Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Dünya Çiftçiler Günü, Diyarbakır’da kutlandı

Dünya Çiftçiler Günü, Diyarbakır’da kutlandı

Dünya Çiftçiler Günü, Diyarbakır’da kutlandı
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin 50. kuruluş yılında,
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü ülkemizin güzide
şehirlerinden biri olan Diyarbakır’da kutlamanın
mutluluğunu yaşıyoruz”
-“Çözüm süreciyle birlikte, kırsalda üretim yapan tarım
işletmelerinin faaliyetlerine tekrar başlanacaktır. Meralara
kavuşacak çiftçiler, hayvanları için daha iyi bir ortam
bulacaklar ve zaman içinde azalan hayvan sayıları
büyük ölçüde artacaktır”
-“Ülkemiz tarımı ancak, kadınların potansiyelini açığa
çıkarabildiği ve toplumsal refahtan pay alabildiği
ölçüde gelişebilir”
-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin:
-“Geleceğin petrolünün ve doğal gazının toprak ve
su olduğunu gördük”
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker:
-“Çiftçilerimiz olmasa insanlar aç kalır, eğer çiftçiler
üretmez, toprakla haşır neşir olmazlarsa, kar, soğuk,
gece, gündüz demeden inatla üretmezlerse bizler
aç kalırız”
-“Miras yolu ile tarım arazilerinin bölünmesinin önüne
geçilmesine yönelik düzenlemede sona gelindi.
Bakanlar Kurulu'nda tek imzaya kaldı. İmzanın ardından
düzenleme Meclis'e gelecek”

Diyarbakır - 14.05.2012 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, TZOB’nin 50. kuruluş yılında “14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü”nü ülkemizin güzide şehirlerinden biri olan Diyarbakır’da kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını bildirdi.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ve Kadın Çiftçi Eğitimi Programı sertifika töreni Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi Salonu’nda düzenlenen etkinlikle kutlandı. TZOB tarafından gerçekleştirilecek Dünya Çiftçiler Günü etkinliğine, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yanı sıra, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, bürokratlar, TZOB Yönetim Kurulu üyeleri, bölge ziraat odaları başkanları, kadın çiftçiler katıldı.
Bayraktar, Dünya Çiftçiler Günü etkinliğinde yaptığı konuşmada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin 50. kuruluş yılında “14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü”nü ülkemizin güzide şehirlerinden biri olan Diyarbakır’da kutlamanın mutluluğunu yaşadığını bildirdi.
Türkiye’de binlerce insanın hayatını kaybettiği ortamın, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine ekonomik olarak da büyük zarar verdiğini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Alınan birçok tedbire ve teşvik uygulamalarına rağmen özel sektörce yeterli yatırımların yapılamadığı da bir gerçektir. Bu bölgelerimizde bitkisel ve hayvansal üretimin, gelişmesi bir yana yerinde saydığını hatta gerilediğini görmekteyiz.
Bir zamanlar özellikle küçükbaş hayvancılıkta ihracat üssü olan bu bölgelerimiz, asayiş sorunları nedeniyle bu özelliğini kaybetmiştir. Bunda mera hayvancılığı yapanların hayvanlarının çalınması, gasp edilmesi, meralarda can güvenliği sorunlarının yaşanması gibi faktörler etkili olmuştur. Hayvanların büyük bir bölümünü bu nedenle kaybeden köylüler, güvenlik sorunu nedeniyle meraları da kullanamadıkları için sürülerini elden çıkarmış, hayvancılığa büyük bir zarar vermiştir.
Çözüm süreciyle birlikte, kırsalda üretim yapan tarım işletmelerinin faaliyetlerine tekrar başlanacaktır. Meralara kavuşacak çiftçiler, hayvanları için daha iyi bir ortam bulacaklar ve zaman içinde azalan hayvan sayıları büyük ölçüde artacaktır. Üstelik yıllar itibariyle meralar, az otlatıldığından ya da hiç otlatma yapılmamasından dolayı daha da verimli olacaktır. Meraların dinlenmesi sonucu ortaya çıkan verimliliğin sürdürülebilmesi için tekniğe uygun münavebeli otlatmaya geçilmesi önem arz etmektedir.”

