Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Geçmişte 1200 çeşit üzümün yetiştiği Anadolu’da,
günümüzde ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısı
50’lere indi”
-“Türkiye, bağ alanlarının büyüklüğünde 5’inci,
üretimde 6’ıncı ama üzümün anavatanı Anadolu.
Türkiye’nin üzümde çok daha büyük bir potansiyeli
barındırdığı tartışılmaz bir gerçektir”
-“1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü
860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları
yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı
büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu”
-“Üzümde çeşit sayısı korunmalı, geçmişte sökülmüş
bağ alanları yeniden kurulmalıdır”
-“Bu sene üzüm üretimin, geçen yıla göre yüzde 2,4
azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin
tona inmesi bekleniyor”
-“Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don,
ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması
rekolteyi önemli ölçüde düşürdü”
-“Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar olan
malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları
depolarında tutarsa fiyat düşmez”
-“Üzümde kayıp da çok fazla. Üretim ve piyasada 373 bin
29 ton üzüm çöpe gidiyor. Oldukça büyük miktarlarda
üzümün de tüketim aşamasında çöpe gittiği düşünülürse
kaybın büyüklüğü ortaya çıkar”
Ankara – 25.08.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Şemsi Bayraktar, kültüre alınması 7500 yıl öncesine dayanan, anavatanı Anadolu olan üzümün 15 bini bulan çeşidinin 1200’ünün geçmişte Anadolu’da yetişirken, günümüzde ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısının 50’lere indiğini, çeşit sayısında büyük azalma meydana geldiğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Karadeniz sahilleri ve Doğu Anadolu’nun kuzey bölümleri dışında Anadolu ve Trakya’nın hemen her yerinde yetiştirilen üzümde Türkiye’nin, bağ alanlarının büyüklüğünde 5’inci, üretimde 6’ıncı sırada belirterek, “ama üzümün anavatanı Anadolu. Türkiye’nin üzümde çok daha büyük bir potansiyeli barındırdığı tartışılmaz bir gerçektir. Üzümde çeşit sayısı korunmalı, geçmişte sökülmüş bağ alanları yeniden kurulmalıdır” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2011 yılı verilerine göre, üzüm üretiminde 9 milyon 67 bin tonla Çin’in ilk sırayı aldığını, bu ülkeyi 7 milyon 115 bin 500 tonla İtalya, 6 milyon 756 bin 449 tonla ABD, 6 milyon 588 bin 904 tonla Fransa, 5 milyon 809 bin 315 tonla İspanya’nın izlediğini bildiren Bayraktar, Türkiye’nin 2011 yılında 4 milyon 296 bin 351 tonla altıncı, Şili’nin 3 milyon 149 bin 380 tonla yedinci, Arjantin’in 2 milyon 750 bin tonla sekizinci, İran’ın 2 milyon 240 bin tonla dokuzuncu, Avustralya’nın 1 milyon 715 bin 717 tonla onuncu sırada bulunduğunu belirtti.
Türkiye’nin 472 bin 545 hektar olan bağ alanıyla 963 bin 95 hektar bağ alanı olan İspanya’nın, 764 bin 124 hektar bağ alanı olan Fransa’nın, 725 bin 353 hektar bağ alanı olan İtalya’nın ve 596 bin 900 hektar bağ alanı olan Çin’in ardından beşinci sırayı aldığı bilgisini veren Bayraktar, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ini barındıran Türkiye’nin dünya üzüm üretiminin yüzde 6,22’sini karşıladığını vurguladı.
-Rekoltede azalma bekleniyor-
Bu sene üzüm üretimin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) birinci tahminlerine göre, geçen yıla oranla yüzde 2,4 azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin tona inmesinin beklendiğini belirten Bayraktar, “toplam meyve üretiminin yüzde 22,5’i üzümden oluşuyor. Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don, ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması rekolteyi önemli ölçüde düşürdü” dedi.
