Sosyal güvenlik bilgilendirme semineri Tekirdağ’da yapıldı…
-TZOB Genel Başkanı, SGK Yönetim Kurulu Üyesi Bayraktar: -“Ayçiçeği üretimini verilen desteklerle artırmamız,
üreticilerimizin girdi maliyetlerini muhakkak suretle aşağıya çekmemiz lazım”
-“Trakyabirlik’i çekip alsanız ayçiçeğinin akıbetini düşünmekbile istemiyorum. Muhakkak suretle idari ve mali yönden
güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor”
-“Yaş meyve sebzede üretici birliklerinin fonksiyonel olmaması demetini 12 kuruşa sattığımız maydanozu tüketicimizin
77 kuruşa yemesine neden oluyor”
-“Irak’taki, Suriye’deki istikrarsızlık, Ukrayna’daki problemler ve Rusya’nın ekonomik krizde olması nedeniyle narenciye
üreticimiz fevkalade zor durumda. Pazarlama sıkıntısıyla karşı karşıya ama tüketiciye geldiğimizde narenciyeyi 7 kat pahalıya yiyor”
-“Muhakkak surette buna bir çare bulmamız lazım. Planlama yapan, pazarlama sorununa çare bulan bir üretici birliği
istiyoruz”
-“Üretici birliklerini kurduk. Biz de destek verdik. Müdahale alımlarını yapabiliyor mu? Yapamıyor. Pazarlama sorununa
çare bulabiliyor mu bulamıyor. Soğuk hava zincirlerini kurabiliyor mu? Kuramıyor. Niye üretici birliklerini kurduk biz?”
-“Buğday alımlarında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin piyasayı çok iyi takip etmesi, uygun fiyatta girmesi, üreticiyi de tüccarı
eline bırakmaması fevkalade önem taşıyor”
-“Kamu yararı maddesini lütfen istismar etmeyelim. Kamu yararı diye verimli arazileri imara açmayalım. Bu topraklar ülkemizin geleceği, istikbali, çocuklarımızın istikbali”
-“Süt fiyatlarında zaman zaman büyük sıkıntı yaşıyoruz. Sanayicimiz kendi ayağına zaman zaman kurşun sıkıyor.
Kendisine hammadde, kaynak sağlayan değerli üreticimizin alın teri ve emeğini değerlendirmekte nedense biraz ihmal
gösteriyor, cimri davranıyor”
Tekirdağ – 05.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Yönetim Kurulu Üyesi Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin Ocak-Eylül döneminde, yağlı tohumlara 3,2 milyar dolar döviz ödediğini bildirerek, “Aralık sonu itibariyle bu daha da artacak. Hem yağlı tohum hem bitkisel yağ hem de küspe ithal ediyoruz. Dolayısıyla ayçiçeği üretimi bu manada çok önemlidir. Ayçiçeği üretimini verilen desteklerle artırmamız, üreticilerimizin girdi maliyetlerini muhakkak suretle aşağıya çekmemiz lazım” dedi.
Bayraktar, Tekirdağ’da 7’incisi düzenlenen sosyal güvenlik bilgilendirme seminerinde yaptığı konuşmada, seminer için bu bölgeyi buğday, çeltik, ayçiçeği ambarı ve Türkiye’nin çok önemli tarım potansiyeli olan bölgesi olduğu için seçtiklerini bildirdi. Türkiye topraklarının sadece yüzde 3’ü bu bölgede bulunmasına karşın tarımdaki ağırlığının fazla olduğunu belirten Bayraktar, Trakya’nın ayçiçeği ve çeltik üretiminde Türkiye birincisi, yaklaşık 1 milyon 750 bin ton üretimle buğdayda Konya’nın ardından ikinci olduğunu vurguladı.
Bölgede hayvancılığın çok hızlı geliştiğini, büyükbaş hayvan varlığının yaklaşık yüzde 96,5’inin saf ve melez ırklardan oluştuğuna dikkati çeken Bayraktar, “bunlar çok önemli. Özellikle tarım sektörünün önümüzdeki dönemde enerjiyle beraber çok önem kazandığını düşündüğümüzde, bu bölgenin tarım potansiyelinin ne kadar önemli olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini hepimizin de bilmesi gerekiyor. Değerlendirmelerimizi de buna göre yapmamız lazım” dedi.
