Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Dünya sulak alanlar günü

Dünya sulak alanlar günü

-Dünya sulak alanlar günü
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:“İnsanlar ve diğer canlıların hayati fonksiyonlarını sürdürebilmeleri için su kaynakları ve sulak alanlar vazgeçilmezdir”

-“Doğanın dengesini bozmamak ve sürdürülebilir tarım için sulak alanlar korunmalıdır” 

-“Farklı ekolojik karakterdeki zengin ve çeşitli sulak alan habitatlarına sahip olan ve 2 önemli kuş göç yolunun geçtiği Türkiye,  sulak alanlar bakımından Avrupa ve Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biridir”
-“Sulak alanlar, balıkçılık, tarım ve hayvancılık, turizm olanaklarıyla ekonomiye büyük katkı sağlıyor”
-“Pek çok sulak alanın tamamen kaybedilmemesi için çok acil önlemler alınmalıdır”


Ankara – 01.02.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, insanlar ve diğer canlıların hayati fonksiyonlarını sürdürebilmeleri için su kaynakları ve sulak alanların vazgeçilmez olduğunu bildirerek, “Doğanın dengesini bozmamak ve sürdürülebilir tarım için sulak alanlar korunmalıdır” dedi.
Bayraktar, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, doğa koruma konusunda düzenlenmiş ilk uluslararası sözleşme olan “Ramsar Sözleşmesi” adıyla bilinen “Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi”nin İran’ın Ramsar kentinde imzaya açıldığını ve bu güne kadar Türkiye dahil 168 ülkenin sözleşmeye taraf olduğunu belirtti.
Sıtmayı önlemenin tek ve kesin çözümünün bataklıkları kurutmak yanlış anlayışı, yeni tarım alanları elde etme amacı yüzünden sazlık ve bataklıkların yanı sıra taşkın ovaları ve göllerin de kurutulduğunu ve bu süreçte Akdeniz ülkelerinin sulak alanlarının yüzde 70’ine yakınının kaybedildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ancak sulak alanların kurutulması sonucu elde edilen arazilerin pek çoğunda, tarımsal üretimde istenilen verime erişilemediği gibi; bir kısım yerler tuzlanma, turbaların yanması, rüzgar erozyonu gibi nedenlerle kısa zamanda verimsizleşmiştir. Ayrıca, yörenin su rejiminde meydana gelen bozulmalar ve iklimsel değişmelerin yanı sıra; birçok canlı türünün neslinin tehlikeye düşmesi ya da tamamen yok olması gibi telafisi mümkün olmayan sorunlar ortaya çıkmıştır. 
Türkiye’de de kaybedilen sulak alanların alanı 236 bin 538 hektarı bulmaktadır. Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında ülkemizde kaybedilen sulak alanlar daha küçük gibi görünse de Türkiye’deki sulak alanların hemen tamamında su rejimine yapılan müdahaleler, kirlenme, aşırı ve yanlış avlanma gibi nedenlerle, ekolojik dengenin büyük ölçüde bozulduğu görülmektedir. Pek çok alanın tamamen kaybedilmemesi için çok acil önlemler alınmalıdır.” 

-“Ülkemizde uluslararası önemde 135 sulak alan var”-

Farklı ekolojik karakterdeki zengin ve çeşitli sulak alan habitatlarına sahip olan ve 2 önemli kuş göç yolunun geçtiği Türkiye’nin, sulak alanlar bakımından Avrupa ve Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Batı palearktik bölgedeki 4 önemli kuş göç yolundan ikisi Türkiye üzerinden geçmektedir. Bu çok önemli bir zenginliktir. 13 Kasım 1994 tarihinde Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olan ülkemizde, 135 uluslararası önemde sulak alan olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde, Akyatan Gölü, Burdur Gölü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası, Kızören Obruğu, Kuş Gölü, Kuyucuk Gölü, Meke Maarı, Nemrut Gölü, Seyfe Gölü, Sultansazlığı, Ulubat Gölü, Yumurtalık Lagünü olmak üzere 14 adet Ramsar alanı vardır. Bu 14 bölgenin alanı 184 bin 487 hektarı bulmaktadır.
Sulak alanlar dünya yüzeyinin yaklaşık yüzde 6-10’unu kaplıyor. Ulusal kaynaklardan derlenen bölgesel ve küresel tahminlere göre sulak alanların Dünya üzerinde kapladığı alan yaklaşık 12,8 milyon kilometrekareyi buluyor.”

-Sulak alanların önemi-

Bayraktar, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilen sulak alanların, doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleri olduğunu, yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgelerin su rejimlerini düzenlediğini belirtti. 
Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapan sulak alanların, tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini (azot, fosfor gibi) kullanarak suyu temizlediğini bildiren Bayraktar, “sulak alanlar tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir. Başta balıklar ve su kuşları olmak üzere gerek ekolojik değeri, gerekse ticari değeri yüksek, zengin bitki ve hayvan çeşitliliğiyle birçok türün yaşamasına olanak sağlarlar” dedi. 
Şemsi Bayraktar, sulak alanların, balıkçılık, tarım ve hayvancılık, turizm olanaklarıyla ekonomiye büyük katkı sağladığına dikkati çekti.