-En fazla bağ alanları hangi ilde-
Dünyada bağcılık için en elverişli iklim kuşağında yer alan Türkiye’nin en fazla bağ alanlarının Manisa, Denizli, Kahramanmaraş , Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Nevşehir, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Kilis, Elazığ, İzmir, Adıyaman, Bursa, Konya, Çorum, Kayseri, Malatya, Isparta, Ankara, Tokat, Adana, Çanakkale, Uşak, Batman, Hatay, Yozgat, Niğde, Antalya, Tekirdağ, Sakarya, Aksaray, Burdur ve Balıkesir’de bulunduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Özellikle 1980 sonrası gerileme yaşayan bağcılık, son yıllarda modern üretim tekniklerinin uygulanması ve yatırımların artmasıyla gelişmeye başladı. 1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü 860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu.
2011 yılında üretilen üzümün yüzde 48’i sofralık, yüzde 33’ü kurutmalık, yüzde 10’u pekmez, pestil, sucuk, şıra ve yüzde 9’u da şaraplık üzümdür.
Ülkemiz nüfusu sürekli artış göstermesine rağmen kişi başına üzüm tüketimimiz artmamış, aksine azalmıştır. 1990’ların başında yaklaşık 45 kilogram olan kişi başı üzüm tüketimi günümüzde 34,8 kilograma inmiştir. Çekirdeksiz kuru üzümde ise iç tüketim toplam 20-25 bin tondur.”
-“Virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntem
temiz ve sağlıklı fidan”-
Bağlarda özellikle bakteriyel hastalıklar, virüs hastalıkları ve floksera zararlısına karşı ilaçlı mücadelenin yapılamadığını, bu nedenle virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntemin temiz ve sağlıklı fidan kullanımı olduğunu belirten Bayraktar, “Floksera ve nematodlar için ise dayanıklı anaçları ile bağların tesis edilmesi gerekmektedir. Aşılı asma fidan üretiminde en büyük sorun yetersizliktir. Aşılı fidan talebi yılda 8-10 milyon adettir ancak üretim talebi karşılayamamaktadır” dedi.
-“Bağcılık, ürünün iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlı”-
Türkiye bağcılığının geliştirilmesinin her şeyden önce elde edilen ürünün taze ya da işlenmiş olarak iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bu nedenle üretim hedefleri iç ve dış pazarlarda rekabet edecek şekilde belirlenmelidir. Sofralık üzüm pazarlaması çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu ve ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar çok sayıda el değiştirdiği bir pazarlama yapısı bulunmaktadır. Diğer yaş sebze ve meyvelerde olduğu gibi sofralık üzüm pazarlaması da 552 sayılı Hal Kanununa göre yapılmaktadır.
Sumalık üzümler TEKEL’in Alkol ve Alkollü içecekler bölümü özelleşmesinden sonra tamamen serbest piyasaya kalmıştır. Sumalık üzümler özelleşen içki fabrikaları tarafından alınmaktadır.
Çekirdeksiz üzüm Ege Bölgesi üreticilerinin en büyük geçim kaynaklarından birisi olmasının yanında adı ve kalitesiyle dünyada tanınmış olan bir ürünümüzdür.
-“Türkiye, çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında dünya birincisi”-
Ülkemiz, dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında ilk sıralarda yer almaktadır. Dolayısıyla ihraç fiyatımız aynı zamanda dünya kuru üzüm fiyatını da belirlemektedir. Kuru üzümde rekolteyi artıran sebeplerden birisi de taze olarak pazarlanamayan üzümün kurutmaya ayrılmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple sofralık üzüm ihracat iadesi önem arz etmektedir.”
-Bayraktar; “emanete üzüm vermeyin, depolarda tutun”-
Arz fazlası ürünün, fiyatın düşmesine dolayısıyla döviz kaybına, üreticinin ve ülkenin zarar etmesine neden olduğunu bildiren Bayraktar, “Çekirdeksiz üzümdeki rekolteye bağlı olarak arz talep dengesinin bozulması, üreticilerimiz aleyhine işlemekte ve bir yıllık emeklerinin sonucunda maliyetin altında ürün satmak zorunda kalmakta veya ürün toplanmadan bağda kalmaktadır. Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar olan malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları depolarında tutarsa fiyat düşmez” dedi.