“Trakya’da ayçiçeğini çok yakından takip ediyoruz”
Trakya’da özellikle ayçiçeğini çok yakın takip ettiklerini bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu sene yağışlar iyi geçti. Ve yüzde 7,5 civarında üretimde bir artış var. Üretim artışının olduğu yerde belli bir planlamaya sahip olamadığımız için zaman zaman fiyat baskısıyla karşı karşıya kalıyoruz. Üreticilerimiz buraya gelirken hemen beni aramaya başladılar. Dediler ki ‘değerli başkanım soyaya, kanolaya kilograma 50 kuruş destek veriliyor, niye ayçiçeğine 30 kuruş veriliyor. Ayçiçeğinde desteklemelerin artması lazım’ dediler. Tabii ki haklılar. Birazdan değerli başkanlarımla da il il toplanacağım. Onların görüşleri önemli görüşlerini alacağım. Çünkü Türkiye bugün yağlı tohumlara 3,2 milyar dolar, yani bu verdiğim rakam Ocak-Eylül dönemini kapsıyor. Aralık sonu itibariyle bu daha da artacak. Türkiye 3,2 milyar dolar civarında döviz ödüyor. Yani hem yağlı tohum hem bitkisel yağ hem de küspe ithal ediyoruz. Dolayısıyla ayçiçeği üretimi bu manada çok önemlidir. Ayçiçeği üretimini verilen desteklerle artırmamız lazım, üreticilerimizin girdi maliyetlerini muhakkak suretle aşağıya çekmemiz lazım. Bununla ilgili mücadelemiz devam ediyor. Özellikle mazotta, elektrikte ve gübrede çok ağır bir vergi yüküyle karşı karşıyayız. Bu yükün bizden bir miktar daha alınması gerekiyor.”
“Üretici birliklerin fonksiyonel olması fevkalade önem taşıyor”
Üretici birliklerinin fonksiyonel olmasının fevkalade önem taşıdığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“İşte bu bölgede Trakyabirlik var. Trakyabirlik’i çekip alsanız ayçiçeğinin akıbetini düşünmek bile istemiyorum. Muhakkak suretle idari ve mali yönden güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Birliklerin aslında sadece yağlı tohumlarda değil, diğer tarımsal faaliyetler açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yaş meyve sebzede üretici birliklerinin fonksiyonel olmaması demetini 12 kuruşa sattığımız maydanozu tüketicimizin 77 kuruşa yemesine neden oluyor. Geçen ben Adana’daydım. Irak’taki, Suriye’deki istikrarsızlık, Ukrayna’daki problemler ve Rusya’nın ekonomik krizde olması nedeniyle narenciye üreticimiz fevkalade zor durumda. Pazarlama sıkıntısıyla karşı karşıya ama tüketiciye geldiğimizde narenciyeyi 7 kat pahalıya yiyor. Bu sektörde örgütlenme olmadığını, ekonomik örgütlenmenin yeterli olmadığını gösteriyor. Muhakkak surette buna bir çare bulmamız lazım. Üretici birliklerini daha fonksiyonel hala getirmeliyiz. Planlama yapan, pazarlama sorununa çare bulan bir üretici birliği istiyoruz. Üretici birliklerini kurduk. Biz de destek verdik. Müdahale alımlarını yapabiliyor mu? Yapamıyor. Pazarlama sorununa çare bulabiliyor mu bulamıyor. Soğuk hava zincirlerini kurabiliyor mu? Kuramıyor. Niye üretici birliklerini kurduk biz? Üretici birliklerini daha fonksiyonel hale getirmemiz lazım. Türkiye ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları bir meslek kuruluşu bir ekonomik örgüt değil. Ekonomik faaliyetlerde bulunmakla birlikte asli görevimiz o değil Anayasal meslek kuruluşuyuz. Üretici birliklerinin ve kooperatiflerin muhakkak suretle desteklenmesi lazım. Aksi takdirde arz talep dengelerinin sağlanamadığı noktalarda büyük problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Tabii bu bölge çeltik üretimimin yüzde 56’sının karşılıyor. Geçen geldik Gönen’de çeltik hasadını yaptık. Bu bölgede çok önemli. Yine söylüyorum Konya’dan sonra da hububat üretiminde ikinci sırada. Burada Toprak Mahsulleri Ofisi’ne büyük görevler düşüyor. Özellikle temel ürünlerde bunlardan bir tanesi de buğdaydır. Buğday alımlarında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin piyasayı çok iyi takip etmesi uygun fiyatta girmesi üreticiyi de tüccarı eline bırakmaması fevkalade önem taşıyor. Bu manada da zaman zaman Toprak Mahsulleri Ofisi ile beraber çalışıyoruz ama tabandan gelen şikayetler üzerine uyarımızı da yapıyoruz.”
