimi karşılıyor mu derseniz, bu soruya cevap vermek de fevkalade güç.
Dünyada 795 milyon, yani 800 milyona yakın insan yetersiz besleniyorsa arzın yettiğinden bahsedebilmek mümkün değildir. Bir de obesite problemi var. Onlar olmasa gıda yetecek ama aşırı tüketim de var. Bu kadar insan da obesiteden rahatsız.”
-“Arzı yavaşlatan en önemli faktörlerden biri doğal afetler”-
Bütün bunların ötesinde arzı yavaşlatan en önemli faktörlerden birinin de doğal afetler olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“2007-2008’de yaşadığımız krizleri hepimiz hatırlıyoruz. Hatta ülkemizde 2014 yılında da bir doğal afetle karşı karşıya kaldık. Doğal afetler mikro bazda işletmeleri değil, makro bazda ekonomileri de etkiliyor. Ülkeler fevkalade zor durumda kalıyor, gıda güvencesini sağlayamıyor, ithalatçı oluyorlar. Ucuz ürün bulma şansları kalmıyor. Enflasyon rakamları yukarıya çıkıyor. Fiyat manipülasyonlarına ve spekülasyonlara bağlı olarak bunları dünya da yaşıyor. Zaman zaman biz de ülkemizde yaşıyoruz. Hatta 2014’te kriz baş gösterdiğinde Türkiye saman ithalatçısı oldu. ‘Türkiye saman ithal eder mi?’ denildi. İşte doğal afetler böyle bir şey. Doğal afet vurduğu zaman saman da ithal edersiniz, yem de ithal edersiniz, buğday da ithal edersiniz.
-“Doğal afetlerden en çok etkilenen kesim tarım kesimi”-
Bütün bunlardan en çok etkilenen kesim tarım kesimi, tarım sektörü ve tarım sektöründe çalışan insanlarımız. Bizim en çok önem vermemiz gereken konu budur. Eğer biz, tarımda çalışan insanlarımıza, doğal afetlerin verdiği zararı karşılayamazsak, onları tarımda, onları sürdürülebilir olma noktasında tutamazsak bu ülkenin gıda güvencesini sağlamamız mümkün değildir. Burada Tarsim, ürün sigortaları konusu ön plana çıkıyor. O zaman ne yapmamız gerekiyor. Bizim daha fazla çiftçimizi bu kapsama, bu alanın içine sokmamız gerekiyor.
Birde şu açıdan bakalım; doğal afetler vuruyor, çiftçilerimiz geliyor bize baskı yapıyor. Bana da yapıyor, Ziraat Odası başkanlarına da yapıyor; ‘Hükümete gidin bir takım destekler alın, ne duruyorsunuz eylem yapın’ diyor. Tarsim’in genişlemesinin bu manada üreticilerimizin zararlarını karşılama noktasında çok önemli olduğunu söylemekle birlikte bize de bir faydası var. Sayın Tarım Bakanımızla Tarsin alanını genişletirsek. Sayın Tarım Bakanımız ve hükümetimizle daha iyi geçiniriz. Kavga etmeyiz. Bunu da sigorta kapsamına almış, ilişkilerimizi geliştirmiş oluyoruz.
2005 yılında bu kanun çıktı. Biz büyük destek verdik. 2006 yılında uygulamaya girdi. Çiftçimizi temsilen Ziraat Odaları Birliği’nden de bir arkadaşımız yönetime girdi. Yönetim kurulunda görev yapıyor. Tarsim’in ilk kurulduğu yıllarda kapsam alanı çok dar kaldığı için çiftçimizin buraya teveccühü de az oldu. Bunu kabul etmemiz lazım. Fakat yıllar itibariyle Tarsim’in de başarılı çalışmaları sonucunda kapsam genişledi çiftçimiz daha fazla itibar etmeye başladı. Biraz önce rakamları gördük. Yaklaşık olarak yüzde 14’ler mertebesine geldi. Herhalde yüzde 18 hedefleniyor. Çünkü ABD dışında, Avrupa Birliği’nde gelişen ülkelerde yüzde 30’lar civarında. Yüzde 18 bu yıl için çok önemli bir hedef. İnşallah buna hep birlikte ulaşırız.”
-“Doğal afetler çiftçiyi bu yıl da vurdu”-
Doğal afetlerin çiftçiyi bu yıl da vurduğunu belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Mart ayında büyük bir don felaketi, Nisan ayında büyük bir kuraklık yaşadık. Hatta 22-23 Nisan’da da büyük bir don felaketiyle karşı karşıya kaldık. Mayıs ayında yağışlar iyi gidiyor derken aşırı yağışlar birçok ürünün yatmasına neden oldu.
Geçen Çorum Ziraat Odası Başkanım beni arıyor. ‘Başkanım bu yağışlardan çok memnunduk. Ürünümüzü kurtardık derken 10 gündür yağış devam ediyor. Ürünümüz yattı’ diyor. Allah korusun bir takım hastalıklar olabilir. Kök çürüklüğü de gelebilir. Bunların da Tarsim kapsamına alınmasını talep ediyoruz. Kuraklık fevkalade önemlidir. Ki bu sene buğday üretimimizi düşürecek öyle görünüyor. 1 Mayıs ve 31 Mayıs arasında yaptığımız tespitlerde 27 ilde 19 ürünümüz zarar görmüş. Muhakkak surette aşırı yağışlardan meydana gelen zararların da, kuraklığın da Tarsim kapsamına alınmasını istiyoruz.