-Yapılması gerekenler-
Kuru üzüm pazarlamasında ve ihracatında en büyük problem temizliktir. Çoğunlukla yerde veya örtü üzerinde kurutulan üzümlerde ihracat esnasında temizlik problemi çıktığını, üzümlerin beton veya tel sergi üzerinde kurutulması gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ambalajlamada özellikle en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği (AB) standartlarına uyum göstermek için çalışmalar yapılmalıdır.
Çekirdeksiz kuru üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşunun oluşturulması ve depolama maliyetinin desteklenmesi gerekmektedir.
Ürün pazarlamasında ve serbest piyasada oluşan fiyatı kaçak yollarla gelen üzümler olumsuz etkilemektedir. Kuru üzümde sınır ticareti adı altında ülkemize giren ve sınır illerinde kalmayıp, ihraç edilen kuru üzümün içine karıştırılarak kalitemizi tehdit eden kaçak girişlerin daha sıkı kontrollerle önlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Şaraplık üzümdeki en büyük sıkıntı, şaraptaki ÖTV’nin yüksekliğinden dolayı ürün bedellerinin düşmesidir. Şarapta ÖTV oranları makul bir seviyeye getirilmelidir.
Üzümde alternatif değerlendirme şekillerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
Ürünün serbest piyasada fiyatının oluşabilmesi için çok fazla alıcı ve satıcının bir arada bulunması gereklidir. Bunun için ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı ya da mevcut borsalara işlerlik kazandırılmalı, ticaret borsaları tescil kurumu olmaktan çıkarılmalıdır.
Üzümde kayıp da çok fazla. 2011-2012 üretim sezonunda üretim ve piyasada 373 bin 29 ton üzüm çöpe gidiyor. Oldukça büyük miktarlarda üzümün de tüketim aşamasında çöpe gittiği düşünülürse kaybın büyüklüğü ortaya çıkar. Üretim, piyasa ve tüketimde kayıplar doğru ambalajlama ve saklamayla en aza indirilmelidir.”
-Kayıp miktarı 66 ülkenin üzüm üretiminden fazla-
Bayraktar, yeterlilik derecesi yüzde 134,3 olan üzümde, 2011-2012 sezonunda 4 milyon 296 bin 351 ton üzüm üretiminin 124 bin 594 tonunun üretimde, 248 bin 435 ton üzümün piyasada kaybedildiğini, 15 bin 465 ton ithalat, 786 bin 930 tonu Avrupa Birliği’ne olmak üzere 1 milyon 123 bin 355 ton ihracat yapıldığını, yurtiçinde 2 milyon 597 bin 730 ton tüketildiğini, üzümde 259 bin 274 ton da endüstriyel kullanım bulunduğunu belirtti. Tüketim aşaması hariç kaybedilen 373 bin 29 ton üzümün Rusya’nın 412 bin 380 ton, bağcılık ülkeleri Cezayir’in 402 bin 592 tonluk, Avusturya’nın 375 bin 301 tonluk üzüm üretimlerine yakın bir rakam olduğunu vurgulayan Bayraktar, dünyada 93 ülke 7 milyon 60 bin 245 hektar bağ alanında, 69 milyon 93 bin 293 ton üzüm üretiyor. Türkiye’de üretim ve piyasa aşamasındaki kayıplar, içlerinde Suriye, Sırbistan, Meksika, Bulgaristan, Ermenistan, Irak, Japonya, Gürcistan gibi ülkelerin de olduğu 66 ülkenin toplam üretimlerinden fazla bir miktar ediyor.
Şemsi Bayraktar, Türkiye’de erkenci çeşitlerle başlamış olan üzüm sezonunda hasat yoğunluğunun arttığını, üreticilerin bağ bozumunda emeklerinin karşılığını almalarını ve bol kazançlı yeni bir hasat dönemi geçirmelerinin en büyük temennileri olduğunu bildirdi.