-“Tarımsal sanayi yatırımları cazip hale gelecek”-

Geçmişteki gibi bu bölgelerden dünya piyasalarına canlı hayvan ve hayvansal ürün ihraç etme potansiyelinin tekrar yakalanabileceğini, bölge insanın gelirinin artacağını, yerinde istihdam sağlanacağını, kırsaldan şehre göçün duracağını ve şehirlerde yeni varoşların oluşmasının engelleneceğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tarımsal üretimin artmasıyla birlikte, artan üretimi işleyecek tarımsal sanayi yatırımları da cazip hale gelecektir. Tarımsal sanayi bol miktarda işleyecek hammadde bulabilecek, çiftçi ürününü pazarlamakta zorlanmayacak ve böylece tarım sanayi entegrasyonu ile sanayiye yönelik tarımsal üretim yapılması sağlanacaktır. Kısaca tarım, bu bölgenin kalkınması ve gelişmesi için lokomotif sektör haline gelecektir. Normalleşmenin sonucu, bölge illeri hızla yatırımlar başlayacaktır. Bölge yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine yakınlığıyla büyük potansiyel barındırmaktadır. Güneydoğu Anadolu çok verimli, sulanabilir büyük tarım topraklarıyla, Doğu Anadolu hayvancılık potansiyeliyle bölge kalkınmasını en kısa zamanda gerçekleştirebilecek durumdadır. Ekonomik gelişme, bölge illeriyle, ülkemizin gelişmiş illeri arasındaki uçurumu kapatacak, milli birlik ve beraberliğe katkı yapacaktır.
Sulama yatırımlarının tamamlanmasıyla sulu tarıma geçecek olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu çiftçisi, artan verim dolaysıyla daha fazla üretecek daha fazla gelir elde edecektir. Tabii, normalleşmenin yapısal sorunların çözülmesi ve köylerine dönmek isteyen çiftçilerimizin çeşitli araçlarla desteklenmesi gerekiyor.
En son Diyarbakır Ziraat Odaları İl Koordinasyon Başkanlığı’na 10 bin köylü, köyüne geri dönme isteğiyle başvuruda bulunmuştur. Bu fırsat kaçırılmamalı, bir proje dahilinde, faizsiz veya çok düşük faizlerle, köye dönüş yapacak köylülerin ev, ahır, ağıl gibi yapılarının onarımının sağlanması, damızlık hayvan, tohum ihtiyacı gibi üretime yönelik ihtiyaçlarının karşılanması yoluna gidilmelidir. Bu yolla, şehirlerin varoşlarında üretimden kopuk olarak yaşayan çok sayıda çiftçimiz, tarlasına, hayvanına, köyüne kavuşturulmalıdır.”

-“Bölge milyonlarca turist çekebilecek kapasiteye sahiptir”-

Ayrıca, bölge açısından çok büyük bir imkan daha bulunduğunu bildiren Bayraktar, “O da turizmdir. Çözüm süreciyle birlikte gelecek huzur ve güven ortamı bölgeyi adeta turizmde şaha kaldıracaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde tarih, kültür, tabiat, kış turizmi başta olmak üzere her türlü turizm potansiyeli bulunmaktadır. Bölge milyonlarca turist çekebilecek kapasiteye sahiptir” diye konuştu.
2012 yılında toplam 7 milyon 309 bin çalışan kadının 2 milyon 872 bininin tarımda istihdam edildiğini, çalışan kadınların yüzde 39,3'ünün tarımda istihdam edilirken, tarımda çalışanların yüzde 47,2’sini kadınların oluşturduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ülkemiz tarımı ancak, kadınların potansiyelini açığa çıkarabildiği ve toplumsal refahtan pay alabildiği ölçüde gelişebilir. Böylece Türkiye, ekonomik, sosyal ve demokratik açıdan gelişmiş bir ülke konumuna gelebilir.
Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan ve sattıkları ürün bedelinden tevkifat yapılan kadın çiftçiler 2 Ağustos 2003 tarihinden önce, ancak aile reisi olmaları durumunda sigortalılık tescil talepleri kabul edilmekteydi. Tarımsal faaliyette bulunan kadınlar, 22 yaşını doldurmadığı için aile reisi kabul edilmiyor ve sigortalı sayılmıyorlardı. Bu çerçevede, çabalarımızla 26 Ocak 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6270 Sayılı Kanun ile 2 Ağustos 2003 öncesi kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçiler için getirdiği farklı uygulama tümüyle kaldırılarak kadın çiftçilerimizin mağduriyeti giderilmiştir. Söz konusu durum için TBMM üyelerine, bakanlarımıza ve Hükümetimize çok teşekkür ederiz.
Tarımda sürdürülebilir kalkınma için devletimiz ve sivil toplum örgütlerimiz işbirliği içine girmeli, kadın çiftçilerin ve tarımın sorunlarını hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmalıdır.
Kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklemesi yönünde teşvik edici önlemlere acil ihtiyaç bulunmaktadır. Tarım sektöründe çalışan kadınlarımızın da sosyal güvenlik primlerinin yüzde 60’ının devlet tarafından karşılanması istihdam edilen kadınlarımızın sosyal güvenlik kapsamına alınmasını kolaylaştıracaktır. Söz konusu desteğin verilmesi durumunda, kadın çiftçilerimizin sağlık harcamaları eşleri yerine, kendi sigortalarınca karşılanacağından, desteğin büyük kısmı devlete geri dönecek, kayıt dışılık da önlenecektir.
Ayrıca doğum borçlanması, emeklilik, malullük ve ölüm halinde sigorta primi ödeme gün sayısındaki tarım sigortalıları aleyhine olan eşitsizliğin de giderilmesi, fedakar kadın çiftçilerimizin hakkı olduğunu düşünüyor, bu eksikliğin de Hükümetimizce en kısa zaman da giderileceğini umuyoruz.”

