-Mısır üretimimiz rekora koşuyor. Üstelik GDO'suz
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
“1980 yılında 1,2 milyon ton olan mısır üretimimiz
2012’ye kadar yaklaşık 4 kat arttı”
-“2003’te 1,8 milyon tona varan ithalat, 2011 yılı
itibarıyla 0,3 milyon tona geriledi”
-“TÜİK’in, 2012 1. tahminlerine göre mısır üretimi
4 milyon 600 bin tonu bulacak. Bu bir tarihi rekordur”
-“Bu üretim, Türk çiftçisine hedef gösterildiğinde,
destek verildiğinde yapamayacağı bir iş olmadığını
ispatlaması açısından da çok büyük değerdedir”
Ankara – 22.10.2012 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türk çiftçisinin yıllar itibarıyla mısır üretiminde çok önemli bir noktaya geldiğini belirterek, “1980 yılında 1,2 milyon ton olan mısır üretimimiz 2012’ye kadar yaklaşık 4 kat arttı. 2003’te 1,8 milyon tona varan ithalat, 2011 yılı itibarıyla 0,3 milyon tona geriledi” dedi.
Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2012 1. tahminlerine göre mısır üretiminin 4 milyon 600 bin tonu bulacağını, bunun tarihi bir rekor olduğunu bildirdi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, mısır üretiminde GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohum kullanılmadan ulaşılan rakamların hem çiftçi hem de ülke adına gurur kaynağı olduğu bildirdi. Bayraktar, “Bu günlerde 2. ürün mısır hasadı sürmektedir. Çiftçimize 1980'li yılların ortalarından bu yana ikinci bir gelir kapısı açan mısır üretimi, 2012 yılında üretim açısından Türkiye'nin mısır arz-talebi dengesinde önemli bir noktaya gelmiştir” değerlendirmesini yaptı.
1980 yılında 1,2 milyon ton olan mısır üretiminin 2012’ye gelindiğinde yaklaşık 4 kat arttığına işaret eden Bayraktar, şöyle devam etti:
“2003 yılında 1,8 milyon tona varan ithalat, 2011 yılı itibarıyla 0,3 milyon tona geriledi. 2011 yılında 4,2 milyon ton olan üretimin 2012 yılında 400 bin ton artması 2012/2013 piyasa yılında ithalat yapılmayacağını düşündürebilir. TÜİK’in 2012 yılı 1. tahminlerine göre mısır üretimi 4 milyon 600 bin ton. Bu tarihi bir rekordur. Bu üretim, Türk çiftçisine hedef gösterildiğinde, destek verildiğinde, yapamayacağı bir iş olmadığını ispatlaması açısından da çok büyük değerdedir.
Çiftçimiz hibrit tohum ve bölgelere uygun tohum çeşitlerinin kullandı; yetiştirme tekniklerine uyum gösterdi. Yem sanayisi talebindeki artış, düşük dünya fiyatlarının Türkiye fiyatlarına yaklaşması ve prim desteklerinin de etkisiyle pamuktan mısıra yöneliş buna eklenince, özellikle GAP yöresi ve Ege Bölgemiz başta mısır üretiminde önemli artışlara ulaşıldı.”
-Verim, Ege ve Çukurova'da ABD paralelinde…-
Öz tüketim ve yöresel gıda için üretilen geleneksel Karadeniz Bölgesi üretiminin ortalama verimi düşürmesine rağmen, melez tohum sayesinde ticari üretim yapan bölgelerde birim alana düşen üretimin yüksek olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Özellikle Ege ve Çukurova' da verim, ABD’deki mısır verimine paralellik göstermektedir” dedi.
Adana, Şanlıurfa, Mardin ve Sakarya illerinin 2011 yılında toplam ekim alanından yaklaşık yüzde 40, toplam üretimden yaklaşık yüzde 44 pay aldığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Son yıllarda, Şanlıurfa, Mardin, İzmir, Konya ve Bursa’da ekim alanı ve üretim artışı; Sakarya, Adana, Mersin ve Hatay’da ise ekim alanı ve üretim azalışı görülmüştür. Mısır ekim alanı, kendi fiyatından ve pamuk fiyatlarından etkilenmektedir. Yapılan araştırmalar mısır fiyatının yüzde 10 arttığında mısır ekim alanının yüzde 6,1 arttığını göstermiştir.
Mısır üreticilerimiz başta tohum olmak üzere teknolojiyi iyi kullanmıştır. Pamuk ürününe göre yetiştirme tekniği, hasat, nakliye ve depolamasının kolay olması ve birim alandan elde edilen yüksek verimle birlikte üretim masraflarının düşüklüğü dolayısıyla maliyet açısından, pamuk ekim alanlarından pay kapmaktadır.
Mısırda gümrük vergileriyle yüzde 180'e kadar oynanabilmesi en büyük avantajlardan birisidir. Gerektiğinde uygulanan gümrükler, maliyet fiyatları daha düşük olan, destekleri ve ithalatçı ülkelere verdikleri kredileriyle dünya mısır fiyatlarını çarpıtan ülkelerle rekabetimizi sağlamıştır.”
-Çiftçimiz GDO’lu tohum kullanmıyor-
Türkiye’de GDO’lu mısır tohumluğu kullanmadığına da işaret eden Bayraktar, mısır üretiminin artırılmasında, yurt içi hibrit tohumluk üretiminin geliştirilmesi ve kullanımının artırılmasının çok büyük önem arz ettiğini belirtti.
Mısırın sanayide başlıca nişasta ve yem üretiminde kullanıldığını hatırlatan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Sınırlı olmasına karşın, mısırın yağ üretiminde kullanım miktarının artırılması, yurt dışından GDO’lu olarak üretilerek yağa dönüştürülen ürünün ülkemize girişine de engel olacağı düşünüldüğünde, sanayicilerimize düşen görev, ham yağ üretim teknolojisinin geliştirilmesi ve üretimin artırılmasıdır.
Öte yandan, ülkemiz yıllık 200 bin ton mısıra eşdeğer mısır nişastası ithal etmektedir. GDO’lu ürünlerin ülkemize girmesi olasılığı dikkate alınarak, ithal edilen nişastanın da ülkemizde üretilen mısırdan karşılanması hedeflerimiz arasında olmalıdır. Bu açığı kapatmak için, son yıllarda GDO’lu ürün üretmeyen Avrupa ülkelerinden ithalata başlanmış olsa da hem biz üreticilere hem de sanayicilerimize düşen görev, üretim ve talebi öz kaynaklardan sağlamaktır. Zira gelinen nokta göstermiştir ki, ülkemiz üretimini artırıp, mısır ithalatına son verme şansına da bunu başarabilecek üretim alanı ve üreticiye de sahiptir.”
-Mısır hayvancılık açısından çok önemli-
Bayraktar, özellikle tavukçuluk sektörü ile büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkta yem olarak kullanılan mısırın üretiminin artırılarak sürdürülmesinin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Bu, kapasitesi yüksek olan yem sanayimize hem ucuz hammadde sağlayacak hem de hayvancılığımızın başlıca girdisi yem fiyatlarının da düşmesine yardımcı olacaktır. Nişasta bazlı şeker ve nişasta ihtiyacımızın tamamen yurt içi üretimden karşılanması da bu üründe kendimize yeterliliğin şart olduğunu göstermektedir.
Biyoyakıt kullanımı dolayısıyla da dünya fiyatının artması beklenen mısırın üretim ayağı, ulaşılan nokta yeterli görülerek asla göz ardı edilmemeli, üretimde gevşemeye izin verilmemeli, aksine desteklenmelidir.”