Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Cumhurbaşkanımız ile Milli Tarım Buluşması…

Cumhurbaşkanımız ile Milli Tarım Buluşması…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çiftçilerin Milli Tarım Projesi buluşmasına, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da katıldı

-Türkiye genelindeki çiftçiler, Milli Tarım Projesi kapsamında

"Cumhurbaşkanımız ile Milli Tarım Buluşması" adlı programda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ankara'da bir araya geldi

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çiftçilerin Milli Tarım Projesi buluşmasına, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da katıldı

-Erdoğan, salona sığmayan ve Beştepe Millet Camisi ile Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi arasındaki alana kurulan dev ekrandan töreni takip eden çiftçilere, otobüsün üzerinden selamlama konuşması yaptı

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte otobüsün üzerinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve Türkiye Ziraat

Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da hazır bulundu

-Cumhurbaşkanı Erdoğan:

-“Hazreti Adem'den bu yana insanoğlunun hayatta kalmasını ve gelişmesini sağlayan hususların başında tarım ve hayvancılıktaki

başarısının geliyor”

-“Şayet insanoğlu tarımı ve hayvancılığı, daha doğrusu bunların endüstriyel üretimini beceremiyor olsaydı medeniyetler kuramazdı”

-“Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendisine yapmış olur”

-“Milli Tarım Projesi her türlü takdiri ve desteği hak ediyor. Bu projeye, hep birlikte sahip çıkmalıyız”

-“Çobanlık deyip hafife almayın. Alan alsın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Ben de

bir çobanım”

-Başbakan Yıldırım:

-“Milli Tarım Projesi'nin amacının toprakları daha iyi değerlendirmek”

-“Her ürünü, her yerde ektiğimiz zaman, bu sefer herkes kaybediyor. Arz fazlası oluyor, ürün para etmiyor”

-“Hayvancılıkta açığımızı et ithal ederek sürdürülebilir hale getiremeyiz. Mutlaka ve mutlaka damızlık hayvancılığı teşvik edeceğiz”

-Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik:

-“Bitkinin ihtiyaç duyduğu formatta organik, mikrobiyal gübre veya kimyasallar konusunda son aşamaya geldik”

-“941 havzanın gübre kullanma kılavuzunu çıkaracağız. Hangi havzada hangi gübre kullanılacak bunu bizzat çiftçilerimize ileteceğiz”

 

Ankara – 14.11.2016 - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hazreti Adem'den bu yana insanoğlunun hayatta kalmasını ve gelişmesini sağlayan hususların başında tarım ve hayvancılıktaki başarısının geldiğini bildirerek, “Şayet insanoğlu tarımı ve hayvancılığı, daha doğrusu bunların endüstriyel üretimini beceremiyor olsaydı medeniyetler kuramazdı” dedi.

Türkiye genelindeki çiftçiler, Milli Tarım Projesi kapsamında "Cumhurbaşkanımız ile Milli Tarım Buluşması" adlı programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da bir araya geldiler.

Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çiftçilerin Milli Tarım Projesi buluşmasına, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da katıldı.

Konuşmasına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından geliştirilerek uygulamaya sokulan "Milli Tarım Projesi"nin hayırlı olmasını dileyerek başlayan Erdoğan, Aşık Veysel'in "Dost, dost diye nicesine sarıldım / Benim sadık yârim kara topraktır / Beyhude dolandım, boşa yoruldum / Benim sadık yârim kara topraktır" dizelerini okuyarak, "Sadık yârimiz olan toprağa hak ettiği değeri vermezsek sadece kendimizin, kendi neslimizin değil, topyekûn insanlığın geleceğini tehdit altına sokmuş oluruz. Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendisine yapmış olur; çünkü Rabbim bizlere topraktan yaratıldığımızı ve yine toprağa döneceğimizi haber veriyor" dedi.

 

-“Tarım ve hayvancılığı beceremiyor olsaydı medeniyetler kurulamazdı”-

 

Hazreti Adem'den bu yana insanoğlunun hayatta kalmasını ve gelişmesini sağlayan hususların başında tarım ve hayvancılıktaki başarısının geldiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şayet insanoğlu tarımı ve hayvancılığı, daha doğrusu bunların endüstriyel üretimini beceremiyor olsaydı medeniyetler kuramazdı. Çünkü tarım ve hayvancılık, bu işle meşgul olan kişilerin ürünlerini sadece kendi şahsi ihtiyaçlarını karşılamak için değil tüm insanlığa sunmak için yürüttükleri faaliyetlerdir. Hayatımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz ürünlerin, hizmetlerin belli meslek grupları tarafından yürütülmesi, bizlere başka alanlara yönelme ve oralarda derinleşme imkânını sağladı. Tarım konusu diğer tüm işlerden farklı olarak insanlığın varlığını sürdürebilmesi için olmazsa olmazdır.