-“81 ilde en az 10 bin kadın çiftçiye ulaşmak hedefimiz olsun”-

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, 14 Mayıs 2012 Dünya Çiftçiler Günü’nde Kadın Çiftçilerin Eğitimi konusunda imzaladıkları protokol çerçevesinde, önce 180 eğiticinin eğitimi yapıldığını, daha sonra, 5 pilot ilde kadın çiftçi eğitimlerinin tamamlandığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bugün Diyarbakır’da, eğitimlere katılan 102 kadın çiftçimize sertifikalarını vermek üzere üç kurum ortaklaşa olarak bu etkinliği gerçekleştirmekteyiz. Bu süreçte kadın çiftçilerimize desteklerini esirgemeyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker’e teşekkür ediyoruz. İlki İzmir’de gerçekleşen eğitime 104, Kayseri’dekine 105, Gaziantep’tekine 138, Sakarya’dakine 311 ve en son Diyarbakır’daki eğitime 102 kadın çiftçimiz katıldı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, kadın çiftçi eğitimi işbirliği protokolü kapsamında, eğitimlere katılan kadın çiftçilerimize zirai kredilerde, devlet desteklerinde, projelerde öncelik tanınmasını talep ediyoruz. Üç kurum birlikte vereceğimiz sertifikaların kadın çiftçilerimiz için bir anlam ve değer ifade etmesini istiyoruz. Sayın Bakanlarımız uygun görürlerse, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olarak, kadın çiftçi eğitimlerinde yola devam diyorum, 81 ilimizde en az 10 bin kadın çiftçimize ulaşmak hedefimiz olsun diyorum.”
Dünyada nüfus artışı, gelir seviyesindeki yükselmenin getirdiği gıda alışkanlıklarının değişmesi, özellikle gelişmiş ülkelerde neredeyse israf düzeyine ulaşmış tüketim nedeniyle tarım ve sağlıklı gıdaya erişimin önemi artırdığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Son yıllarda gıda güvenliği ve güvenilirliği dünyada tartışılan en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Gelişmekte olan birçok ülkede yaşanan gıda yetersizliği, tarımsal üretimin hayati önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Ülkemizde bugüne kadar uygulanan tarım politikalarıyla tarımımız önemli bir aşama kaydetmekle birlikte halen istenilen düzeye ulaşamamıştır. Devletimizin tarım sektörüne geçmişte olduğu gibi bugün de yaptığı destekler inkar edilemez. Fakat tarımın çok riskli bir sektör olması, tarımsal alt yapının ve sermayenin yetersizliği nedeniyle söz konusu desteklerin artırılarak devam ettirilmesini zorunlu hale getirmektedir.
Bilindiği üzere, Türkiye birçok tarımsal üründe dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Buna rağmen, tarımsal işletmelerin küçük, arazilerin çok parçalı olması, sulamadaki ve örgütlenmedeki yetersizliği, ana yapısal sorunlar olarak sıralayabiliriz.

