-Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk
her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır”
-“Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez”
-“Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır”
-“Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır”
-“Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde, alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez”
-“Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız”
-“Sanayici, alıcımız, çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalı, tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalı”
Ankara – 18.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin ürününü kolayca pazarlamasını, sanayicinin yeterince hammadde bulmasını ve tüketicinin de güvenilir gıdaya ulaşmasını sağlayan sözleşmeli üretim modelinin bazı riskleri de beraberinde taşıdığını bildirerek, “Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımda doğal afetlerin üretim miktarlarında büyük düşüşlere sebep olabildiğini, çiftçinin bütün gayretine rağmen taahhüdünü yerine getiremediği durumların meydana gelebildiğini, üretim düşüşleri nedeniyle birim maliyetler artmasına rağmen sözleşmeli tarımda alım fiyatlarının değişmemesi, üründe standart ve kalitenin düşmesi nedeniyle üreticinin sıkıntılar yaşayabildiğini belirtti.
-“Sözleşmeler çiftçi aleyhine olmamalı”-
Üretici ile alıcının karşılıklı menfaatleri doğrultusunda yapılan sözleşmeli üretimin çiftçi aleyhine olmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Üretici de alıcı da sözleşme koşullarını tarımsal üretimin doğasına ve ticaretine uygun tespit etmelidir. Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez. Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır. Çünkü iki tarafta aynı gemidedir. Birbirlerini kollamak, korumak zorundadırlar. Çünkü sözleşme, üreticiye ürününü satmada garanti sağlaması, alıcıya da zamanında ve istediği miktarda mal temininde önemli kazanç sağlamaktadır. Sözleşmelerde fiyat yanında fiyatlandırma yöntemi de olmalıdır. Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır. Üretim düştüğünde, birim maliyetler artarken, piyasa fiyatından düşük kalan sözleşme fiyatı, maliyet açısından üreticiyi zorlamaktadır. İki fiyat arasında üretici aleyhine doğan bu farkın, bir kısmı da alıcı tarafından karşılanmalı ve bu oran olarak sözleşmeye yazılmalıdır.”
Üreticiye fiyat ve satış garantisi sağlayan sözleşmeli üretimin üretim planlamasına da yardımcı olduğunu belirten Bayraktar, üretici ne kadar üreteceğini, kime satacağını, hatta hangi fiyattan satacağını bilerek üretim yaptığını ve sanayici veya alıcı ise kimden, ne kadar ve ne zaman ürün alacağını bilmesinin ister istemez süreci üretim planlamasına götürdüğünü vurguladı. Bayraktar, “Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız” dedi.
-“Sözleşme fiyatından kesintiye gidilmesi kabul edilemez”-
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarımsal fiyatlarda arz talep dengesizliği yüzünden keskin düşüş ve yükselmeler yaşanabiliyor. Bu dengesizlik yüzünden piyasada fiyatlar, sözleşmeye esas fiyattan yüksek olduğunda üretici zarar ediyor.
Sözleşmeli tarım ayrıca, sözleşmede öngörülen standart ve kalitede üretimin gerçekleşememesi dolayısıyla ve fire ileri sürülerek alıcılarca sözleşme fiyatından kesinti yapılması, ürün bedellerinin zamanında ödenmeyerek üreticilerin finansman yönünden güçsüz kalmaları gibi sorunları da bünyesinde taşıyor. Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez.”
-“Çiftçimiz alıcının karşısına örgütüyle çıkmalı”-
Sözleşmeli tarımın önemli avantajları yanında çiftçi açısından dezavantajlara da sahip olduğunu bildiren Bayraktar, “sözleşmeler alıcının hakkını koruyacak biçimde yapılıyor. Sermaye açısından yetersiz, doğa koşullarına bağlı küçük çiftçimiz, alıcının dikte ettiği sözleşmeye imza atıyor. Bu nedenle çiftçimizin tek olarak değil de, örgütünün sermaye sahibi alıcıların karşısına çıkması gerekiyor. Bunun için de sözleşmeli üretim yapan örgüte bağlı çiftçiye destekleme verilmesi gerekiyor” dedi.
Bayraktar, Türkiye’de şekerpancarı üretimiyle başlayan sözleşmeli tarım uygulamasının günümüzde gelişerek devam ettiğini belirterek, hayvansal üretim de dahil bitkisel üretimin her dalında bugün sözleşmeli üretim yapıldığını ve her geçen gün sözleşmeli çiftçi, firma ve hipermarket sayısının arttığını bildirdi. Üreticilerin sözleşmeli tarımı benimsediğini vurgulayan Bayraktar, süreçte rol alan her kesimin diğerine anlayış göstererek, birlikte bu uygulamaya katkıda bulunması gerektiğini belirtti.
Üreticinin alım ve fiyat garantisi dışında sözleşmeli tarımla, sözleşme yaptığı firmadan her üretim aşamasında teknik destek ve eğitim alabildiğini vurgulayan Bayraktar, “Sözleşmeli üretim, nitelikli girdi kullanımı, kaliteyi artırmaktadır. Firma üretim aşamasında sabit masraflardan kurtulmaktadır. Sanayi düzenli ve kaliteli hammadde tedarik etmektedir. Küçük çiftçiler için sürekli bir gelir kaynağı oluşmaktadır. Üretim ve sanayi boyutundaki bütünleşmeyle üretim ve pazarlama kayıpları en az inmektedir. Yalnız, sanayicilerimiz, alıcılarımız çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalılar. Bundan dolayı tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalılar” dedi.