Ekim ayı üretici market fiyatları
Gıda enflasyonuyla mücadele için çözüm önerileri
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ekim ayında üretici ile market arasındaki fiyat
farkı 4 buçuk kata yaklaştı”
-“Ekim ayında
fiyatı en fazla düşen ürün limon oldu. Bu düşüşün sebebi limon veriminde geçen
yıla göre yüzde 100’lere varan artışın olması, alıcının ve ihracatın
yeterli seviyede olmamasıdır”
-“Kuru soğanda ise
kışlık ürünlerin hasadı başladı. Rekoltenin artması ve talebin de yavaş
olmasına bağlı olarak pazarlama sorunları fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. Bir
önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını
etkilemiştir”
-“Son bir yılda
amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı dönemde amonyum nitrat gübresi
yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze
gübresi yüzde 130 artmıştır”
-“Çiftçinin üretim
maliyetleri düşürülmelidir”
-“Zaman tarıma
dönme, tarıma tutunma zamanıdır. Önümüzdeki dönem için alınacak tedbirler
acilen açıklanmalıdır”
-“Topraklarımızı korumalıyız, ganimet dağıtır
gibi imara açmamalıyız, kullanılmayan iki milyon hektar tarım arazimizi tarıma
kazandırmalıyız”
-“Tüketici ürün
fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü kullanmalı”
-“İklim
değişikliği ve gıda enflasyonu geleneksel tarımı da değiştirecek”
-“Sürekli biçimde ‘Tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalı!’ söylemimizin sebebi, ülkemiz için, vatandaşlarımız için kaygılandığımızdandır”
Ankara- 01.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat değişimlerini değerlendirdi. Bayraktar, ekim ayında üretici ile market arasındaki farkın 4 buçuk kata yaklaştığını vurguladı.
“Ekim ayında üretici ile market arasındaki fiyat
farkı 4 buçuk kata yaklaştı”
Ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat
farkının en fazla yüzde 342,11 ile kuru soğanda yaşandığına dikkati çeken
Bayraktar, fiyat farkının limonda yüzde 334,40, elmada yüzde 272,57, yeşil fasulyede
yüzde 267,71, marulda 237,77 olduğunu bildirdi.
Kuru soğanda 4,4 kat, limonda 4,3, elmada ve yeşil
fasulyede 3,7, marulda 3,4 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan
Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Üreticide 57 kuruş olan kuru soğan 2 lira 52
kuruşa, 1 lira 25 kuruş olan limon 5 lira 43 kuruşa, 1 lira 75 kuruş olan elma
6 lira 52 kuruşa, 3 lira 50 kuruş olan yeşil fasulye 12 lira 87 kuruşa, 1 lira
88 kuruş olan marul 6 lira 35 kuruşa markette satılmaktadır.
Ekim ayında markette 30, üreticide 15 üründe fiyat
artışı; markette 8, üreticide 13 üründe fiyat düşüşü oldu. Üreticide 2 üründe
fiyat değişmedi.
Ekim ayında fiyatı en fazla artan ürün markette
patates, üreticide kuru kayısı; fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ve
üreticide limon oldu.”
“Markette en fazla fiyat artışı patateste, en fazla
fiyat düşüşü ise limonda görüldü”
Ekim ayında markette fiyatı değişmeyen ürün olmamakla birlikte, market
fiyatında en fazla artışın yüzde 34,71 ile patateste görüldüğünü bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Patatesteki fiyat artışını yüzde 27,23 ile havuç,
27,00 ile marul (adet), yüzde 26,97 ile ıspanak, yüzde 21,09 ile sivri biber,
yüzde 19,64 ile yeşil mercimek, yüzde 19,57 ile kırmızı mercimek, yüzde 19,51
ile domates, yüzde 16,95 ile zeytinyağı, yüzde16,14 ile kuru incir, yüzde 15,69
ile kabak, yüzde15,07 ile kuru soğan, yüzde 13,60 ile toz şeker, yüzde 12,13
ile pirinç, yüzde 10,24 ile nohut takip etti.
Markette en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 26,82 ile
limonda görüldü. Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 8,95 ile antepfıstığı, yüzde
7,21 ile yeşil soğan, yüzde 6,46 ile elma, yüzde 5,52 ile fındık (iç), yüzde
1,46 ile kuru üzüm, yüzde 1,45 ile mısırözü yağı ve yüzde 0,70 ile kuru kayısı
izledi.”