“Verimli araziler hız bir şekilde kaybediliyor”
Bu bölgede özellikle İstanbul’da ve Trakya’da başta Tekirdağ olmak üzere verimli arazilerin hızlı bir şekilde kaybedildiğini, bu manada Toprak Koruma Kurullarına büyük görev düştüğünü belirten Bayraktar, şöyle konuştu:
“Kamu yararı maddesini de lütfen istismar etmeyelim. Kamu yararı diye verimli arazileri imara açmayalım. Bu topraklar ülkemizin geleceği istikbali çocuklarımızın istikbali. Bu topraklar açık fabrika. Fabrika üzerine fabrika kuruyoruz. Günahtır vebali vardır. Cenabı Allah bu toprakları bize yapılaşma için bahşetmedi. Üretelim ve bu ülkeyi besleyelim diye bahşetti. Bu sadece bizim işimiz değil. Bu toprakları lütfen hep beraber koruyalım.
Özellikle büyükşehir belediye başkanlarımız, artık köylerimiz mahalle oldu ve Türkiye topraklarının yüzde 56’sı büyükşehir dahilinde. Değerli başkanlarım bu toprakları size emanet ediyoruz. Lütfen bu sektöre gönül verelim. Gönül vererek hizmet verelim ve sahip çıkalım. Çocuklarımızın istikbalini de bu şekilde korumuş oluruz.”
Süt fiyatları, Et ve Süt Kurumu
Bu bölgede yine hayvancılığın da çok önemli olduğunu bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Süt fiyatlarında zaman zaman büyük sıkıntı yaşıyoruz. Ulusal Süt Konseyi’nde de bir arkadaşımız var. Sanayiciler bizi bir hayli uğraştırıyor. Bakanlığımızla bu konuda işbirliği yapıyoruz. Sanayicimiz kendi ayağına zaman zaman kurşun sıkıyor. Yani kendisine hammadde, kaynak sağlayan değerli üreticimizin alın teri ve emeğini değerlendirmekte nedense biraz ihmal gösteriyor cimri davranıyor. İşte biz bu manada bir müdahale kurumuna ihtiyaç olduğunu ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanlığı döneminde konuyu götürdük. Muhakkak surette et ve süt müdahale kurumunun oluşmasını talep ettik. O zaman talimat verdiler. Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu haline geldi biliyorsunuz.
Et ve Süt Kurumu’nun zaman zaman süt fiyatları aşağıya düştüğünde piyasaya müdahale etmesi çok önemli. Buna ihtiyacımız var. Çünkü biz 5 yılda bir hayvanlarımızı kesime götürmek istemiyoruz. Biz de 4 yılda 5 yılda bir kesime gönderdiğimiz hayvanların yerine, yabancı ülkelerin çiftçilerini finanse ederek hayvan getirmek de istemiyoruz. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Eğer ana varsa dana, süt hayvanınız varsa besi hayvanınız vardır. Ette yaşadığımız ithalat meselesi de süt hayvancılığını sürdürülebilir noktada kılmadığımız içindir. Bunun önüne geçecek olan en önemli unsur, en önemli enstrüman piyasada fiyat istikrarını yakalamamızı sağlayacak olan bir müdahale kurumdur. Bunun da adı Et ve Süt Kurumu’dur. Onun için bunun da bir an evvel Türkiye çapında fonksiyonel bir şekilde görevini icra etmesini de bekliyoruz.”