-Tarım arazilerinin bölünmesini önleyecek kanun-

Ülkemiz tarımındaki küçük ölçekli ve çok parçalı yapının önüne geçecek, aynı zamanda mevcut tarım arazilerinin bölünmesini önleyecek Medeni Kanun ile Toprak Koruma Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri içeren kanun; en kısa zamanda meclis gündemine alınmalı ve yasalaştırılmalıdır. Ayrıca bu kanunla; tarım işletmelerinin şu anki durumları gözden geçirilerek ekonomik olarak daha verimli hale gelmesi sağlanmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın toplulaştırma konusundaki çalışmalarını memnuniyetle karşılıyoruz. Bakanlığımız 2013 yılı sonuna kadar toplulaştırılmış alanı 5 milyon hektara ulaştıracaktır. Ülkemiz genelindeki toplulaştırmaya ihtiyacı olan 10 milyon hektar alanın da biran önce toplulaştırılması gerekir.
Yapısal sorunlarımızdan bir diğeri de sulamadaki yetersizliktir. Ülkemizde 8,5 milyon hektar sulanabilir arazinin 2,9 milyon hektarı altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulanamıyor. Bu alanda arzu edilen seviyeye gelemeyen ve önemli bir miktarda su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için teşvik ve hibeler artırılarak üreticilerimiz için daha cazip hale getirilmeli ve modern sulama sistemlerini yaygınlaştırmak için gerekli çalışmalara ağırlık verilmelidir.”
Tarım sektörümüzün en önemli yapısal sorunlarından birinin de örgütlenme sorunu olduğunu bildiren Bayraktar, “Ne yazık ki üreticilerimiz, birlikte iş yapma, kıt kaynakları birleştirerek güç oluşturma kültürüne kavuşamamışlardır. Güçlü ekonomik organizasyonlara sahip olmadıkları için, çiftçilerimizin, ürün ve girdi fiyatlarını belirleme veya etkileme gücü ve inisiyatifi yoktur. Bu nedenle üretim planlaması da yapılamadığından, arz-talep dengesi sağlanamamaktadır” dedi.
Tarımda sürdürülebilirlikten söz edebilmek ve tarım-sanayi entegrasyonunu sağlayabilmek açısından da üretici örgütlerinin önemi büyük olduğunu belirten Bayraktar, tarımsal amaçlı kooperatif ve birliklerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde toplanarak, mevcut yetki karmaşasının giderilmesi gerektiğini, üreticinin, zamanında, yeterli miktarda ucuz girdi ve finansmana ulaşabilmesi, üretici örgütlerinin güçlü olmasıyla mümkün olabilecektir.

-Et ve Süt Kurumu-

Sektör açısından çok önemsedikleri ve uzun süredir girişimleri sürdürdükleri “et ve sütte müdahale kurumu oluşturulması” çalışmalarında sona gelinmiş olmasını sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da çok sevindirici bulduklarını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu nedenle kısa bir süre önce kararnamesi yayımlanıp yürürlüğe giren Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nün ülkemize ve çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Hayvancılığımız, üreticilerimiz ve tüketicilerimiz için fiyat istikrarı sağlaması nedeniyle çok faydalı olacağına inandığımız böyle bir kurumun bir an evvel fiilen faaliyete geçirilmesi büyük önem arz etmektedir. Sürekli gündemde tuttuğumuz müdahale kurumu konusunda bize verdiği sözü tuttuğu için Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz. Bu konuda emeği geçen başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker olmak üzere herkese teşekkürü borç biliyoruz.
Okul Sütü Projesi’nin, çocuklarımızın gelişimine katkı sağlamasının yanı sıra süt piyasasının düzenlenmesinde ve dolayısıyla hayvancılığımız üzerinde olumlu etkiler yapmasını beklemekteyiz. Hayvancılığımızın en önemli sorunlarından olan pazarlama sıkıntısını bir ölçüde de olsa ortadan kaldıracak bu projeyi, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak destekliyoruz. Yalnız, bu projenin tüm eğitim-öğretim dönemini kapsaması ve süreklilik arz etmesi; yoğurt, peynir, ayran gibi diğer süt ürünleriyle çeşitlendirilerek devamı önem taşıyor. Uygulaması geçen yıl başarıyla tamamlanan bu projeyi hayata geçiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker olmak üzere ilgili bakanlarımıza teşekkür ediyoruz.
Hayvancılığımızın en önemli sorunlarından olan yem/süt paritesinin en az 1,5 seviyesinde oluşması için destekleme yapılması gerekiyor. Besicilerimiz yüksek maliyetle üretirken, 14-15 liradan hayvan kesimi yaptırıyor. Bu manada, “hayvan başına 300 lira destek” uygulamasının sürdürülmesini olumlu buluyoruz.
Üreticilerimiz yem fiyatlarının yüksekliğinden şikayet ediyorlar. Yem maliyetlerini düşürücü tedbirlerle birlikte, çiftçilerimizin üretimlerini sürdürebilmeleri sağlanmalıdır. Bu ülkede kasaplık hayvan ve et ithalatına son vermek istiyorsak, üreticilerimizi daha çok desteklemeliyiz.
Kanatlı sektörümüzdeki gelişmeler ve artan ihracat potansiyelini memnuniyetle takip ediyoruz. Kırmızı ette olduğu gibi, kanatlı sektöründe de, yem hammadde fiyatlarının aşağı çekilmesi, sektörün daha da gelişmesine katkı sağlayacak.”