“Üreticide en fazla fiyat düşüşü limonda, en fazla
fiyat artışı ise kuru kayısı oldu”
Ekim ayında üreticide kuru incir ve fındık içi
fiyatında bir değişim meydana gelmezken, yüzde 44,44 azalmayla fiyatı en fazla
düşen ürünün limon olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri paylaştı:
“Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 17,96 ile patates, yüzde 16,81
ile salatalık, yüzde 15,87 ile elma, yüzde 15,25 ile yeşil fasulye, yüzde 12,00
ile havuç, yüzde 9,92 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,70 ile patlıcan, yüzde 8,06
ile kuru soğan, yüzde 4,26 ile pirinç, yüzde 3,92 ile kuru fasulye, yüzde 2,04
ile kuru üzüm, yüzde 0,21 ile marul izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 31,58 ile kuru
kayısıda görüldü. Kuru kayısıdaki fiyat artışını, yüzde 13,64 ile maydanoz,
yüzde 10,83 ile kabak, yüzde 9,30 ile yeşil soğan, yüzde 8,28 ile zeytinyağı,
yüzde 8,06 ile sivri biber, yüzde 7,26 ile domates, yüzde 6,24 ile
antepfıstığı, yüzde 6,23 ile dana eti, yüzde 5,72 ile yeşil mercimek, yüzde
5,53 ile yumurta, yüzde 2,78 ile ıspanak, yüzde 1,69 ile kuzu eti, yüzde 0,67 ile
süt, yüzde 0,48 ile nohut takip etti”
“Kuru
soğanda rekoltenin artması ve talebin düşmesi fiyat düşüşüne yol açtı”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, fiyat değişimlerinin
nedenlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Ekim ayında fiyatı en fazla düşen ürün limon oldu. Bu düşüşün sebebi limon veriminde geçen yıla göre yüzde 100'lere varan artışın olması, alıcının ve ihracatın yeterli seviyede olmamasıdır. Ülkemizde başta Rusya olmak üzere Irak, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Suudi Arabistan gibi ülkelere limon ihracatı yapılıyor. Ancak 2020 yılında alınan kararla limonun ihracatına kısıtlama getirilmişti. Her ne kadar bu kısıtlama kaldırılsa da bu durum dış pazarda önemli kayıplara neden oldu.
Kuru soğanda ise kışlık ürünlerin hasadı başladı.
Rekoltenin artması ve talebin de yavaş olmasına bağlı olarak pazarlama
sorunları fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. Bir önceki yıl ihracatın
kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını etkilemiştir. Üreticide soğan
fiyatları düşük seyretmektedir. Yaklaşık kilogram maliyeti 1 lira olan soğanda,
hasadın yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatlar 57 kuruş seviyesine kadar inmiştir.
Üreticilerimiz tarlada bekleyen kuru soğanı toplatacak işçilik maliyetini bile
karşılayacak durumda değildir. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı
bir an önce gerekli tedbirleri almalıdır. Fiyat istikrarı için kuru soğanda
ivedi olarak geçen yıl olduğu gibi TMO alımı ile müdahale edilmelidir.
Belediyeler ile kamu kurumları alım konusunda harekete geçmelidir.
Patateste ise Nevşehir bölgesinde hasadın çoğalması,
Niğde bölgesinde ise işçi sıkıntısının olması nedeniyle çiftçi tüccara düşük fiyat
vermek zorunda kaldı. Salatalık ve patlıcanda ise arzın artması nedeniyle
üreticide fiyat düşük oldu. Kuru
üzümdeki fiyat düşüşünde tüccar alımlarındaki düşük fiyat etkili olmuştur.
Elmada fiyat düşüklüğünün sebebi talebin azalması,
yeşil fasulyede ise ürünün hasat sezonunun sona ermesidir. Havuçta yeni
başlayan hasatla beraber piyasada kısa sürede oluşan arz fazlası ürün fiyatlarında
kısa süreli gerilemeye neden olmuştur.
Pirinçte
2021 yılı üretim artışı ve 2021 yılında Çin’den ucuz fiyatla yapılan ithalat
piyasada ürün fazlalığına neden olmuştur. Ayrıca, Marmara Bölgesinde aşırı
sıcaklıklar nedeniyle yaşanan hastalık çeltikte randıman geçen yıla göre düşük
gerçekleşmiştir. Bu nedenlerle bu yıl üreticide çeltik fiyatları geçen yılın da
gerisine düşmüştür.
Kırmızı mercimekte fiyat düşüşü sezon ortalamasının
alınmaya başlanmasından kaynaklanıyor. Kuru fasulye de ise TMO ve TKK’nın
alımının azalmasından kaynaklı fiyat düşüşleri yaşanıyor. Piyasadaki spekülasyonlar
nedeniyle de fındık fiyatında da düşüş yaşanmıştır.
Fiyatı artan ürünlere baktığımızda domates, sivri
biber ve kabakta tarla ürünlerinin sona ermesi ile arzın örtü altından
sağlanması etkili olmuştur. Yeşil mercimek ve nohutta ise tohumluk satışları
başladığı için fiyat yükselmiştir.
Artışın en fazla olduğu kuru kayısıda rekoltenin
düşük olmasının yanı sıra ihracatta yaşanan artış fiyatın yükselmesine neden
olmuştur. Antep fıstığında ise periyodisiteye bağlı olarak rekolte düşüklüğü
fiyatın yükselmesine neden olmuştur. Zeytinyağında yeni ürünün piyasaya girmeye
başlaması ve yaşanan kuraklık fiyatları etkilemiştir.
Dana eti ve kuzu etinde arz talep dengesindeki değişim
ve yem maliyetlerindeki artış etkili olmuştur. Yumurtada ise yem
maliyetlerindeki artış üretimdeki azalış etkili olmuştur.”
“Gübre
fiyatları tarımsal üretimi ölümle tehdit ediyor”
Üreticinin
2021-2022 üretim sezonuna gübre kullanmadan başlamak zorunda kaldığını belirten
Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Üreticilerimizin
sezon boyunca kullanacağı gübrelere ulaşması mümkün değildir. Özellikle üretim
sezonu yeni başlayan temel ürünlerimiz olan hububat ve baklagil üretimi yeterli
olmazsa dünyada pahalı bir hale gelen bu ürünlerin ithalatı da güçleşecektir.
Fiyatlar daha da yükselerek tüketiciye önemli bir yük getirecek, ekonomide
enflasyon baskısı da artacaktır.