Tarım desteklenmeli
Tarımın desteklenmesi gerektiğini, tarım desteklemezse teknolojide kullandığınızda fazla iş gücünün açığa çıktığını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Yani gizli işsizlik dediğimiz olay. Sosyal Güvenlik Kurumu’na baktığımızda kayıt dışılığın en fazla olduğu sektörün de tarım sektörü olduğunu görüyoruz. Yani bir taraftan tarım sektörünü destekleyeceğiz.
Bir taraftan da tarımda kırsal kalkınmayı sağlayacağız. İş gücü fazlasını muhakkak surette tarım kesiminde yanı kırsalda istihdam edeceğiz. Bu çok önemli. Karıştırdığımız bir şey var. Avrupa Birliği ülkelerinde kırsal nüfus yüzde 25’dir. Tarım nüfusu yüzde 3, yüzde 5’tir. Tarımda çalışan azdır ama kırsalda tarım dışı istihdam yaratmak suretiyle bunları varoşlara, gecekondulara göndermemişler, orada istihdam sağlamışlar. Ama Türkiye’ye geldiğimizde Türkiye’de tarım nüfusu yüzde 24-25’ler mertebesindedir. Tarımda çalışan nüfusumuz bu. Çünkü niye tarım dışı istihdam yaratamadığımız için kırsal kalkınmayı tamamlayamadığımız için kırsal kalkınma yatırımlarına bu manada fevkalade önem veriyoruz. Tarımdan kopan da doğrudan büyük şehirlere gidiyor, varoşlara, gecekondulara gidiyor. Büyükşehirler için o da ayrı bir problem tabii. Bunun önüne geçmemiz lazım. Sosyal güvenlikte kayıt dışılığı azaltmanın bir yolunun da bu olduğunu düşünüyorum.
Sosyal Güvenlik Kurumu çok önemli bir kurum. Türkiye’nin en büyük iktisadi kurumlarından bir tanesi. Özellikle reform paketinden sonra çok hızlı bir gelişme gösterdi. Toplum ihtiyaçlarını dikkate alan çok önemli bir değişim içine girdi. Ben de tabii tarım kesimini temsilen oradayım. Bu çalışmalara katkı vermeye çalışıyoruz. Bu toplantılarımızın bir amacı da tarım kesimi olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kayıt dışılığını önleme noktasında bir mesafe almak ve tarımdaki kayıt dışılığını azaltmak. Burada eksik olan bilgidir. Ve bu bilgiyi de çiftçilerimizle ve değerli başkanlarımızla bugün paylaşmak istiyoruz.”
“Ziraat Odaları büyük bir atak içinde”
Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği’nin son yıllarda özellikle kanunu değiştirdikten sonra büyük bir atak içinde olduğunu belirten Bayraktar, şöyle dedi:
“Ziraat Odaları sadece bu toplantıları yapmıyor. Bu yedinci toplantımız ama 2013 yılında da yine 14 ilde bilgilendirme toplantısı yaptık. 81 ilde otomasyon çalışmalarımızı bitirmek üzereyiz. 81 ili Ankara’ya çağırdığımızda da Sosyal Güvenlik Kurumu ile alakalı değerli personelimize bilgilendirme çalışması yaptık. Bunun dışında Mesleki Yeterlilik Kurumu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızla hem kadın çiftçilerimizin hem genç çiftçilerimizin eğitim programı var. Bunu Türkiye’nin her tarafında yapıyoruz. Bunun dışında Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Emniyet Genel müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı ile yaptığımız Türkiye çapında çalışmalar var. 200’e yakın AB kırsal kalkınma projesini de Ziraat Odalarımız hayata geçirdiler. Yeni gelişen teknolojilerle çiftçimizin tanışmasını sağladılar. Yine Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile ağaçlandırma projelerimiz devam ediyor.”
Bayraktar, Odalardan beklentilerinin fevkalade yüksek olduğunu bildirerek, “açık söylüyorum, bunu üretici birliklerine de söylüyorum, kooperatiflere de söylüyorum bize gelen para alınteri. Bize rant parası, faiz parası gelmiyor. Çiftçinin alınteri parası geliyor. Belki bankaya borçlanıyor, gelip aidatını veriyor. Belki kazancı yetmiyor bankadan para alıyor. Bunu çiftçi için son kuruşuna kadar harcayamazsak bunun hesabını Allah’a veremeyiz. Bu para bu kadar önemli. Bu parayı son kuruşuna kadar çiftçimize kullanacağız. Sadece başkanlarıma söylemiyorum. Burada çalışan personelimiz var. Muhakkak suretle değerli çiftçimize kullanalım” dedi.