Daha önce Başbakan Binali Yıldırım'ın vatandaşlarla paylaştığı ‘Milli Tarım Projesi’ her türlü takdiri ve desteği hak ediyor. Havza Bazlı Üretimi Destekleme ve Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme adıyla iki başlık altında hayata geçirilmekte olan bu projeye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Anadolu, dünyanın en kadim tarım ve hayvancılık coğrafyası olmasına rağmen maalesef bugün her iki konuda da olmamız gereken yerin epeyce uzağındayız. Topraklarımız var ama doğru planlama yaparak, yeterli teknik destek sağlayarak hakkıyla değerlendiremiyoruz. Meralarımız var ama et fiyatları almış başını gidiyor, ihtiyacımızı karşılayabilmek için ithalat yapmak zorunda kalıyoruz. Bu kabul edilebilir bir manzara değildir. Özellikle topraklarımız noktasında, şu azotlu gübreyle topraklarımızı mahvettik ve topraklarımız suyla buluştuğu zaman ne yazık ki çamur olup, akıp gidiyor. Doğallıktan uzak, tüm hastalıkların temelinde de ne yatıyor? O gübreleme yatıyor."

 

-Doğal gübreye dönmek…-

 

Türkiye'nin doğal gübreye dönmek durumunda olduğunu da kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Doğal gübreye dönerken de yapmamız gereken işlerin başında bana göre hani bu 'çöp atıkları' diyoruz ya bunları biz kompost gübreye çevirmek suretiyle gübrelemede rahatlıkla kullanabiliriz ve bunları kullanmak suretiyle de bu kimyevi azotun tehdidinden bütün bu tarımsal gıdalarımızı kurtarabiliriz, bunun üzerinde çalışmamızda büyük fayda var diye düşünüyorum. Şu anda sadece 30 büyükşehir belediyesi bu konularla ilgili adımını atsa, kompost gübre üretimini şu anda hızlandırsa buradan çok büyük nimet elde ederiz ve bunları biz kendimiz üretiriz."  

Türkiye’nin 2003-2015 döneminde yılda ortalama yüzde 4,7 büyürken, tarımda yüzde 2,3 büyüdüğünü, ithalatı ve ihracatı 4 kat artarken tarımsal ürünlerde ihracat artışının bu rakamın altında kaldığını ama ithalat artışının bunun üzerine çıktığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Bugün tarımsal hasılada Avrupa'da bir numara olmamız, gerçek potansiyelimizi kullanabildiğimiz anlamına gelmiyor. Bölgesini ve hatta tüm dünyayı doyuruyor olması gereken Türkiye'nin gıda ve et ithalatı yapıyor olması ortada bir sorun olduğunun ifadesidir. İnşallah, Milli Tarım Projesi ile bu sorunların çözümü konusunda önemli bir adım atmış oluyoruz. Ülke olarak aslında imkânlarımız yeterli olduğu halde plansız programsız iş yapılması sebebiyle sık sık karşılaştığımız arz açığı veya arz fazlası... Yeni destekleme modeliyle bu sıkıntının geride bırakılacağına inanıyorum. Bu sıkıntının geride bırakılacağına inanıyorum. Aynı şekilde hayvancılıkta illerimize ve hayvan türlerine göre belirlenen teşvik modelinin de, fiyatların dengelenmesi ve ithalatın önlenmesi noktasında beklentilerimizi karşılayacağımıza da bu noktada inanıyorum ve bunu temenni ediyorum.

Enflasyon hedeflerimize ulaşamamamızın en önemli sebebi gıda fiyatlarıdır. Enflasyon rakamları açıklandığı zaman, domates, biber bunlar söylendiği zaman gerçekten ağırıma gidiyor. Biz bu noktada domatesten, biberden dolayı enflasyonda olumsuz etkilenmememiz gerekir. Bunu rahatlıkla aşmamız gerekir. Bu topraklar, bu kadar verimli, bereketli olacak ve biz hala enflasyonda domates, biber, bunların fiyatından dolayı enflasyonda sıkıntı yaşayacağız. Olmaz. Bunu aşacağız."