Diğer
girdiler de önemli ölçülerde zamlandı. Üretici üretmekle üreticiliği bırakmak
arasında karar verme aşamasına geldi. Ürettiği ürün de maliyetini kurtarmayınca
girdiye ulaşamama gibi bir kısır döngüye girilecek üretimin sürdürülebilirliği
zarar görecektir.
Üreticimizin
mevcut desteklerle bu fiyat-girdi-üretim sarmalıyla başa çıkması mümkün
görünmemektedir. Son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı
dönemde amonyum nitrat gübresi yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi
yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 130 artmıştır.
Ayrıca
son bir yılda tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları yüzde 57, mazot
fiyatları yüzde 33, TİGEM hububat tohumluk fiyatları yüzde 40-63 arasında, süt
yemi fiyatları yüzde 52 ve besi yemi fiyatları yüzde 48 arttı.”
Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada gıda
enflasyonuyla mücadelede perakende fiyatların düşürülmesine yönelik önerilerini
de açıkladı.
Bayraktar,
“Tüketicinin tükettiği her ürünün üretiminde olduğu gibi fiyatlamasının da
izlediği bir seyir vardır. Bu nedenle zincirdeki her bir halkayı detaylı analiz
etmek zorundayız. Böylece ürün fiyatlarında yaşanan ve bir türlü önlenemeyen
pahalılığın gerçek faillerini kolayca tespit edebiliriz. Ancak, sorunların öyle
sanıldığı gibi kısa zamanda çözülmesi mümkün değildir. İstikrarlı politika ve
uygulamalarla, sabırla çözmek için gayret göstermeliyiz” dedi.
“Zaman tarıma dönme, tarıma tutunma zamanıdır”
2021 yılında
dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının son yıllarda görülmeyen bir şekilde
sürekli arttığına dikkat çeken Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“Ekim sezonunda
bulunduğumuz bu günlerde tarımsal üretim seferberliğine girmemiz gerekiyor.
Ekilmemiş bir karış toprak bırakmamalıyız. Bütün imkânları üretim için seferber
etmeliyiz. Üretimden vazgeçme noktasına gelmiş çiftçilerimiz
cesaretlendirilmeli, tarlasına dönmesi sağlanmalıdır. Bunu başaramazsak
krizlerin etkisini azaltan bir sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde
krizlerin daha da büyümesine neden olacaktır.
Önümüzdeki dönem
için alınacak tedbirler acilen açıklanmalıdır. Çiftçimizin artan maliyetlerini
hasatta yüksek fiyat vererek karşılama düşüncesi yetersiz kalacaktır. Çünkü
geçen yıl yaşanan kuraklık, gelirlerinde azalma, girdi maliyetlerindeki anormal
artışlar nedeniyle üreticilerimiz girdi temini ve finansmanında zorlanacaktır.
Üreticilerimiz ya
gübreyi ve diğer girdileri daha az kullanacak, ya maliyet hesabı yaparak
üretimden uzaklaşacak, ya da daha az maliyetli gördüğü ürünleri ekecektir.
Verim ve kalitede ciddi sorunlar yaşayabiliriz. Ekimden hasada kadar olan
süreci doğru yönetirsek hem üretici hem de tüketicilerin en az zararla bu
olumsuz süreçten kurtulduklarını görmüş oluruz.
Bir diğer önemli
bir hususa da değinmeliyiz. Türkiye’de aile işletmeleri, ülkenin gıda
güvencesinin ve güvenliğinin sağlanmasında çok önemli bir görevi yerine
getirmektedirler. Maliyet artışları, büyük işletmelerin bile üretimde
zorlandığı mevcut konjonktürde, küçük aile işletmelerini tamamen üretim dışı
bırakacak bir duruma gelmiştir. Bu da hem büyükşehirlere göçe neden olacak hem
de üretimin düşmesi sonucunda daha büyük gıda krizi ve enflasyonu ile ülkemizi
karşı karşıya bırakacaktır.
Tarımsal üretimin
gerçekleştirilmesi sürecinde önemli bir yere sahip olan aile işletmelerini ayakta
tutacak tedbirleri hiç vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Eğer bunu
başaramazsak yarın çok geç kalmış olacağız, ancak son pişmanlık fayda
etmeyecektir.
Birçok ülke bu
süreçte gerekli önlemleri alıyor ve ek destek paketleri açıklıyor. Bazı ülkeler
ise gübre fiyatlarını sabitledi. Ek girdi destekleri açıklayıp üreticimize çok
geç kalmadan ulaştırılmalıdır. 4-5 ay sonra verilecek desteklerin bir anlamı
olmaz.
Bakanlık, hububat
ve soya gibi ürünleri ithal edip sanayiciye veriyor, gübreyi de ithal ederek
üreticiye uygun koşullarda ödeme kolaylığı sağlayarak vermelidir. Üretimin
sürdürülebilirliği açısından üreticimize gelir garantisi verilmelidir.
2022 yılı tarım
sektörü ve gıda fiyatları açısından önemli bir yıl olacak. Uluslararası
piyasalarda ham madde ve tarım ürünleri fiyatları artmaya devam ediyor. Kur
artıyor, bazı ürünlerde üretim açığımız var. Yeni ekimlerde de girdi
maliyetleri nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Gerekli tedbirleri acil olarak alarak,
bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunları başaramazsak, üreticimiz
de tüketicilerimiz de daha zor günlere hazır olmalıdır. Bu nedenle zaman tarıma
tutunma zamanıdır.”
“Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale
etme gücünü kullanmalı”
Ülkemizdeki fiyat
artışlarının maliyete bağlı artışlar olduğuna dikkat çeken Bayraktar, şu
bilgileri paylaştı:
“Gıda sektöründe
ise özellikle meyve ve sebze sektöründe maliyet artışının yanında talebe bağlı
artışlarda görülmektedir. Tüketicilerimiz her türlü ihtiyaçlarını ertelerken
karnını doyurmak için gıdaya olan talebini erteleyemiyor. Yani serbest piyasa
koşulları çalışmıyor. Bu manada gıda sektörü meyve sebze başta olmak üzere
spekülasyonlara açık bir sektördür. Bu sektörde tüketicilerimize de düşen
görevler vardır.
Girdiği marketten
fiyatlarını sorgulamayarak meyve sebzesini günlük hayatta kullandıkları diğer
ürün çeşitlerini de satın almaktadır. Hâlbuki semt pazarlarından meyve
sebzesini daha uygun fiyattan temin edebilir. Kaldı ki pazarlarda daha fazla
ürün görme ve seçme imkânı vardır.
Günlük hayatta çok
fazla kullandıkları ürün çeşitlerini uygun fiyattan farklı marketlerde
bulabilir. Bir markanın aynı ürünleri değişik satış yerlerinde farklı
fiyatlarla satılabiliyor. İnternet ortamında dahi bu bilgilere ulaşmak
mümkündür. Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü
kullanmalı, alışverişini bölüp, fahiş fiyattan ürün satan marketlerde alışveriş
yapmayarak cezalandırmalıdır.
Tüketicilerimiz
fiyatlarından şikâyet ettikleri marketlerde ayak alışkanlığını bahane ederek
ısrarcı olmamalıdır. Normal fiyatların bile tüketiciyi zorladığını
düşündüğümüzde fahiş fiyatlara tüketicinin dayanma gücü yoktur.”
“İklim değişikliği
ve gıda enflasyonu geleneksel tarımı da değiştirecek”
“Küresel ısınma,
kuraklık, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması gibi birçok etken
dünya gıda fiyatlarını etkiliyor” açıklaması yapan Bayraktar, sözlerine şöyle
devam etti:
“Türkiye Akdeniz
çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında gelmektedir.
Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği
tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır.
Kuraklık ülkemizde
su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına sebep oldu.
Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Yağmur suyunun
toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini
azaltacaktır. Acil olarak açık sistemlerde kapalı sulama sistemlerine
geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin
yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Bu konuda yeni çeşit geliştiren bitki
ıslahçılarına da çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin iklim şartlarına uygun
çeşitlerin önemi daha da artacak görünüyor.
Öte yandan,
dünyada enerji fiyatlarının artması sonucu tarımsal ürünler enerji üretiminde
daha fazla kullanılır oldu. Bu da gıda enflasyonuna neden oluyor ve olmaya da
devam edecek görünüyor. Bitkisel yağ fiyatlarındaki küresel yükseliş bunun en
bariz örneğidir.”
“Üstünde üretim
yapılan topraklar en kutsal vatan toprağıdır”
“Gıda fiyatlarının
son dönemde aşırı bir hızla artmasının pek çok sebebi bulunmaktadır” açıklaması
yapan Bayraktar, bunların değerlendirmesini yapmadan önce tarım arazileriyle
ilgili bir konuya vurgu yaptı:
“Hatırlanacağı
üzere, köylerimiz 2012’de çıkartılan bir kanunla mahalleye dönüştürüldü ve 16
binden fazla köy ve bin kadar belde bir gecede ‘mahalle’ oldu.
Tabiatıyla bu ani
ve kapsamlı dönüşümün yapısal, sosyal, hukukî neticeleri de tarım sektörümüzü
etkilemeye devam ediyor. Kimi yerde üreticilerin taşınmazları haraç mezat
satıldı, kimi köylerin meraları belediyeye devredildi. Belediyeler, arazileri
hiçbir öngörüde bulunma zahmetine katlanmadan hızla imara açtı.
Diğer taraftan
köyde yaşayan üreticiler vergi ve harca tabi tutuldu. Sonuçta ne mi oldu? Zaten
kentlere göç önlenemiyordu, bu düzenlemeyle köyler iyice boşaldı. Bunun
çiftçilikten kopuşa neden olduğu da gün gibi aşikardır. Eğer gıda enflasyonunu
konuşacaksak, sadece köylerin adını ‘mahalle’ yapmakla tarımsal üretimin
gelişemeyeceğini görmek zorundayız. Kırsal nüfusa hak ettiği gereken önem
verilmezse, biz, daha yıllarca gıda enflasyonunun kopardığı fırtınaları,
tufanları konuşur dururuz.
Şayet bu güzel
vatanı atalarımızdan miras değil torunlarımızdan emanet aldığımıza inanıyorsak
topraklarımızı korumalıyız, ganimet dağıtır gibi imara açmamalıyız,
kullanılmayan iki milyon hektar tarım arazimizi tarıma kazandırmalıyız.”
“Fahiş fiyatlar ülkemiz için bir sorundur”
Fahiş gıda
fiyatlarının ülkemiz için bir sorun olduğunu dikkat çeken Bayraktar, “Bu durum
herkes tarafından kabul edilmektedir” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Politika
yapıcılar, ‘sorunun temeli hallerdir, burayı çözersek her şey düzelir’ ya da
‘aslında hallerle birlikte zincir marketlerde de sorun vardır, buraları iyi
denetlersek, cezaî yaptırım uygularsak bu sorunu çözeriz’ gibi sadece sorunun
belli bir halkasına yoğunlaştığı müddetçe, ne yazık ki sorunu çözmekten
uzaklaşıyoruz.
