“Yağlı tohum ve türevlerinin ithalatı için ödediğimiz döviz yıllık 3,5 milyar doları buluyor. Böyle devam ederse önümüzdeki 10 yılda 35 milyar dolar ödeyeceğiz demektir. Bu, olağanüstü bir rakamdır. Hızla üretimi artırmamız, bu rakamı azaltmamız zorunludur”
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Kullandığımız bitkisel yağın dörtte birini ancak üretebiliyoruz. Bu oran Türkiye gibi potansiyeli olan bir ülkeye yakışmıyor”
-“Yağlı tohum ve türevlerinin ithalatı için ödediğimiz döviz yıllık 3,5 milyar doları buluyor. Böyle devam ederse önümüzdeki 10 yılda 35 milyar dolar ödeyeceğiz demektir. Bu, olağanüstü bir rakamdır. Hızla üretimi artırmamız, bu rakamı azaltmamız zorunludur”
-“Ayrıca dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında da 1,3 milyar dolarlık ithalat yapılıyor”
-“Buna karşın yağlı tohum ve türevleri olarak Türkiye, 2015 yılının tamamında 1 milyar 26 milyon dolarlık, 2016 yılının Ocak-Kasım döneminde ise 1 milyar 73 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi”
-“Ülke olarak 2015 yılında kullandığımız 2 milyon 769 bin ton yağın, yarıdan fazlası ayçiçeği, dörtte biri palm yağından oluştu”
-“Türkiye’de, 2015 yılında palm yağının yüzde 79’u margarin, yüzde 5,1’i sıvı yağ üretiminde, yüzde 15,9’u gıda, yem, boya gibi diğer alanlarda kullanıldı”
-“Üzerinde durulması gereken en önemli husus da bu ürünlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde üretilip işlenmiş olmasıdır”
-“Son günlerde devam eden yağ tartışmaları bir yana, dünyada kanola ve soya fasulyesinin GDO’lu üretiminin fazla olması ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin daha fazla üretilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur”
Ankara – 20.01.2017 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülke tarımının en önemli sorunlarından birinin yağlı tohumlar olduğunu bildirerek, “kullandığımız bitkisel yağın dörtte birini ancak üretebiliyoruz. Bu oran Türkiye gibi potansiyeli olan bir ülkeye yakışmıyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bitkisel yağ üretiminin temel hammaddesi olan yağlı tohum üretimini hızla artırması ve bu alandaki açığı kapatması gerektiğini belirtti. Yağlı tohumların kırma aşamasının ardından kabuklarından ayrıldıktan sonra çeşitli işlemlerden geçirilerek ham yağ ve küspe olarak ikiye ayrıldığı bilgisini veren Bayraktar, küspenin, hayvan yemi olarak kullanılırken; ham yağın, rafine edilerek sofralık bitkisel yağa dönüştürüldüğünü bildirdi. Bayraktar, ham yağın ayrıca gıda sanayi, biyodizel üretimi ile sabun ve boya gibi diğer sanayi dallarında da kullanıldığını belirtti.
-Yağlı tohumda ABD, yağda Endonezya ilk sırada-
Dünya genelinde üretim miktarlarına bakıldığında en fazla üretilen yağlı tohumların soya fasulyesi, kolza (kanola), pamuk tohumu, ayçiçeği, yerfıstığı ve palm çekirdeği olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre, 2016 yılında 554,8 milyon ton yağlı tohum üretimi yapıldı. Dünya yağlı tohum üretiminde 337,85 milyon tonla soya fasulyesi ilk sırada yer aldı. Bu ürünü 67,85 milyon tonla kanola, 44,34 milyon tonla ayçiçeği, 42,22 milyon tonla yerfıstığı, 39,81 milyon tonla pamuk tohumu, 17,22 milyon tonla palm çekirdeği takip etti. Palm yağı çekirdek dışında palm kabuğundan da elde ediliyor.
Yağlı tohum üretiminde 127,31 milyon tonla ABD’nin ilk sırada yer aldı. ABD’yi 106,81 milyon tonla Brezilya, 61,78 milyon tonla Arjantin, 55,51 milyon tonla Çin, 37,20 milyon tonla Hindistan izledi. ABD, Brezilya, Arjantin ve Hindistan’da en fazla üretilen yağlı tohum soya fasulyesi olurken Çin’de yerfıstığı üretimi önde yer aldı. Türkiye’nin yağlı tohum üretimi ise 2016 yılında, 3 milyon 481 bin tonu ancak buldu.