 

-“19 tane sebze çeşidi nedir?”-

 

Sebzede çeşitlerin de çok artması gerektiğini bildiren, "19 tane sebze çeşidi nedir?" sorusunu yönelten, bu topraklardan daha çok sebze üretileceğine işaret eden Erdoğan, "Bunları artırmamız lazım. Meyve çeşitlerimizi artırmamız lazım. Ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı değil ha, derde deva. İnşallah bu olacak" dedi.

"Adamlara gidiyorsun bakıyorsun masaya peynirlerin envaiçeşidini getiriyorlar. Bizde niye olmuyor? Bacılarım bizde de olur mu? İstediğimiz peyniri yapar mıyız?" diye soran Erdoğan, "Yaparız. Bunların çeşidini artıracağız. Envaiçeşit peynir üreteceğiz ve ondan sonra da dünyaya pazarlayacağız" ifadesini kullandı.

Osmanlı'yı yıllarca güçlü bir şekilde ayakta tutan unsurlardan birinin de halkın bol ve hesaplı gıdaya erişimini sağlayacak iaşecilik sistemi olduğunu, Osmanlı'nın bunu başardığını vurgulayan Erdoğan, "Bizim de günümüz şartlarına uygun bir anlayışla vatandaşımızın gıda konusunda eksiklik yaşamasının önüne geçecek, fiyatları dengede tutacak bir sistemi kurmamız gerekiyor" diye konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasında teşvikleri açıkladığına değinen Erdoğan, "Şimdi böyle teşvikler olduğuna göre bundan sonra ne kalıyor? Çalışmak" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Peygamberlerin mesleği olan çiftçiliği ve çobanlığı teknolojinin tüm imkânlarıyla destekleyerek doğru planlamayla yönlendirmeyle bilgilendirmeyle teşvik ederek ülkemizde hak ettikleri konuma getirmeliyiz.

Çobanlık deyip hafife almayın. Alan alsın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım. Sevgililer sevgilisi hadis-i şerifte şöyle buyuruyor; 'Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mes'ulsünüz.' Mesele bu. Bunu anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Anlamayanların geldiği durum belli zaten. Biz işimize bakalım."

Erdoğan, salondaki vatandaşların sloganları üzerine, "Bize eğilmek yaraşmaz. Biz, sadece Allah'ın huzurunda rükuda eğiliriz, başka hiçbir yerde hiçbir gücün karşısında eğilmeyiz" dedi.

 

-“Tohum toprağa düşmeden can bulmuyor”-

 

Tohumun toprağa düşmeden can bulmadığını anlatan Erdoğan, toprağa düşen tohumdan kaliteli ürün için gübresinden suyuna kadar tüm ihtiyaçlarını karşılamak gerektiğini vurguladı.

Aynı sürecin devletlerin, milletlerin hayatlarında da geçerli olduğunun altını çizen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu'nun Sultan Alparslan ile bu topraklara attığı tohumların üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı, Anadolu Selçuklu'nun bu topraklarda besleyip güçlendirdiği tohumların izi takip edilerek kurulmuş bir devlettir. Cumhuriyet de Osmanlı'nın geniş bir coğrafyaya yaydığı zengin tohum varlığından elimizde kalan bakiye üzerinde vücut bulmuştur.

Ecdadımız her dönemde gittiği her yerde toprağın altını bereketli kılmanın, üzerini de mamur etmenin çabası içinde olmuştur. Bu şekilde geniş bir coğrafyada atılan o sevgi, dostluk, kardeşlik tohumları aradan asırlar geçse de canlılığını sürdürmektedir. Sadece biraz suya, biraz gübreye, biraz emeğe velhasıl sevgi, dostluk, kardeşlik tohumlarının yeniden yeşertilmesine ihtiyaç vardır. Biz 14 yıldır Balkanlar'dan Orta Asya'ya Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya kadar kadim tarihi ve kültürel bağlarımızın olduğu her yerde işte bu anlayışla gönül köprüleri kurmanın çabası içindeyiz."