Önce bir gerçeği
kabul etmemiz gerekiyor. Ülkemizde üretim ayağında, lojistik ayağında,
hallerde, imalat sanayi ayağında ve marketlerde ciddi sorunlar vardır. Bunların
bir türlü iflah olamaması, bazen yeterince önemsenmemeleri yüzünden, bazen de
değişik çıkar çatışmaları sebebiyledir.
Örneğin,
üreticiler yüksek fiyattan gübre, tohum, mazot, elektrik, yem gibi girdilerle
üretim yapmak zorunda kalmaktadır. Bu durum gerek üretimin sürdürülebilirliğini
gerekse arz/talep dengesini riske sokmaktadır. Dolayısıyla, tarımsal girdilerin
tedarik zincirinin her bir halkasını çok kapsamlı incelemek, denetlemek ve
ıslah etmek gerekir.”
“Tedbir ve politikalar hayata geçirilmeli”
“Ürünler
üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar ki değer zincirinin bütün halkaları bir
bütünlük içerisinde değerlendirilmeli, tedbir ve politikalar titizlikle
belirlenerek hayata geçirilmelidir” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasına şöyle
devam etti:
“Diğer taraftan,
tarım ve gıda ürünlerinde pazarlama kanalları bazen kesişmelerine rağmen birden
fazladır. Dolayısıyla her bir kanal çok iyi analiz edilmeli ve fiyat
artışlarının hangi noktalarda, neden ve nasıl meydana geldiği tam olarak
anlaşılmalı ve kalıcı çözümler de ona göre üretilmelidir. Sadece kanallardan
birine yoğunlaşmak yetersiz olacağı için çözümler de oldukça sınırlı, çok kısa
vadeli ve pansuman niteliğinde olacaktır.”
“Çiftçinin üretim maliyetleri düşürülmelidir”
Bayraktar,
“Üreticilerimizin üretim maliyetleri gittikçe artarken ürün fiyatları aynı
oranda artmamakta hatta ürün fiyatlarında gerileme görülebilmektedir. Bu durum
üreticileri olumsuz etkilemektedir” diyerek üretim maliyetlerini düşürmek için
yapılması gerekenleri açıkladı:
“Girdi fiyatları düşürülmelidir: Piyasada sıkı girdi fiyat kontrolü
yapılmalı, stokçuluk ve spekülatif fiyat artışı mutlaka önlenmeli, destekler
artırılmalı, girdi kalemlerinde uygulanan vergiler düşürülmelidir.
Verim ve verimlilik artırmalıdır: Uygun girdi kullanımı ile birim alandan elde
edilecek verimi artırmalı, üretici eğitimine ağırlık verilmeli, danışmanlık
hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.
Döviz kurundaki dalgalanmalar en aza
indirilmelidir: Döviz kurlarında sık sık yaşanan dalgalanmalar
dışa bağımlı olan girdilerde düzensiz fiyat artışına neden olmaktadır.
Destekler beklentileri karşılamalıdır: Üreticilere
verilen destekler artırılmalı, etkileri değerlendirilmeli, tarımsal üretime
yaptığı etkisi ölçülebilir olan destekler hayata geçirilmeli, desteklerin ilanı
ve ödemelerinde yaşanan gecikmeler ortadan kaldırılmalıdır.”
“Pazar garantili sözleşmeli üretim
yaygınlaştırılmalıdır”
Üreticinin en
önemli sorununun pazarlama olduğuna dikkat çeken TZOB Genel Başkanı Bayraktar,
“Üreticinin ürününü nereye ve kime satacağı konusunda yeterli bilgisi ve bunu
yapabilecek yeterli gücü bulunmamaktadır. Finansman bakımından da yetersizdir”
diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ürün pazarlaması
konusunda üretici örgütleri aktif olmalıdır. Örgütler profesyonel kadrolarla
donatılmalı, liyakate uyulmalıdır. Sistemli bir fiyat ve müdahale mekanizması
devreye sokulmalıdır. Ürün fiyatlarının düştüğü dönemde piyasa regüle edilmeli,
pazar odaklı planlama yapılmalı ve sözleşmeli üretim tanımı netleştirilmelidir.
Üretici örgütleri,
sanayici, marketler ve ihracatçılarla üyeleri adına sözleşme
imzalayabilmelidir. Her ne kadar bu konu mevzuatlarda olsa da uygulamada
firmalar üretici örgütleri ile sözleşme yapmaya yanaşmamaktadır. Bu sözleşme
her iki tarafı da koruyacak şekilde sigortalanmalıdır. Ancak ilgili mevzuattaki
pek çok hüküm gibi bu hüküm de gerektiği şekilde uygulanmamaktadır.
2008 yılında
yayımlanmış ve 2014’te kısmen değiştirilmiş olan yürürlükteki ‘Sözleşmeli
Üretim Yönetmeliği’ ihtiyaçlara cevap verememekte, adeta suya sabuna
dokunmamaktadır. Bu yönetmeliğin dayandığı Tarım Kanunu’na sözleşmeye
uyulmaması durumunda taraflara uygulanacak cezalar ve anlaşmazlıkların
çözümlenmesi ile arabuluculukla ilgili kapsamlı maddeler eklenmeli ve
ciddiyetle uygulanması sağlanmalıdır. Lafta kalan ‘sözleşmeli üretim’ sektöre
zarar vermektedir.
