-Çiftçiler Ağrı’da buluştu…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Tüm dünyada 14 Mayıs günü kutlanan Dünya Çiftçiler Günü etkinliğini, bu yıl Türkiye’nin Doğu’ya açılan kapısı Ağrı’da düzenledik”
-“Hassas ve sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde bölge çiftçimize moral vermek, çiftçimizin yalnız ve sahipsiz olmadığını, sorunlarına duyarsız kalmadığımızı göstermek istedik. Sorunlarınızı dinlemeye geldik”
-“Tarım Bakanlığımız, Bakan Yardımcısı, Müsteşarı, bütün genel müdürleri, kurul, kurum başkanlarıyla buradadır. Hep birlikte sizleri dinleyeceğiz. Bölge sorunlarının çözümüne yardımcı olacağız”
-“Çiftçimiz üretiyor. Gecesini gündüzüne katarak, yağmur, çamur, kar, kış demeden üretiyor. Ülkemizin gıda güvencesini sağlıyor. Hedeflere varabilmek için öncelikle tarım sektörünün ve bu sektörde çalışanların kıymeti bilinmelidir. Çiftçimizin kıymetini bilelim”
-“Çiftçimiz, sabah, öğle, akşam bizleri doyuruyor. Sofralarımızdan hiçbir şeyi eksik etmiyor. Eksik olursa mı çiftçimizin kıymeti anlaşılacak? Hepimizin bu eli öpülesi çiftçimize minnet borcu var”
-“Benim 8-9 ay kış yaşanan Ağrı’da ve Doğu Anadolu’daki diğer 8 ilimizde çiftçim, bütün zorluklara direnerek hayvancılık yapmazsa, İstanbul’daki, Ankara’daki, İzmir’deki tüketicim, hatta 79 milyonluk tüketicim nasıl et yiyecek? Kurbanlıklarını nasıl temin edecek?”
-“Güvenlik sağlanırsa, bölge, tarım ve hayvancılıkta, gıda sanayinde, tekstil ve konfeksiyon sanayinde, ulaştırmada, enerjide, madencilikte çağ atlar”
-“En önemli parametre kardeşliğimizin muhafazası, ayrışmamadır, Şehit kanlarıyla sulanmış bu vatanın ve bu topraklarda üretim yapan insanların kıymetini bu ülke insanları olarak bilelim”
-“Bu topraklar ve üzerinde yaşayanlar gönül kapılarını, sınırlarını değişik tarihlerd kendisine sığınanlara açmıştır. Şu anda 2,7 milyonu aşkın Suriyeli, 300 bin Iraklı Türkiye’ye sığınmıştır”
-“Bizim insanımız, komşu ülke insanları kadar da şansı yoktur. Allah göstermesin, ihtiyaç da duymayalım ama insanımızın sığınmacı olarak gidebileceği hiçbir ülke ve toprak yok”
-“Kimse, uzay çağını yaşadığımız, teknolojinin sınırlarını zorladığımız 21. yüzyılda, 2015 yılında 795 milyon insanın aç kalmasını açıklayamaz”
-“Dünyada gıda önem kazanacak. Böyle bir konjonktürü fırsata mı çevireceğiz, yoksa ıskalayacak mıyız bu önemli”
-“Ülkemiz açısından olmazsa olmaz sektör konumundaki tarım, yapısal sorunlarına rağmen gerek sağladığı istihdam, gerçekleştirdiği ihracat, dış ticaret açığının kapatılmasına verdiği destek dikkate alındığında ekonomimizin büyük bir yükünü omuzlamaktadır”
-“Toprak Koruma Kurulları çok etkin ve verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Toprak Korumu Kurullarında Ziraat Odaları olmalıdır. Toprağın sahibi biziz”
-“Tarım danışmanlarına ihtiyaç var. Bu kararın tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bakanlığımızla görüşmelerimiz devam ediyor. Ziraat Odaları olarak biz buna talibiz”
-“Toprak analizi yaptırmak bilinçli gübre kullanmanın en temel unsurudur. Bu desteğin yeniden getirileceğine inanıyoruz”
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Daniş:
“Biz bundan daha fazlasını üretebiliriz. Çiftçimizi daha
fazla memnun edebiliriz. Tüketicimizi de daha ucuz
besinle de bir araya getirebiliriz”