Belarus'ta Minsk Camii'nin açılışını yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Eksi 8 derecede. Oradaki kardeşlerimizle kucaklaştık. Ülke yetkilileri ile resmi temaslarda bulunduk. Hamdolsun, tarihinde asla sömürgecilik utancı bulunmayan bir millet olarak gittiğimiz her yerdeki kardeşlerimize gücümüzün yettiğince yardım elimizi uzatıyor, birlikte kazanabileceğimiz projeler teklif ediyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin içinde de birliği, beraberliği güçlendirecek adımları attıklarına işaret eden Erdoğan, bunun için her türlü riski göze aldıklarını, her türlü fedakârlığı yaptıklarını bildirdi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz hem kendimiz hem de tüm mağdurlar ve mazlumlar için bu gayretleri gösterirken birileri de ısrarla ülkemizi terörün, çatışmanın istikrarsızlığın ateşi ile yakmak için uğraşıyor. Terör örgütlerinin her biri, başka bir koldan ama aynı amaç için saldırıyor. Kimi silahı ile kimi fitnesi ile kimi propaganda gücü ile ülkemize verebilecekleri en büyük zararı vermeye çalışıyor. Her birinin arkasında farklı güçlerin, farklı ülkelerin silüetleri olduğunu elbette biliyoruz. Tabii masa başında bu hesapları yapanlar milletimizi tanımadıkları için başka yerlerde tıkır tıkır işleyen planlarının Türkiye'de niçin boşa çıktığını anlayamıyorlar. Bilmiyorlar ki bu millet, aziz bir millet. Bilmiyorlar ki bu millet yüce bir millet. Bilmiyorlar ki bu millet tarihiyle, kültürüyle, dirayetiyle, cesaretiyle, kahramanlığıyla farklı bir millet. Türkiye'yi devletlerden bir devlet sananlara, Türk milletini milletlerden bir millet gibi görenlere yanıldıklarını en son 15 Temmuz'da hep birlikte bir kez daha ispatladık."​

Erdoğan, 15 Temmuz'da halkın her kesimiyle birlikte çiftçilerin de ülkesinin ve milletinin bekası söz konusu olduğunda neler yapabileceklerini tüm dünyaya gösterdiğini bildirdi.

15 Temmuz gecesi Kazan'daki Akıncı Üssü'nde F-16 savaş uçaklarının kalkmaması için tarlasını yakan çiftçiyi hatırlatan Erdoğan, "O zekaya bak zekaya. Ne yaptı, tarlasını yaktı. Niye yaktı, F-16'lar nerede kim var, bunu göremesin diye. İşte kardeşimiz burada, kendisine milletim adına teşekkür ediyorum, sağ olsun, var olsun" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hain darbe girişiminde çiftçilerin gösterdiği kahramanlığa dikkati çekerek, "Kimisi traktörüne atladı, traktörüyle beraber gitti, biçerdöveriyle beraber gitti. Niye? Senin F-16'ın varsa, benim de traktörüm var, senin helikopterin varsa benim de kamyonum var dedi. Hepsi, anında. Ve benim hanım kardeşlerim de boş durmadı. Baktım hanım kardeşlerim direksiyonun başına geçti, kamyon sürüyor" diye konuştu.

Darbe girişimi sonrası samanlarını ateşe veren çiftçinin, kendisine zararının tazmini teklif edildiğinde, "Biz o samanları Allah için, vatan için yaktık." diyerek milletin asaletini bir kez daha gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Akıncı Üssü'nün önüne gidip darbecilerin karşısına dikilen ve çoğunluğu çiftçi olan Kazanlı kardeşlerimizden 9 tanesi orada şehit olmuştur. Pek çok şehrimizde çiftçilerimiz darbecilere katılmak isteyenlere engel olmak amacıyla traktörleriyle birlikte kışlaların kapılarının önlerine gelip saflarını belli etmiştir. Böyle bir millete kim diz çöktürebilir? Soruyorum. Böyle bir milleti kim teslim alabilir?"

 

-Salona sığmayan çiftçilere selamlama konuşması-

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Tarım Projesi toplantısındaki konuşmasının ardından salona sığmayan ve Beştepe Millet Camisi ile Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi arasındaki alana kurulan dev ekrandan töreni takip eden çiftçilere otobüsün üzerinden selamlama konuşması yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte otobüsün üzerinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da hazır bulundu.

Çiftçilere "Hoşgeldiniz" diyen Erdoğan, milli tarım politikasının görüşüldüğü toplantıda kendilerini yalnız bırakmadıkları için teşekkürlerini iletti.