Ayrıca, üretici
örgütleri sözleşmede üyeleri adına taahhütte bulunduğu miktar, kalite ve
standarttaki ürünü temin edebilmek için kooperatif veya birlik teknik personeli
üretim sezonu süresince üretici ile irtibat halinde olmalıdır. Bu kapsamda
marketler, sanayiciler, ihracatçılar istedikleri kalite ve standartta ürünü
alabilecekleri için uzman istihdam etmelerine gerek kalmayacaktır.”
“Lojistik
ayağı kontrol edilmeli ve ürün kayıpları azaltılmalıdır”
Kara
taşımacılığının da önemli bir maliyet kalemini oluşturduğunu belirten
Bayraktar, “Bu kapsamda deniz ve tren taşımacılığı etkin hale getirilmelidir”
dedi. Bayraktar sözlerine şöyle devam etti:
“Nakliye,
ambalajlama ve depolama maliyetleri desteklenmelidir. Pazarlama kanallarının
sayısı azaltılmalı, sadece kâğıt
üzerindeki oluşumlar engellenmeli ve her aşama sıkı denetlenmelidir.
Kooperatifler ve
üretici birlikleri mali ve idari yönden güçlenmeli, etkin hale getirilmeli,
üretici örgütlerinin, pazar analizi yapabilen, piyasaları özellikle dünya
piyasalarını takip eden profesyonel kadrolarla ve yöneticilerle idare edilmesi
sağlanmalıdır.
Tüketici örgütleri
güçlendirilmeli, piyasayı kontrol edebilecek duruma getirilmelidir. Yükleme ve
nakliye esnasında oluşabilecek ürün kayıplarını azaltacak tedbirler
alınmalıdır. Marketler kendilerine ulaşan ürünlerin açıkta satışı sırasında
oluşabilecek kayıpları doğrudan fiyata yansıtmaktadır. Buna yönelik tedbir
alınmalıdır.”
“Haller ve marketler gibi pazarlamayla tüketim
ayağı yakından izlenmeli”
“Hal Yasası ile
zincir marketlere tanınan üreticiden doğrudan ürün alma yetkisi daha sıkı
denetlenmelidir. Çünkü zincir marketler uygulamada
üreticiden doğrudan aldıkları ürünleri kendi içlerinde kurulan aracı firmalar
ile el değiştirme yapmakta, kendi firması içerisindeki her el değiştirmede kâr
eklenmektedir.
Tüketiciye satış
kârı son aşamada düşük görülse de üreticiden gelene kadar eklenen fiyat
artışıyla makas açılmaktadır. Zincirin bu görülmeyen halkasının kısaltılması
için üretici örgütleri de etkin bir şekilde devreye sokulmalıdır.
Marketlerin kâr
marjına limit getirilmeli ve etkin kontrol sağlanmalıdır. Pakete girmiş
ürünlere gramaj hilesi ile yapılan gizli zamlar önlenmeli, bunun için ürünlere
gramaj standardı getirilmelidir.”
“İlgili yasalarda
hem üretici hem tüketici lehine olacak gerekli değişiklikler yapılmalı”
Bayraktar, kısa
adı ‘Hal Kanunu’ olan 5957 sayılı ‘Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep
Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’,
‘Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’, ‘Türk Ticaret Kanunu’ ve halen
çıkarılmamış olan ‘Zincir Marketler Kanunu’ gibi konuyla doğrudan ilgili
kanunlarda gerekli değişiklikler ve ilavelerin şeffaf ve yansız bir şekilde
vakit geçirilmeden yapılması gerektiğinin altını çizerek sözlerine şöyle devam
etti:
“Tarım
ürünlerinden bir nevi haksız kazanç sağlamak anlamına gelen organize işler,
iflah olmaz bir duruma dönüşmeden önlenmelidir. Aksi halde tarım ürünlerinde
‘tekelleşmeye’ çanak tutan birtakım uygulamaların sonuçları hiç kimseyi memnun
etmeyecektir.
Pazarlama
zincirinin hangi aktörü tarafından yapılırsa yapılsın, fahiş ve spekülatif
fiyat hareketlerine karşı bazı gelişmiş ülkelerdekilere benzer şekilde
tüketiciyi korumak üzere ilgili mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bu
yolla tüketici bir dizi kuruma gidip gelip işlem yapma zorunluluğunda kalmadan,
kolayca hakkını geri alabilmelidir.
Tüketiciyi
korumaya odaklı bu yöntemler serbest piyasanın sağlıklı işlediği ülkelerde
mevcuttur. Piyasadaki fiyat başıboşluğunun giderilmesi için birkaç madde
eklenerek tüketici lehine bir nevi ‘zorunlu rekabet’ ortamı tesis edilebilir.
Çünkü tarım ürünlerindeki pahalılıkta en büyük pay sahibi tarladaki üreticiler
değil pazarlama zincirindeki son halkalardır, ticaretin etik kurallarına
uymaları gerekir.”
“Tarıma neden
pozitif ayrımcılık gerekiyor?”
Bayraktar
açıklamasına şu sözlerle son verdi:
“Özetle
değindiğimiz tüm bu gerçekler gıda ve tarım sektörünün insanlık için ne kadar
hayatî bir öneme ve değere sahip olduğunun sadece çok küçük bir fotoğrafıdır.