2016 yılında dünya bitkisel yağ üretimi 186,95 milyon ton olarak gerçekleşti. Dünya bitkisel yağ üretiminin 64,50 milyon tonu palm, 54,20 milyon tonu soya fasulyesi, 27,14 milyon tonu kanola, 16,91 milyon tonu ayçiçeği, 7,64 milyon tonu palmiye çekirdeği, 5,77 milyon tonla yer fıstığı, 4,58 milyon tonla pamuk tohumu, 3,40 milyon tonla Hindistan cevizi yağından oluştu.
Endonezya’nın 39,98 milyon tonla ilk sırada yer aldığı bitkisel yağ üretiminde, bu ülkeyi, 26,59 milyon tonla Çin, 22,50 milyon tonla Malezya, 17,85 milyon tonla Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, 11,62 milyon tonla ABD, 9,98 milyon tonla Arjantin, 8,52 milyon tonla Brezilya izledi. Palm yağı üretiminde Endonezya ve Malezya ilk sırada yer aldı.”
Palm yağının gıda sanayinde ağırlıklı olarak margarin üretiminde, unlu mamuller, pasta, çikolata, dondurma ve benzeri ürünlerde, kızartmalık yağ olarak restoranlarda yaygın olarak tüketildiğini belirten Bayraktar, “kozmetik sektöründe de şampuan, sabun, cilt losyonları gibi ürünlerin üretiminde de palm yağı kullanılmaktadır” dedi.
Dünya sıvı yağ üretiminin yüzde 34,5’ini palm yağının oluşturmasının dünyada oldukça fazla kullanılan bir ürün olduğunu gösterdiğini bildiren Bayraktar, 2016 yılında üretilen 64 milyon 500 bin ton palm yağının 47 milyon 485 bin tonunun ihraç edildiğini, son 5 yılda dünya palm yağı üretiminin yüzde 14,4 oranında arttığını belirtti.
-Ülkemizde bitkisel yağ kullanımı-
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği verilerine göre, 2015 yılında bitkisel yağ kullanımının 2 milyon 769 bin ton olarak gerçekleştiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Türkiye toplam bitkisel yağ kullanımında ayçiçeği 1 milyon 418 bin tonla ilk sırada yer almakta, 710 bin ton kullanım ile palm yağı ikinci sırada yer almaktadır. Ülke olarak 2015 yılında kullandığımız 2 milyon 769 bin ton yağın, yarısından fazlası ayçiçeği, dörtte biri palm yağından oluştu. Yağ kullanımında, ayçiçeği ve palm yağını 215 bin tonla soya fasulyesi, 142 bin tonla kanola yağı, 122 bin tonla pamuk yağı, 92 bin tonla mısırözü yağı, 40 bin tonla aspir yağı, 16 bin tonla ketencik yağı, 14 bin tonla keten yağı takip etti. Bunların dışında ülkemizde zeytinyağı tüketimi 125-150 bin ton arasında, fındık yağı tüketimin ise çok daha düşük rakamlarda kalmaktadır.
Ülkemizde 2015 yılında kullanılan 1 milyon 418 bin tonluk ayçiçeği yağının 743 bin tonu sıvı yağ olarak iç piyasada tüketildi. 627 bin tonu ise ihraç edildi. 48 bin tonu ise diğer yem sanayi, boya sanayi gibi çeşitli alanlarda kullanıldı.
Türkiye’de, 2015 yılında 710 bin ton olan palm yağının yüzde 79’u margarin, yüzde 5,1’i sıvı yağ üretiminde, yüzde 15,9’u gıda, yem, boya gibi diğer alanlarda kullanıldı.
Palm yağının 445 bin tonu margarin üretiminde 113 bin tonu gıda, yem, boya gibi diğer alanlarda, 35 bin tonu da sıvı yağ tüketiminde kullanıldı. Geri kalan 117 bin tonun 116 bin tonu margarin ihracatına, 1000 tonu ise sıvı yağ ihracatına gitti.”