Erdoğan, toplantının gerçekleştirildiği salonun 2 bin 300 kişilik olduğuna işaret ederek, "Keşke daha büyüğünü yapsaydık ama birileri, biliyorsunuz, buna da tahammül edemediler. Fakat işte bugün burada milletin evinde kimler vardı? Benim çiftçi kardeşim vardı. Birileri gelmek istemiyor, varsın gelmesin, asıl sahipleri geliyor ya bize o yeter ve inşallah şu külliye, ileride idare binamız, burada milletin evi, burada gördüğünüz gibi bu camimiz, şimdi şurada da hamdolsun çok amaçlı salonlarımız yapılıyor ki orada aynı anda 2 bin kişi yemek yiyebilecek, size ikramlarımızı orada yapacağız. Aynı zamanda sergi salonlarımız orada olacak" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’nin inşaatının devam ettiğini belirten Erdoğan, buranın 5 milyon cilt kitabıyla Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olacağını ifade etti.

Kütüphanenin 24 saat boyunca halka açık olacağını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim derdimiz millet, biz milletimizle yürüdük. 15 Temmuz'da da siz ne dediniz 'Yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan' ve yürüdük, yürüdünüz. Allah sizlerden razı olsun. Bu millet aziz millet, bu millet yüce bir millet, bu millet 246 şehit verdi, 2 bin 194 gazi. Sadece şu külliyenin çevresinde 29 şehidimiz var, 36 gazimiz var ve şehadet makamına inanmış bir millet, İstiklal Marşı'nı iyi hazmetmiş bir millet" değerlendirmesinde bulundu.

 

-"Toprak bizim vazgeçilmezimiz"-

 

İstiklal Marşı'nın "Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın /Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın / Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın" dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte siz göğsünüzü siper ettiniz. F16'lara siper ettiniz, helikopterlere siper ettiniz, tanklara siper ettiniz, toplara siper ettiniz, silahlara siper ettiniz, Rabbim de nusretini gönderdi, elhamdülillah. İnşallah toprak bizim vazgeçilmezimiz ve bu toprakla beraber topraktan geldik, toprağa döneceğiz. Öyle mi? Kardeşlerim memlekete, memleketlere, tüm il, ilçelere, köylere selamlarımızı iletin, Artvin'e selamımızı yollayın. İnşallah bütün kardeşlerimize selamımızı gönderin, yolunuz açık olsun. Rabbim kazalardan, belalardan muhafaza etsin, hayırlısıyla inşallah maksuda ulaşalım, Allah'a emanet olun" şeklinde konuştu.

 

-Başbakan Yıldırım-

 

Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Milli Tarım Projesi toplantısında yaptığı konuşmada, siyasetteki önceliklerinin çiftçilerin, milletin mutluluğu olduğunu, bunu için “önce insan” diyerek yola çıktıklarını söyledi.

“İnsanı yücelt ki devlet yücelsin” diye çalışmaları aralıksız sürdürdüklerini belirten Yıldırım, her zaman gerçekçi kararlar aldıklarını, politikalar izlediklerini ifade etti.

Hedeflerinin vatandaşın refahını ve huzurunu sağlamak olduğunu dile getiren Yıldırım, ekonomiyi sadece rakamlardan, istatistiklerden ibaret görmediklerini vurguladı.

Başbakan Yıldırım, işbaşına geldiklerinden bu yana sosyal politikalarla ekonominin temel sorunlarını birlikte ele aldıklarını anlatarak, “Tarım, hala hem Türkiye'de hem dünyada stratejik bir üründür. Burada rakamlar verildi, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyar olacağı, gıdaya bağımlılığın yüzde 60 seviyelerinde kalacağı ifade edildi. Buradan da şunu anlıyoruz ki birçok sektör gelir geçer ama tarım sektörü bırakın önemini yitirmek, gittikçe önemini daha da artıracak" diye konuştu.

Türkiye'nin tarımda yıllık hasılasını artırarak bugünlere geldiğini, hasılanın 147 milyar liraya ulaştığını belirten Yıldırım, ihracatın 18 milyar dolara yaklaştığını söyledi. "Bir yandan köylerden, kırsaldan şehre göç devam ederken, bu artış nasıl oluyor?" diye soran Yıldırım, tarımda bakış açısının değiştiğini, küçük işletmelerden, daha büyük ölçekli ticari işletmelere geçiş olduğunu, bunun üretim miktarını artırdığını söyledi.