Oysa tarımsal
üretimden sorumlu olan biz, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük resme
baktığımızda pek çok gerçeği daha detaylı görüyoruz ve tarımsal üretimin
kesintiye uğramaması, yeterliliğini sürdürebilmesi için biran önce bütün
tedbirlerin eksiksiz alınması bekliyoruz.
Sürekli biçimde ‘Tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalı!’ söylemimizin sebebi, ülkemiz için, vatandaşlarımız için kaygılandığımızdandır. Eğer, üretim sürsün, gıda enflasyonu olmasın, insanımız muhtaç olmasın, aç kalmasın istiyorsak, bu sese kulak vermeye mecburuz.”
Seçilmiş Ürünlerde Üretici, Hal, Pazar ve
Market Fiyatları (TL/kg) |
|||||||
ÜRÜNLER |
Üretici Fiyatı
(TL/Kg) |
Hal Fiyatı
(TL/Kg) |
Pazar Fiyatı
(TL/Kg) |
Market Fiyatı
(TL/Kg) |
Hal/Üretici Fiyat
Farkı (%) |
Pazar/Üretici Fiyat
Farkı (%) |
Market/Üretici Fiyat
Farkı (%) |
Kuru Soğan |
0,57 |
1,65 |
2,38 |
2,52 |
189,47 |
317,54 |
342,11 |
Limon |
1,25 |
2,80 |
4,42 |
5,43 |
124,00 |
253,60 |
334,40 |
Elma |
1,75 |
3,75 |
4,75 |
6,52 |
114,29 |
171,43 |
272,57 |
Yeşil Fasulye |
3,50 |
5,59 |
8,83 |
12,87 |
59,71 |
152,29 |
267,71 |
Marul (Adet) |
1,88 |
4,00 |
5,17 |
6,35 |
112,77 |
175,00 |
237,77 |
Ispanak |
2,31 |
3,25 |
5,50 |
7,25 |
40,69 |
138,10 |
213,85 |
Maydanoz (Adet) |
0,75 |
1,35 |
1,67 |
2,29 |
80,00 |
122,67 |
205,33 |
Salatalık |
1,93 |
3,50 |
4,62 |
5,85 |
81,35 |
139,38 |
203,11 |
Patlıcan |
2,10 |
2,85 |
4,42 |
5,99 |
35,71 |
110,48 |
185,24 |
Kuru Üzüm |
12,00 |
|
27,50 |
32,32 |
129,17 |
169,33 |
|
1 Litre Süt |
3,02 |
|
|
8,05 |
166,56 |
||
Kabak |
2,66 |
3,27 |
4,47 |
6,93 |
22,93 |
68,05 |
160,53 |
Havuç |
2,20 |
2,90 |
4,33 |
5,42 |
31,82 |
96,82 |
146,36 |
Sivri Biber |
3,35 |
5,01 |
6,08 |
7,81 |
49,55 |
81,49 |
133,13 |
Domates |
3,40 |
4,60 |
5,63 |
7,84 |
35,29 |
65,59 |
130,59 |
Kuru İncir |
32,00 |
|
63,33 |
72,32 |
97,91 |
126,00 |
|
Kuru Fasulye |
7,60 |
12,00 |
14,00 |
16,80 |
57,89 |
84,21 |
121,05 |
Antep Fıstığı |
53,12 |
|
100,00 |
113,78 |
88,25 |
114,19 |
|
Zeytinyağı |
29,67 |
|
|
59,96 |
102,09 |
||
Patates |
1,69 |
1,88 |
2,63 |
3,26 |
11,24 |
55,62 |
92,90 |
Nohut |
8,31 |
14,00 |
13,25 |
15,39 |
68,47 |
59,45 |
85,20 |
Yeşil Mercimek |
9,05 |
15,00 |
12,83 |
16,02 |
65,75 |
41,77 |
77,02 |
Pirinç |
6,75 |
8,00 |
10,00 |
11,65 |
18,52 |
48,15 |
72,59 |
Yeşil Soğan (Kg) |
2,35 |
3,65 |
3,25 |
3,99 |
55,32 |
38,30 |
69,79 |
Kuzu Eti |
57,78 |
|
|
95,34 |
65,01 |
||
Kırmızı Mercimek |
9,17 |
14,00 |
12,83 |
15,09 |
52,67 |
39,91 |
64,56 |
Fındık (İç) |
50,00 |
|
80,00 |
81,78 |
60,00 |
63,56 |
|
Dana Eti |
46,74 |
|
|
73,32 |
56,87 |
||
Yumurta |
0,78 |
|
1,05 |
1,16 |
34,62 |
48,72 |
|
Kuru Kayısı |
50,00 |
|
55,00 |
52,15 |
10,00 |
4,30 |
|
Beyaz Peynir |
|
|
|
44,48 |
|
|
|
Kaşar Peyniri |
|
|
|
58,27 |
|
|
|
Yoğurt |
|
|
|
10,69 |
|
|
|
Tereyağı |
|
|
|
69,00 |
|
|
|
Mısırözü Yağı |
|
|
|
20,38 |
|
|
|
Ayçiçek Yağı |
|
|
|
24,11 |
|
|
|
Tavuk Eti |
|
|
|
19,49 |
|
|
|
Toz Şeker |
|
|
|
7,10 |
|
|
|
Not:
Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa
illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre
önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye,
nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış
fiyatlarıdır. Dana eti, kuzu eti, Antep
fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Hayvansal ürünlerde üretici
ve market fiyatları 44 ilden derlenmektedir. Yumurta fiyatları Yumbir, Başmakçı
ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınmaktadır. İçme sütü fiyatı pastörize süt
ve UHT kutu sütü ortalamasıdır.