-Destekler-

Tarımın en önemli gündem maddelerinden birinin de tarımsal destekler konusu olduğunu, sektöre verilecek doğru ve yeterli desteğin, yapısal sorunların çözümünü birçok üründe üretim, verimlilik, kalite ve standardın artmasını sağlayacağına dikkati çeken Bayraktar, şöyle dedi:
“2013 desteklerinin yüzde 19 artırılmasını olumlu karşılıyoruz. Yalnız 9 milyar liraya ulaşan destekler daha da artırılmalıdır. Desteklerle ilgili bir sorunumuzu da belirtmem gerekir. Bakanlığımızın yeni getirmiş olduğu "uydu tabanlı fark ödeme desteklemesi" sisteminin uygulamasında bazı aksaklıklar vardır. Bu konuda Bakanlığımızın eksiklikleri tamamlanması hususundaki çalışmalarını bir an önce bitirmesini ve çiftçilerimizin ürün verimleri başta olmak üzere sistemden kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyoruz.
Öte yandan Bakanlığımız tarafından verilen tüm desteklerden yüzde 4 oranında gelir vergisi kesilmesini doğru bulmuyoruz. Bu uygulama her şeyden önce desteğin ruhuna aykırıdır. Daha önce verilen doğrudan gelir desteklerinde (DGD) yüzde sıfır olarak uygulanan bu oranın, doğrudan gelir desteklerinin yerini alan günümüz desteklerinde de aynen uygulanmasını vergi alınmamasını beklemek en doğal hakkımızdır.
Girdi fiyatlarındaki artış verilen destek oranlarındaki artışın üzerinde olmuştur. 2010-2011-2012 yıllarını kapsayan 3 yıllık dönemde mazot fiyatları yüzde 39,1, gübre fiyatları çeşitlerine göre yüzde 52,3 ile yüzde 98,7 arasında artmıştır. Aynı dönemde hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında mazotta verilen destek yüzde 32,3, gübreye ise yüzde 29,4 olmuştur. Elektriğin birim fiyatı 2007-2013 döneminde yüzde 124,4 artmıştır. Üreticilerimizin elektrik borçlarının yapılandırılmasına yönelik girişimler olumlu karşılanmakla birlikte, elektrik fiyatlarında yaşanan artışlar yine çiftçilerimizi ödeme güçlüğü içine sokmuştur. Özelleştirilen şirketlerden elektrik alan üreticilerimizin de borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Başta gübre, mazot ve elektrik olmak üzere tarımsal girdilerde daha fazla vergi indirimi ve desteği, bu sektör hak etmektedir. Bunu da hükümetimizden bekliyoruz.”