Ziraat Odaları’nın her türlü işinde, açılışında bulunmaya çalıştığını, geçen günlerde Aydın’da zeytinyağı fabrikasını açtığını belirten Bayraktar, “Oda başkanım beni aradı. ‘Zeytinyağı fabrikasını kurduk. Benim ilçemde zeytin fiyatları yüzde 70 arttı’ diye. Bunları da yapmamız gerekiyor. Ürün işleme tesisleri kuruyoruz. Hızlı bir şekilde makine parkları kuruyoruz. Bu eğitim çalışmalarına da çok hızlı bir şekilde devam ediyoruz. Girdi mağazaları oluşturuyoruz. Niye oluşturuyoruz? Piyasadaki fiyat istikrarını sağlamak adına bir miktar daha fiyatları aşağıya çekmek adına. Girdiler zaten pahalı. Bu ekonomik örgütlerin görevi. Ama ekonomik örgütlerin altyapısı şuan yetersiz olduğu için Ziraat Odalarımız olarak bu fonksiyonu üstlenmiş bulunmaktayız. Yapmak da zorundayız” diye konuştu.
Sosyal güvenlik
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 28 bin personeli, 81 il müdürlüğü, 485 sosyal güvenlik merkezi ile Türkiye’nin her tarafında hizmet veren bir kurum olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:
“Sosyal güvenlik merkezlerini de hızlı bir şekilde açıyoruz. Türkiye’nin her tarafında çiftçimizin kurumla buluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. 2008 reformundan sonra kurumda büyük bir değişim oldu. Aktüeryal denge, prim gelirlerinin giderlerini karşılama oranları daha fazla yükseldi. Ama sosyal devlet olma anlayışından da bu kurumun vazgeçmediğini bunu çok dengeli ve akılcı bir şekilde götürdüğünü söyledik. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun mali açıdan sürdürülebilir olması çok önemli. Dünyada zaten böyle bir problem var. Çünkü dünya nüfusu yaşlanıyor. Ve mali sürdürülebilirliği sıkıntıya sokuyor. Burada mali sürdürülebilirlik açısından en önemli enstrüman kayıt dışılığın önlenmesi. Bunun için değişik yöntemler kullanabilirsiniz. Teşvikler verirsiniz, denetlemeler yaparsınız, cezalar verirsiniz ama burada en önemli şey anahtar kelime toplumsal duyarlılığı sağlamaktadır. Kayıt dışılığın ülkemize insanımıza, toplumumuza zarar verdiğini insanlarımıza anlatamadığımız müddetçe ne yaparsanız yapın kayıt dışılığı azaltma şansınız yoktur. Önce kendiniz inanacaksınız. Kendiniz inanırsanız toplumu inandırırsınız. Öncelikle bizler inanacağız sonra toplumumuzu da buna inandıracağız. Bu toplantıların bir maksadı da bu. Ha gönderirsiniz müfettişi ceza kesersiniz. Ceza tek başına yeterli değil ki. Orada ölçüyü kaçırırsanız. Kaş yapayım derken göz çıkarırsınız. Özellikle küçük işletmelerin cezai müeyyideyle sık sık karşı karşıya kalması kapanmalarına da sebebiyet verebilir. Böyle bir riskte var. Özelikle Türkiye’de ki küçük ve orta boy işletmeler ki buna tarım işletmeleri de dahil bunları teşvik etmediğiniz takdirde ve bu işletmeleri bilgilendirmediğiniz takdirde bu işletmelerde kayıt dışılığın önüne geçmenin mümkün olmadığını da hepimiz biliyoruz. Bu çalışmalarımız bu gayretlerimiz tamamen bununla ilgili.
Tarım sektöründe en fazla kayıt dışılık var. Önümüzde ki yıllarda kayıt altına almaya çalışacağız. Özellikle değerli başkanlarımdan rica ediyorum geliri az olan çiftçilerimiz var. Bunların kriterleri var. Asgari ücretin altında olan çiftçilerimiz var. Bunları da muafiyet kapsamına muhakkak surette alalım. Bu yönde de bir gayret bekliyorum sizden.