Ay Sonu Market Fiyatları |
|||
MARKET |
26 Eylül 2021 Ay Sonu Market Fiyatı
(TL/kg) |
26 Ekim 2021 Ay Sonu Market Fiyatı
(TL/kg) |
26 Ekim 2021/26 Eylül 2021 Değişim (%) |
ÜRÜNLER |
|||
Patates |
2,42 |
3,26 |
34,71 |
Havuç |
4,26 |
5,42 |
27,23 |
Marul (adet) |
5,00 |
6,35 |
27,00 |
Ispanak |
5,71 |
7,25 |
26,97 |
Sivri Biber |
6,45 |
7,81 |
21,09 |
Yeşil mercimek |
13,39 |
16,02 |
19,64 |
Kırmızı Mercimek |
12,62 |
15,09 |
19,57 |
Domates |
6,56 |
7,84 |
19,51 |
Zeytinyağı |
51,27 |
59,96 |
16,95 |
Kuru İncir |
62,27 |
72,32 |
16,14 |
Kabak |
5,99 |
6,93 |
15,69 |
Kuru soğan |
2,19 |
2,52 |
15,07 |
Toz şeker |
6,25 |
7,10 |
13,60 |
Pirinç |
10,39 |
11,65 |
12,13 |
Nohut |
13,96 |
15,39 |
10,24 |
Ayçiçek yağı |
22,10 |
24,11 |
9,10 |
Yumurta |
1,11 |
1,16 |
4,50 |
Kuru Fasulye |
16,17 |
16,80 |
3,90 |
Dana Eti |
70,80 |
73,32 |
3,56 |
Tavuk Eti |
18,84 |
19,49 |
3,45 |
Beyaz peynir |
43,23 |
44,48 |
2,89 |
Patlıcan |
5,84 |
5,99 |
2,57 |
1 Lt Süt |
7,87 |
8,05 |
2,29 |
Kaşar peyniri |
57,09 |
58,27 |
2,07 |
Yeşil Fasulye |
12,63 |
12,87 |
1,90 |
Tereyağı |
67,92 |
69,00 |
1,59 |
Maydanoz
(adet) |
2,26 |
2,29 |
1,33 |
Yoğurt |
10,58 |
10,69 |
1,04 |
Salatalık |
5,81 |
5,85 |
0,69 |
Kuzu Eti |
94,91 |
95,34 |
0,45 |
Kuru Kayısı |
52,52 |
52,15 |
-0,70 |
Mısırözü yağı |
20,68 |
20,38 |
-1,45 |
Kuru Üzüm |
32,80 |
32,32 |
-1,46 |
Fındık (İç) |
86,56 |
81,78 |
-5,52 |
Elma |
6,97 |
6,52 |
-6,46 |
Yeşil soğan
(kg) |
4,30 |
3,99 |
-7,21 |
Antep Fıstığı |
124,96 |
113,78 |
-8,95 |
Limon |
7,42 |
5,43 |
-26,82 |
Ay
Sonu Üretici Fiyatları
ÜRÜNLER |
26 Eylül 2021 Ay Sonu Üretici Fiyatı
(TL/kg) |
26 Ekim 2021 Ay Sonu Üretici Fiyatı
(TL/kg) |
26 Eylül 2021/ 26 Ekim 2021 Değişim (%) |
Kuru Kayısı |
38,00 |
50,00 |
31,58 |
Maydanoz (Adet) |
0,66 |
0,75 |
13,64 |
Kabak |
2,40 |
2,66 |
10,83 |
Yeşil Soğan (Kg) |
2,15 |
2,35 |
9,30 |
Zeytinyağı |
27,40 |
29,67 |
8,28 |
Sivri Biber |
3,10 |
3,35 |
8,06 |
Domates |
3,17 |
3,40 |
7,26 |
Antep Fıstığı |
50,00 |
53,12 |
6,24 |
Dana Eti |
44,00 |
46,74 |
6,23 |
Yeşil Mercimek |
8,56 |
9,05 |
5,72 |
Yumurta |
0,74 |
0,78 |
5,53 |
Ispanak |
2,25 |
2,31 |
2,78 |
Kuzu Eti |
56,82 |
57,78 |
1,69 |
1 Litre Süt |
3,00 |
3,02 |
0,67 |
Nohut |
8,27 |
8,31 |
0,48 |
Kuru İncir |
32,00 |
32,00 |
0,00 |
Fındık (İç) |
50,00 |
50,00 |
0,00 |
Marul (Adet) |
1,880 |
1,876 |
-0,21 |
Kuru Üzüm |
12,25 |
12,00 |
-2,04 |
Kuru Fasulye |
7,91 |
7,60 |
-3,92 |
Pirinç |
7,05 |
6,75 |
-4,26 |
Kuru Soğan |
0,62 |
0,57 |
-8,06 |
Patlıcan |
2,30 |
2,10 |
-8,70 |
Kırmızı Mercimek |
10,18 |
9,17 |
-9,92 |
Havuç |
2,50 |
2,20 |
-12,00 |
Yeşil Fasulye |
4,13 |
3,50 |
-15,25 |
Elma |
2,08 |
1,75 |
-15,87 |
Salatalık |
2,32 |
1,93 |
-16,81 |
Patates |
2,06 |
1,69 |
-17,96 |
Limon |
2,25 |
1,25 |
-44,44 |