Başbakan Yıldırım, bunu daha da artırmanın mümkün olduğuna işaret ederek, Milli Tarım Projesi'nin amacının toprakları daha iyi değerlendirmek olduğunu vurguladı.

Yıldırım, şöyle konuştu:

“Her ürünü, her yerde ektiğimiz zaman, bu sefer herkes kaybediyor. Arz fazlası oluyor, ürün para etmiyor. Patates... Mesela patatesi Niğde'de, Aksaray'da, Ödemiş'te her yerde ekiyoruz, rekoltesi çok olunca bu sefer fiyatlar düşüyor. Onun için bu havzalara göre tarım, 941 havzaya göre ekimlerin yapılması, ürünlerin belirlenmesi aslında tarım sektöründe köklü bir değişikliğe işaret ediyor. Biz buna kısaca diyoruz ki kafana göre değil, havzana göre ek. Böylece bir bölgede pamuk ekildiyse, öbür bölgede başka bir ürün ekilecek, buğday, pirinç ekilecek ve Türkiye'nin her köşesinde dengeli bir tarım politikası yerleşmiş olacak. Bu önemli bir şey. Bütün illerimizi, ilçelerimizi kapsayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bir çalışma yaptı. Bugün çiftçinin elinde bir rehber var, nerelere hangi ürünleri ekersek, orada destek, teşvik alacağız, bunların hepsi belirlendi. Dolayısıyla mağduriyetler de böylece önlenmiş olacak, kaynak israfına da son verilmiş olacak. Yani çiftçi yaptığı işten mutlu olmuyorsa, onca alınteri, el emeği boşa gidiyorsa o zaman bir yerde bir yanlış var demektir.”

 

-"Deponun yarısı sizden, yarısı bizden"-

 

AK Parti iktidarında geçilen 14 yıl içinde, tarım sektörüne 90 milyar lira destek verdiklerini hatırlatan Yıldırım, “Helali hoş olsun, tarım sektörü bunu hak ediyor. Daha fazla da destek vermeliyiz. Bu destekler daha fazla olmalı çünkü tarım sektörü kaynak tüketen değil, Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine katkı sağlayan sektörlerin başında olmaya devam ediyor” dedi.

Binali Yıldırım, bu destekleri verirken bir yöntem değişikliğine gittiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Bu destekler çeşitli kalemlerde yıl boyu küçük küçük rakamlarla veriliyor. Oturduk arkadaşlarımızla çalıştık, öyle parça pinçik vermek yerine, yılda iki sefer bir ekerken bir de biçerken yani Nisan-Mayıs'ta bir destek, Eylül-Ekim'de de topluca bir destek vermek suretiyle bu işi sadeleştirelim. Böyle yapınca aldığından da bir şey anlasın insanlar. Para geliyor, hiçbir işine yaramıyor. Faizle kredi alıyor vesaire, destek arada yok olup gidiyor. Bu karar, önemli bir karar. Diyelim ki bir yıl içinde 14-15 milyar lira destek yapacağız, bunun yarısını Nisan-Mayıs'ta, diğer yarısını da Eylül-Ekim'de vereceğiz. Böylece siz de ne alacağınızı ne ekeceğinizi bileceksiniz, işinizi ona göre yapacaksınız.”

Başbakan Yıldırım, tarım sektörünün birçok ihtiyacının, sorununun olduğunu belirterek, “Tarım sektörünün iki önemli girdisi var. Biri mazot, biri gübre. Bunlar önemli gider kalemleri. Destekler içerisinde bunlara ağırlık vereceğiz. Bu iki kalemin yükünü hafifletmek, maliyeti azaltmak için özellikle gübreye ve yakıta yoğunlaşacağız. Orada da şöyle bir karar aldık, 2017'den itibaren gübrede zaten KDV'yi kaldırdık, tarım kredi kooperatiflerinin girişimiyle ayrıca ucuzlama yapıldı, gübrede bir mesafe aldık. Mazot için de diyoruz ki deponun yarısı sizden, yarısı bizden. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.