-Kredi faiz indirimi-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçtiğimiz günlerde, tarımsal kredi faiz oranlarının 1 puan daha düşürüldüğünü açıkladığını hatırlatan Bayraktar, şunları söyledi:
“Ziraat Bankası tarafından 1 yıllık kredilerde uygulanmakta olan yüzde 50 indirimli kredi kullanan çiftçimiz yıllık yüzde 5 yerine yıllık yüzde 4 oranında faizle kredi kullanabilecektir. Bir yılın üzerinde kredi kullanan çiftçilerimiz için yüzde 25 indirimli faiz oranı yüzde 9’dan yüzde 8’e indirilmiştir. Konusuna göre uygulanan sıfır faizli kredi kullanımı devam edecektir.
Üreticinin finansman ihtiyacının olduğu bir dönemde, faiz oranının 1 puan daha düşürülmesi önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Faiz oranlarının düşmesini olumlu karşılıyoruz. Son zamanlarda tarımsal girdi fiyatları artışının tarımsal ürün fiyatlarının çok üzerinde olduğu dikkate alındığında zor durumda üretim yapan çiftçimiz, şimdi daha ucuza kredi kullanabilecektir. Tarımsal kredi kullanımında faiz indirimi çiftçilerimizi sevindirirken halen bazı sıkıntılar da devam etmektedir.
Bilindiği üzere, iki yıldır düşük faizli kredi kullanımında tarım sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiştir. Bu mecburiyet çiftçilerimizin kredi kullanımını uygulamada zorlaştırmaktadır. Bu konuda en önemli sorun sigorta maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Üretici düşük faizli kredi kullanırken, banka masraflarının yanı sıra sigorta masrafı da ödemek zorundadır. Bu durum, kredi maliyetini artırmakta, düşük faizli kredi olarak yüzde 0 ile yüzde 8 arasında uygulanan kredinin masraflar nedeniyle, faiz oranı yaklaşık yüzde 15’i bulmaktadır. Hayvancılıkta birçok hastalığın kapsamda olmaması nedeniyle sigorta yaptırmak istemeyen üreticiler de kredi kullanırken mecburiyetten sigorta primi ödemek durumunda bırakılmaktadır.
2012 yılında da geçmiş yıllarda çeşitli nedenlerle borcunu ödeyememiş üreticiler ile krediye karşılık istenen teminatları bulamayan üreticiler, Ziraat Bankası’ndan kredi alamadığından faiz oranı masraflar hariç yüzde 15-25 arasında değişen diğer özel bankalara yönelmek zorunda kalmışlardır.”

-Sigorta-

Türkiye’de son yıllarda iklimde görülen değişimlerden dolayı aşırı yağışlar, sel, dolu, don gibi afetlerin daha fazla yaşandığını ve tarım ürünlerinin daha fazla etkilendiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Doğal afetlerin verdiği zararların telafi edilmesi amacıyla 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu’nun çıkarılmasını önemli buluyoruz. Ancak 2006 yılından bu yana sigorta yaptıran üretici sayısı, sigortalanan alan miktarı hızlı bir şekilde artmakla birlikte henüz yeterli değildir. Ülkemizde toplam ekilen tarım alanı dikkate alındığında sigortalanma oranı halen Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtlarına göre yüzde 8, sigortalanan büyükbaş hayvan sayısı yüzde 3’tür. Ülke genelinde üreticilerin afetlerden korunma düzeyi dikkate alındığında bu oranlar oldukça düşüktür.
Tarımsal üretimde çiftçilerimizi mağdur eden kuraklık, tarla ürünlerinde don riski henüz uygulamada değildir. Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan çalışmalar bir an önce tamamlanmalı ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla ürünlerinde don riski kapsama alınmalıdır.”