Hayvancılıkta bir gelişme var. Hayvancılıkta bazı hastalıkları kapsam içine aldığımızda sigorta oranı orada da yükselecek. Şuan yeterli bir rakam değil ama yükseleceği kanaatindeyiz. Bu oluşumda bir takım çalışmalar yapılıyor. Yine bağlarla ilgili, elmalarda tomurcukla ilgili bir takım çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar da Tarsim alanının genişletilmesinde büyük katkı sağlayacaktır. Ama bütün bunlara rağmen bir şeyi gözden kaçırmamak lazım. Burada anahtar kelime nedir derseniz? Burada anahtar kelime toplumsal duyarlılıktır. Siz ne yaparsanız yapın. Eğer sigorta bilincini biz çiftçimize yayamazsak, bu konuda onu duyarlı hale getiremezsek, bu konuda yeterli eğitimler veremezsek, enforme edemezsek hedefe ulaşamayız. Onun için biz bu kanun çıktığından beri bölgelerde toplantı yapıyoruz. Çiftçilerimizle de konuşmaya devam ediyoruz. Bundan sonra da değerli başkanımızla da görüştük. Bölgelerde bu toplantılarımız inşallah devam edecek. Bu manada bir toplumsal bilinç yaratmak zorundayız.
Biz Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nda da yönetimdeyiz. Tarım Bakanımızla orada da çalışma imkanımız oldu. Orada da aynı durum var. Tarım kesiminde kayıt dışılık var. Kayıt dışılığı müeyyidelerle, cezalarla azaltmak mümkün değildir. Dünya da bunu beceremedi. Orada da en önemli parametre bu olduğuna göre kayıt dışılığı önlemenin yolu nedir? Kayıtlılığa daha fazla insanı sokmaktır. Çalışmalarımız devam ediyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nda da bölge toplantıları yapıyoruz. Çiftçilerimizle buluşuyoruz. SGK ve Türkiye Ziraat odaları Birliği olarak orada toplumsal duyarlılık sağlamaya çalışıyoruz. Ben inanıyorum. Bunları sağladığımızda hedeflere ulaşılır. Daha fazla insanımızı daha fazla çiftçimizi bu alana sokmuş olacağız. Zaten tarımda başarılı olan ülkelere baktığımızda ürün sigortaları noktasında çok başarılı olduğunu görüyoruz. Tarımda başarılı, üretimde sürdürülebilir noktada olmak, çiftçimizi tarlada tutmak istiyorsak buna mecburuz. İnşallah bu çalışmalarımız verim verecektir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız da bu çalışmalara büyük destek veriyor.”
-Tarım Bakanı Çelik-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik de toplantıda yaptığı konuşmada, tarımsal üretimin doğası gereği olumsuz iklim şartları başta olmak üzere pek çok riskle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Bu risklerin, gıda fiyatlarının ve üreticilerin gelir istikrarının bozulmasına, ekonominin yavaşlamasına neden olacağı, nihayetinde toplum üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği bildiren Çelik, şunları söyledi:
“Bu nedenle tarım sektörü sel, dolu, kuraklık, don gibi insanoğlunun müdahale iradesinin dışındaki gelişmelere karşı korunmaya muhtaçtır. Tarımsal üretimde verimliliği ve kaliteyi artırabilmek için bilgi ve teknolojinin imkanlarını ne kadar yoğun kullanırsak, kullanalım riskler karşısında gerekli tedbirleri almazsak, üretimde sürdürülebilirliği sağlamak çok daha zorlaşacaktır. Tarım sektöründe karşılaşılması muhtemel risklere karşı en etkili yöntem, risk yönetim araçlarının devreye sokulmasıdır. Risk yönetim araçları içerisinde en işlevsel olanı tarım sigortalıdır. TARSİM çiftçimizin, üreticimizin kara gün dostudur. Çiftçimiz nasıl Türkiye'nin sigortası ise TARSİM de çiftçimizin sigortasıdır. 2006'dan bu yana gerçekleşen rakamlar da bu gerçeği ortaya koymaktadır. Aradan geçen 10 yıl içinde 81 il 971 ilçe 33 bin 596 köyümüz devlet destekli tarım sigortasıyla tanışmış bulunmaktadır. 7 milyon 119 bin 261 poliçe düzenlenmiş, 87 milyar liranın üzerinde tarımsal varlık sigortalanmış, yine 2,5 milyar liralık tazminat ödemesi gerçekleşmiştir. Bütün bu rakamlar batı dünyasından 200 yıl geriden gelmemize rağmen on yıl içinde TARSİM'in yani sigortacılığımız kat ettiği mesafe açısından son derece önemli rakamlardır."
TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu da, üreticinin memnuniyetinin kendileri için her şeyin üzerinde yer aldığını vurgulayarak, “devletimiz, üreticisine, tüm ülke genelinde ürün ayrımı olmaksızın yüzde 67’ye varan prim desteği sağlıyor. İl il, ilçe ilçe, köy köy tüm ülkeyi gezerek tanıtım faaliyetleri yürütüyoruz. Üreticimizin sesine kulak veriyoruz. Hedefimiz, gelecek yıllarda tarım üretimi etkileyen tüm risklere karşı üreticimizin güvence altına alınmasıdır” dedi.
Sempozyuma, farklı kıtalardan 30’a yakın ülkeden, 500’ün üzerinde yerli, yabancı konuk katıldı.