 

-Toplulaştırma ve sulama ihtiyacı-

 

Yıldırım, sulamayla ilgili problemin olduğunu dile getirerek, tarımda verimliliği artırmak, toprakları daha etkin kullanmak için toplulaştırmayı hızlandırmaları gerektiğini söyledi. Bu konudaki mevzuatın ağır işlediğini, istenilen hızda yol alınamadığını anlatan Başbakan Yıldırım, miras nedeniyle büyük büyük tarlaların, bölüne bölüne bir evreye düştüğünü dile getirdi. Yıldırım, bu nedenle toprakların kullanılamaz hale geldiğine işaret ederek, miras yoluyla bölünmeye yönelik kanuni bir düzenleme yaptıklarını, bunu daha kolay uygulanır hale getirerek 2023 yılına kadar 7 milyon hektar yeni tarım arazisinin toplulaştırmasını gerçekleştireceklerini bildirdi.

Bakanlar Kurulu olarak aldıkları bir kararla, sulama işinin sorumluluğunu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına verdiklerini belirten Yıldırım, “Barajların yapımı, suyun tarlaya kadar getirilmesi Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ama tarlalarda kapalı sulama, her türlü sulama işinin sorumluluğunu, yapımını, koordinasyonunu Tarım Bakanlığımız yürütecek. Böylece bu alanda da yaşanan koordinasyon sorunu, önceliklerin giderilmesi meselesi hallolmuş olacak” ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, Milli Tarım Projesi'nin bir de hayvancılık tarafının olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin hayvansal ürün üretiminin 12 milyondan, 23,5 milyon tona yükseldiğini aktardı.

“Hayvancılığımız her ne kadar istediğimiz hızda gelişmiyor ise de yine önemli bir mesafe kaydettik” diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"2006'dan bugüne kadar Avrupa'nın en büyük tarımsal hasılasına sahip ülke Türkiye’dir. Dünyanın üçüncü büyük tohum gen bankasını da ülkemizde kurduk. Hayvancılıkta açığımızı et ithal ederek sürdürülebilir hale getiremeyiz. Mutlaka ve mutlaka damızlık hayvancılığı teşvik edeceğiz. Bir süre belki daha ithalat yapacağız ama o süre geçtikten sonra artık hayvancılıkta kendi kendimize yeten ülke haline gelmeyi hedefliyoruz, planlarımızı, projelerimizi buna göre yaptık. Tarım alanlarımızın korunmasına yönelik 184 ovamızı özel koruma altına alıyoruz. Buralara fabrika, bina yapılmayacak. Yani bina, fabrika yapılacaksa tarım arazisi dışında mutlaka yapılması lazım. Ne yazık ki şehirleşmede görüyoruz, o güzelim tarım arazilerinde yüksek yüksek beton binalar yükseliyor ve ülkemizin bereketli toprakları beton yığınına dönüşüyor. Bunun da önüne geçeceğiz bu koruma kararıyla birlikte.”

Başbakan Binali Yıldırım, milletin gıdada bir geleneğinin olduğunu belirterek, “Buğday ile koyun, gerisi oyun. Bizim beslenme geleneğimizde bu var. Sebzeydi, diğer ürünlerdi mutlaka önemli ama tahıl ve et bizim için stratejik iki üründür. Bunların her yerde desteklenmesi için gereken tedbirleri alacağız. Milli Tarım Projemizin çiftçimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bundan böyle meralarımız, alçak terör elemanlarıyla değil, çobanlarımızla, çiftçilerimizle ve ülkemizin hayvancılığıyla daha da şenlenecek” değerlendirmesinde bulundu.

 

-Bakan Çelik-

 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, konuşmasında, milletin birliği, vatanın bağımsızlığı için 15 Temmuz'da tarlaları ateşe verenleri, traktörlerle yollara düşenleri, bütün kahramanları ve şehitleri rahmetle andığını söyledi. Çelik, "2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar olacağı ve bugünkü tarımsal hasılanın yüzde 60 artırılması halinde, açlıktan ve yoksulluktan insanların ancak kurtulabileceği, gıda savaşlarının yaşanmayacağı varsayımıyla tarımın ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır" diye konuştu.

14 yılda tarımda önemli mesafeler alındığına işaret eden, gelecek dönemde tarımsal hasılada 150 milyar doları ve ihracatta 40 milyar doları yakalamayı hedeflediklerini vurgulayan Çelik, yeni hedefleri yakalayabilmek için geliştirilen milli tarım projelerinin, Başbakan Binali Yıldırım tarafından tüm Türkiye'ye açıklandığını hatırlattı.