-“Mesleki kuruluşlar sosyal kesimlerin yükünü almalı”-

Bayraktar, gelişmiş ülkelerde Ziraat Odalarının, çiftçiyi temsil görevleri yanında, meslek hizmetleri alanında da çok aktif olduğunu, bu ülkelerde özellikle tarımsal araştırma, çiftçi eğitimi ve tarımsal danışmanlık faaliyetlerinin geniş çapta Ziraat Odaları tarafından yerine getirildiğine dikkati çekti. Bu ülkelerde Tarım Bakanlıklarının bu tür görev ve hizmetleri, meslek kuruluşları olarak Ziraat Odalarına devrettiğini ve bu hizmetler için bütçelerinden kaynak aktardığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, temsil ettikleri sosyal kesimlerin sırtında bir yük olmak yerine, onların yükünü alan ve azaltan kuruluşlar olmalıdır. Bu anlayışla vizyonumuzu değiştirmeye ve geliştirmeye başladık. Buna bağlı olarak son yıllarda, Ziraat Odalarımızda önemli gelişmeler sağladık. Ziraat Odası sayımız 757’ye ulaştı. Ülke çapında daha fazla yaygınlaşan Ziraat Odalarımız, çiftçilerimize daha da yakınlaştı. Aslında bir taraftan hizmet noktamız artarken, diğer taraftan hizmet alanımız da genişledi.
Tarımsal girdi temin eden, tarımsal laboratuarlar, kurutma tesisleri, depolama tesisleri ve makine parkları vasıtasıyla çeşitli hizmetleri çiftçilerimize sunan Ziraat Odası sayımız önemli ölçüde arttı.
Ziraat Odalarımızın talepleri doğrultusunda çeşitli projeler hazırlandı ve uygulandı. Bu suretle Avrupa Birliği fonlarından ve ülke kaynaklarından çiftçilerimizin daha fazla faydalanması sağlandı.
Birliğimiz ve Ziraat Odalarımız kanalıyla çiftçilerimizin hak ve menfaatlerini en etkili biçimde korumaya, bu yasal hakkı kullanmaya devam edeceğiz. Çiftçilerimize daha yaygın hizmet vermek zorunda olduğumuzu ve çiftçiye yapılan bu hizmeti bir ibadet gibi de gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Önümüzdeki günlerde Çukurova’da, daha sonra da diğer bölgelerimizde hububat hasadına başlayacağız. Eli öpülesi çiftçilerimize, bereketli bir hasat dönemi ve işlerinde kolaylıklar diliyorum.
Daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye’ye ulaşabilmek için güçlü bir tarım sektörü yaratma yolunda, bakanlığımız ve tarım sektörümüzün diğer paydaşlarıyla çalışmalarımızı gece-gündüz demeden sürdürmek zorundayız.
Bugün 76 milyon ülke nüfusunu, 30 milyonu aşan turisti besleyip 15,4 milyar dolar ihracat yapan, uzun yıllardır devam eden yapısal sorunlara ve yüksek girdi maliyetlerine rağmen, 62,7 milyar dolarlık bir üretimi gerçekleştiren Türk çiftçisini yürekten alkışlamak, teşekkür etmek gerekir.”
Törenin ardından Kadın Çiftçi Eğitim Programına katılan 102 kadın çiftçiye sertifikaları, Bakan Şahin, Bakan Eker ve Genel Başkan Şemsi Bayraktar tarafından verildi.
2010 yılında aralarında Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de bulunduğu, 80 ülkeden 115 tarımsal organizasyonun üye olduğu, dünyadaki 600 milyon çiftçiyi temsil eden Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu (IFAP) tarafından 1984 yılında Hindistan’da alınan karar doğrultusunda, IFAP’ın 1946 yılındaki kuruluş günü olan 14 Mayıs, her yıl “Dünya Çiftçiler Günü” olarak çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

-Bakan Fatma Şahin-

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, etkinlikte yaptığı konuşmada, geleceğin petrolünün ve doğal gazının toprak ve su olduğunu görüldüğünü bildirdi.
Bakan Şahin, Diyarbakır'ın Mekke ve Medine'den sonra en çok sahabenin bulunduğu şehir olduğunu dile getirerek, "Kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize atılan nifakların neden işe yaramadığını görüyoruz. Maya, tohum ve toprak çok sağlam" ifadesini kullandı.
Yaklaşık 10 yıl önce Başbakan Erdoğan'ın liderliğinde millete hizmet etme yolculuğuna çıktıklarını kaydeden Şahin, şöyle konuştu:
"Geleceğin petrolünün ve doğal gazının toprak ve su olduğunu gördük. Bugün yüzde 30 büyüyen, dünya yedincisi ve Avrupa birincisi olduğumuz bir sektörden bahsediyoruz. Bunu nasıl sürdürülebilir kılacağız. Bütün çiftçilerimizi bilgiye donatacağız. Bilgi, güçlü iktidar yapar. Biz 780 bin kilometrekareyi, 75 milyonu ve herkesi birinci sınıf insan olarak gördük. Kadın ve erkek, her ikisinin hayat yolculuğunda bir birinin tamamlayıcısı olduğu bir inançtan geliyoruz. Birisini önde, diğerini geride tutamayız. İkisini beraber şekilde, mutlu şekilde yarınlara hazırlamamız onların evlatlarını bilgiyle donatmamız gerekiyor. İşte o yüzden 'İstanbul'da ne varsa Diyarbakır'da o olacak' dedik."
Bakan Şahin, sağlık ve eğitimde fırsat eşitliği için önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini, kız çocuklarının okutulması için ailelere maddi destek sağladıklarını belirtti.
Bu sayede 1 milyon annenin hayatına, 2,5 milyon çocuğun yaşamına dokunduk" diyen Şahin, şöyle devam etti:
"Ülkemiz, Avrupa Birliği standartlarında. Bebek ve anne ölüm hızı oranlarını en hızlı düşüren 10 ülkeden biri olduk. Benim ülkemin kadınları, karnındaki bebeğinin B vitamini, mineralini sosyal devlet olarak Sağlık Bakanlığı'ndan ücretsiz alarak, çocuklarının sağlıklı bir şekilde doğumunu sağladı. Doğan herkes sigortalı doğuyor. 18 yaşına kadar bedava sağlık hizmetinden faydalanıyor. Ben Birleşmiş Milletler'de bunu anlattığım zaman bugün girmeye çalıştığımız AB ülkeleri Almanya, Fransa ve Belçika başbakanlarının 'Bunu nasıl başardınız.' dediğini duydum. İşte bugünlerdeyiz, gelecek çok daha iyi, huzurlu, mutlu ve barış içerisinde olacak. Tek Yapmamız gereken aramızdaki nifakları kaldıracağız, birbirimize gönül birliğiyle bakacağız ve birbirimizi Allah için seveceğiz. 75 milyon kardeşliği için herkes elini taşın altına koyacak."