Çiftçilerimiz için Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin de Sosyal Güvenlik kurumunda olmasından yararlandığımızı ifade etmek istiyorum. Dönemin bakanları ve sosyal güvenlik kurumunun bürokratlarıyla görüşerek çiftçimizle alakalı bazı sorunları çözme imkanına kavuştuk. Bunlardan bir tanesi de 1994 yılından bu yana prim kesintisi yapılan çiftçilerimiz vardı. Geriye dönük bunların borçlarını yapılandırmak suretiyle hem bunları sosyal güvenlik kapsamına aldık borçlarını yapılandırdık bir kısmı da emekli oldu. Bu şekilde kadın çiftçilerimiz vardı özellikle 2003 yılından önce kendileri aile reisi olamadıkları için sosyal güvenlik kapsamında değillerdi. Borçlanamıyorlardı onlarında geriye dönük borçlarını kaldırdık ve bir kısmı da emekli oldu. Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan çiftçilerimiz emekli olduktan sonra kendilerinden yüzde 15 civarında kesinti yapılıyordu. Bunun kaldırılmasını sağladık. Borcu olsun olmasın 2012 yılında yüzde 5 oranında yapılan kesintileri şimdi borcu oranında kesinti yapmak kaydıyla yüzde 2’ye düşürülmesini sağladık. Yine prim ödeyemeyecek olan çiftçilerimizin belgelemeleri halinde oda kayıtları silinmeden kendilerine muafiyet tanınıyor. Yine ziraat odaları birliğinin teklifiyle oda kaydı bulunan 65 yaş üzeri çiftçilerimizin talepte bulunmaları halinde kendileri muafiyet kapsamında değerlendiriliyor. Bu kanun mecliste görüşülürken bir milletvekili başkanım çok hayırlı bir iş yapıyorsunuz, babam bana beddua ediyor. Babam 65 yaşının üzerinde sosyal güvenlik kurumuna kaydolmuş kendisinden prim borçları da isteniyordu. Bu işi hallet diyordu bana biz halledemiyorduk dedi. Biz bu kanunu çıkardık çiftçilerimizi de muafiyet kapsamında değerlendiriyoruz.
Tarım sektöründe çalışan çiftçilerimiz zaman zaman part time olarak başka sektörlerde çalışıyorlar. Bu kanun çıktığı zaman diğer sektörlerde çalışabilmesi için ziraat odalarından kayıtlarını sildirmeleri gerekiyordu. Yani çiftçiysen başka bir sektörde çalışamazsın deniliyordu. Ben de zamanın bakanıyla bu konuyu görüştüm. Şimdi başka sektörlerde çalışıyorlar çalıştıkları yerlerden de prim kesintileri yapılabiliyor. Oradan ayrıldıklarında da Ziraat Odaları kayıtları var. Yine Ziraat Odalarında da kesintileri yapılmaya devam ediliyor. Başka sektörlerde çalışmalarının da önünü açmış olduk. Ziraat Odalarımızın üye bildirimleriyle alakalı biliyorsunuz cezalı bildirimler vardı. Bunu da torba yasaya koyduk. Bir defaya mahsus olmak üzere Ziraat Odalarımızın üyelerine bildirmemekten dolayı kendilerine kesilen cezalar silinmiş oldu. Çiftçilerimizin sosyal güvenlik kurumuna vergi dairelerine olan borçları da yapılandırılıyor.”
Doğal afetlerin devam ettiğini, çiftçiyi yıprattığını bildiren Bayraktar, “2014 yılını bitirdik. 2015 yılına da doğal afetlerle başladık. Maalesef devam ediyor. Türkiye’de çiftçimiz don ve kuraklık başta olmak üzere görmediği doğal afet kalmadı. Bununla alakalı da taleplerimiz var. Bu taleplerimizin bir kısmı da yine sosyal güvenlik kurumu borçları ile alakalı. Bunu da takip ediyoruz” dedi.
Semineri, SGK daire başkanları ve uzmanlar verdi.
Toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Tekirdağ Vali Yardımcısı Aydın Tetikoğlu, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Tuncer Başoğlu, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Çanakkale ve İstanbul’dan Ziraat Odası başkanları, yöneticileri ve muhtarlar katıldı.