Bu çerçevede Türkiye'nin 941 havzaya ayrıldığını kaydeden Çelik, bundan sonra havza bazlı üretim desteğinin uygulanacağını söyledi. Böylece üretimi planlamayı, kaynakları verimli kullanmayı ve çiftçinin hakkını almasını sağlamayı amaçladıklarının altını çizen Çelik, “Türkiye toprakları 79 milyonun. Tapusu bizde olabilir ama toprakların tapusu üretmek için bizdedir. Eğer üretmiyorsa orada kişisel mülkiyetten ziyade, 79 milyonun hakkı önemlidir. Onun için 1 karış boş arazi bırakmayacağız, ekeceğiz” ifadelerini kullandı.

 

-Ürün İhtisas Borsası'nın kurulması ile ilgili çalışmalar son aşamada-

 

Bakan Çelik, ürünlerin lisanslı depolarda üreticisini memnun ederek değerlendirilmesinin önemine işaret ederek, 1,5 yıl içinde 3,5 milyon tonluk lisanslı depoya sahip olunacağını, üreticilerin ürünlerini diledikleri zaman bu depolara verebileceğini söyledi.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile yürüttükleri çalışma çerçevesinde Ürün İhtisas Borsası'nın kurulması ile ilgili çalışmaların son aşamaya geldiğini belirten Çelik, arazi toplulaştırmasına konu 7 milyon hektarlık arazi kaldığını, bunların 2023 yılına kadar toplulaştırılmasının sağlanacağını vurguladı.

Çelik, sertifikalı tohum kullanımını yaygınlaştıracaklarını dile getirerek, başta meyve, sebze ve yem bitkilerinde tohum açığı olduğunu, buna yönelik Ar-Ge araştırmalarına 10 kat daha fazla destek vereceklerini kaydetti. Faruk Çelik, böylece tohumculuk anlamında dünyada ilk 5 ülke arasına girme hedefine hızlı bir şekilde koştuklarını ifade etti.

Tarımda gübre ve ilaç kullanımına ilişkin açıklamalarda bulunan Çelik, “Bitkinin ihtiyaç duyduğu formatta organik, mikrobiyal gübre veya kimyasallar konusunda son aşamaya geldik. Yalnız kimyasal kullanmanın toprağa verdiği olumsuzluğu hepiniz biliyorsunuz. Bitkinin topraktan gerekli elementleri alabilmesi için mutlak suretle organik ve mikrobiyal bazı unsurların gübrede olma zorunluluğu bulunuyor. 941 havzanın gübre kullanma kılavuzunu çıkaracağız. Hangi havzada hangi gübre kullanılacak bunu bizzat çiftçilerimize ileteceğiz. Yaygın bir eğitim faaliyeti ile bilinçli tarım noktasındaki eksikliğimizi gidermiş olacağız” diye konuştu.

Çelik, mazotun yüzde 50'sinin devlet tarafından karşılanmasına da 2017'de başlanacağına dikkati çekerek, işletme bazlı sorumluluk anlayışını getireceklerini, her işletmeden veteriner hekim veya ziraat mühendisinin herhangi birinin sorumlu olacağını bildirdi.

 

-Sütte regülasyon devam edecek-

 

Kırmızı et tüketiminde 150-200 bin ton açığın bulunduğunu ifade eden Çelik, bu nedenle 500 bin büyükbaş ithal etmek zorunda kalındığını belirtti. Çelik, her yıl 400 bin buzağı ölümü olduğunu, bunu engellemek için yaygın bir şekilde buzağı ve hayvancılık desteklerini artırdıklarını söyledi.

Çelik, hayvancılık yapmak isteyenlere uzun süreli mera tahsisi yapılacağına dikkati çekerek, 2017 sonu itibarıyla sistem oturduğunda hayvan ithalinde büyük oranda düşüş olacağını, belli oranda yerli hayvan alımı zorunluluğu getirileceğini kaydetti.

Faruk Çelik, sütte Et ve Süt Kurumunun (ESK) regülasyonunun devam edeceğini dile getirdi. Kanatlı etinde etçil ana tavukta yüzde 100 dışa bağımlı olunduğuna dikkati çeken Çelik, “İnşallah 2017'de ilk yerli anaç tavuğumuzu piyasaya süreceğiz” dedi.