-Ülke için asıl sorun bitkisel yağ kullanımının ithalata dayanması-
Son günlerde palm yağı üzerinde basında tartışmalar devam ederken ülke için asıl sorunun bitkisel yağ kullanımının genel olarak ithalata dayanması olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Türkiye son yıllarda yağlı tohumlar üretimini ve ihracatını artırsa da halen önemli düzeyde ithalata devam etmektedir.
Ülkemizde bitkisel yağ tüketiminde en fazla kullanılan ayçiçeği yağının 2015 yılı verilerine göre üçte biri içerde üretilen ayçiçeğinden karşılanmaktadır. Geri kalanı ayçiçeği, ayçiçeği ham yağ ve ayçiçeği rafine yağ olarak ithal edilmektedir. İkinci sırada tüketilen palm yağının ise tamamı ithalata dayanmaktadır. Tüketim sıralamasında üçüncü sırada olan soya fasulyesi yağının ise yüzde 13,4’ü ülkemiz üretimiyle karşılanmaktadır.
2015 yılında toplam 2 milyon 854 bin ton olan bitkisel yağ kullanımının yüzde 26,4’ü ülkemizde üretilen yağlı tohumlardan, kalan yüzde 73,6’sı ithal ürünlerle karşılanmaktadır.
Ocak-Kasım dönemleri itibarıyla 2015’te 3 milyar 176 milyon, 2016’da 3 milyar 107 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. 2016 yılının Ocak-Kasım döneminde Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında da 1 milyar 144 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirildi.
-2015’te 507 milyon dolarlık palm yağı ve küspesi ithalatı yapıldı-
2015 yılında, 1 milyar 540 milyon dolarlık ayçiçeği ve türevleri, 1 milyar 164 milyon dolarlık soya fasulyesi ve türevleri, 507 milyon dolarlık palm yağı ve küspesi, 121 milyon dolarlık da kolza ve türevleri ithalatı yapıldı.
Yağlı tohum ve türevlerinin ithalatı için 2015’de ödediğimiz döviz yıllık 3 milyar 540 milyon doları buluyor. Böyle devam ederse önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 35 milyar dolar ödeyeceğiz demektir. Bu, olağanüstü bir rakamdır. Hızla üretimi artırmamız, bu rakamı azaltmamız zorunludur.”
Bayraktar, ayrıca dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında da 2015’te 1 milyar 302 milyon dolarlık ithalat yapıldığını, buna karşın yağlı tohum ve türevleri olarak Türkiye’nin, 2015 yılının tamamında 1 milyar 26 milyon dolarlık, 2016 yılının Ocak-Kasım döneminde ise 1 milyar 73 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiğini belirtti.
-Önemli olan sağlıklı ve güvenilir üretim ve işleme-
Türkiye’de yağlı tohumlu bitkilerin stratejik ürün olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“İthalat için ödenen tutarın yanı sıra, günlük kalori ihtiyacının bir kısmının yağlardan karşılanma zorunluluğu bu ürünleri daha önemli hale getirmektedir. Ancak burada da üzerinde durulması gereken en önemli husus da bu ürünlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde üretilip işlenmiş olmasıdır.
Son günlerde devam eden yağ tartışmaları bir yana, dünyada kanola ve soya fasulyesinin GDO’lu üretiminin fazla olması ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin daha fazla üretilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.
Ülkemiz bu ürünleri üretecek potansiyele sahiptir. Ayrıca sıkıldığı haliyle herhangi bir işleme tabi tutulmadan tüketilebilen bir yağ olması ve bitkisel yağ ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlaması bakımından zeytinyağı gibi önemli bir avantajı da elinde bulundurmaktadır. Her ne kadar son yıllarda artış gösterse de yıllık zeytinyağı tüketiminin 125-150 bin ton arasında kalması bu üründen hem ekonomik hem de sağlık yönünden yeterince faydalanılamamasına neden olmaktadır.
Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerden ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, aspir, zeytinyağı, pamuk gibi ürünlerin üretimine yönelik potansiyel bulunmaktadır.
Yağ elde edebilen her ürün kendi özelinde değerlendirilmeli, her ürünün olası avantajlarından faydalanılarak, bitkisel yağlara bütünsel bir yaklaşımla bakılmalı, politikalar bu doğrultuda belirlenmelidir.
Dünya yağlı tohumlu ürünler üretiminde ilk sıralarda olan ülkelerle rekabet edebilmemiz için üreticiyi ve ürünü koruyacak şekilde dış ticaret politikaları uygulanmalıdır.”