-Bakan Mehdi Eker-

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, etkinlikte yaptığı konuşmada, “eziyet ve sıkıntıyla üretip, bizi yoklukla ve kıtlıkla karşı karşıya getirmedikleri için tüm çiftçilerimize minnettar ve müteşekkiriz" dedi.
Eker, 14 Mayıs'ın Türkiye'nin demokrasi tarihinde önemli bir gün olduğunu vurguladı. 14 Mayıs'ın 27 yıllık tek parti iktidarına son verildiği tarih olduğunu ifade eden Eker, "Bugün aynı zamanda Türkiye'nin 30 yılı aşkın süredir ekonomisini yürütebilmesi için sürekli borçlandığı ve onun reçetelerini uyguladığı IMF'ye olan borcunun son taksitini ödediği gündür" diye konuştu.
Bakan Eker, Dünya Çiftçiler Günü'nü Diyarbakır'da şölenlerle kutlamayı planladıklarını ancak Reyhanlı'da meydana gelen saldırılar nedeniyle eğlence kısmını iptal ettiklerini belirtti.
Bakanlık olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanlığı'nın da desteğiyle yaptıkları protokol kapsamında kadın çiftçilerin emeğinin daha verimli kılınması için eğitim projeleri başlattıklarını, 5 ilde öncelikle 185 kişilik eğiticilerin eğitiminin yapıldığını bildiren Eker, şunları söyledi:
“Çiftçilerimiz olmasa insanlar aç kalır, eğer çiftçiler üretmez, toprakla haşır neşir olmazlarsa, kar, soğuk, gece, gündüz demeden inatla üretmezlerse bizler aç kalırız. Gıdanın değeri yokluğunda anlaşılır. Allah yokluk, kıtlık ve açlıkla kimseyi imtihan etmesin. Eziyet ve sıkıntı ile üretip, bizi yoklukla ve kıtlıkla karşı karşıya getirmedikleri için tüm çiftçilerimize minnettar ve müteşekkiriz. Türkiye bugün 62.5 milyar dolar tarımsal hasıla elde etmiş, dünyanın 7. büyük tarım gücü haline gelmiş, Avrupa'nın birinci sırasına yerleşmişse tarımda çalışan 6 milyon 100 bin insanı anmamız ve teşekkür etmemiz gerekir.”
"Diyarbakır'ın dokusunda, sokaklarında barış var, bir kalbi andıran surlarla çevrili kentte barış var" diyen Eker, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şimdi medeniyet tasavvuru ve tarihi birikimimizden aldığımız güçle, o değerlere yaslanarak bu sorun derinleşmeden bunu çözebiliriz. Milletimizde bu iradeyi ve ışığı gördük. Süreci barış içinde tamamlamak hepimizin dileği ama inanıyorum ki en çok da hanım kardeşlerim bunu istiyorlar. Bölgemizin bütün sorunları bir sorundan çıkıyor. Eğer biz bu sorunu çözersek diğer tüm meseleleri de kolayca çözeriz çünkü bu topraklar 28 medeniyet büyüttü."
Doğu ve Güneydoğu'nun Türkiye'nin mera varlığının yüzde 41'ine sahip olduğunu ancak bu mera potansiyelinin son 30 yılda güvenlik nedeniyle kapanması, mayınlanması, hayvan giriş ve çıkışlarının önlenmesi ya da göçler sebebiyle üretim yapılamaması dolayısıyla yeteri kadar değerlendirilemediğini kaydeden Eker, başlatılan çözüm süreciyle hazırlanan projelerin daha kolay hayata geçeceğine inandıklarını dile getirdi.
Miras yolu ile tarım arazilerinin bölünmesinin önüne geçilmesine yönelik düzenlemede sona gelindiğini belirten Eker, Bakanlar Kurulu'nda tek imzaya kaldığını, imzanın ardından düzenlemenin Meclis'e geleceğini belirtti.