-Ağrı Valisi Işın: “Ağrı küçükbaş hayvanda Türkiye dördüncüsü, büyükbaş hayvanda Türkiye sekizincisi, mera alanlarında Türkiye dördüncüsü. Nüfusun yüzde 45’i fiili olarak tarım ve hayvancılık yapıyor”
-Erzurum İl Koordinasyon Kurulu Başkan Vekili Karaman: “Bölgemiz için iklim koşulları, verimlilik ve diğer unsurlar göz önünde bulundurularak pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz”
-Kars Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Hagi: “Türkiye’de besiciliğin yüzde 50’si Kars, Ardahan, Erzurum, Iğdır ve Ağrı illerinde yapılıyor”
-Erzincan Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Geyik: “Sorunlar çok belli, çözümler de biliniyor”
-Iğdır Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Akçay: “Toprak Mahsulleri Ofisi ürünleri hasat döneminden 1 ay sonra alıyor. Bu süreç çiftçilerimizi mağdur ediyor”
Ağrı – 14.05.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tüm dünyada 14 Mayıs günü kutlanan Dünya Çiftçiler Günü etkinliğini, bu yıl Türkiye’nin Doğu’ya açılan kapısı Ağrı’da düzenlediklerini bildirdi.
Her yıl değişik illerde gerçekleştirdikleri etkinliği, daha önce de Doğu illerimiz Diyarbakır ve Malatya’da kutladıklarını belirten Bayraktar, “Hassas ve sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde bölge çiftçimize moral vermek, çiftçimizin yalnız ve sahipsiz olmadığını, sorunlarına duyarsız kalmadığımızı göstermek istedik. Sorunlarınızı dinlemeye geldik. Tarım Bakanlığımız, Bakan Yardımcısı, Müsteşarı, bütün genel müdürleri, kurul, kurum başkanlarıyla buradadır. Hep birlikte sizleri dinleyeceğiz. Bölge sorunlarının çözümüne yardımcı olacağız” dedi.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü etkinliği, Ağrı Valisi Musa Işın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, Müsteşar Nusret Yazıcı, Tarım Reformu Genel Müdür Vekili Metin Türker, Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş, Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan, Rehberlik Teftiş Kurulu Başkanı İsmail Kemaloğlu, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanı Ahmet Abdullah Antalyalı, TAGEM Genel Müdürü Necati Tolgar, TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, TİGEM Genel Müdürü Mehmet Taşan, TMO Genel Müdür Vekili Mustafa Erdoğan, İç Denetim Birimi Başkanı Adem Aksoy, Gıda Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Yunus Bayram, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdür Yardımcısı Hüsamettin Gülhan, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Latif Maskan, Bekir Şinasi Özdemir, Ahmet Bahadır Sezgin, Hasan Kozoğlu, Mehmet Cevat Delil, Hüseyin Darcan, Arslan Soydan ile Doğu Anadolu Bölgesi illeri Ağrı, Erzurum, Kars, Erzincan, Artvin, Ardahan ve Iğdır’daki Ziraat Odası Başkan ve Meclis üyeleri, çok sayıda çiftçinin katılımıyla Ağrı’da, Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Bayraktar, Dünya Çiftçiler Günü toplantısındaki konuşmasında, stratejik bir sektör olan tarımın genel durumu, potansiyel ve sorunlarını değerlendirdi, dünyada tarımda yaşanan gelişmelere değindi.
Dünyada en önemli stratejik sektörler nedir denildiğinde, kime sorulursa sorulsun, tarım ve enerji cevabının alınacağını vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:
“Neden? Çünkü, dünya nüfusu 7,4 milyarı buldu. Bu rakam, bundan 200 sene önce 1 milyardı. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihlerde 2 milyardı. 100 yıl bile olmadan 4 kata yakın arttı. Nereden bakarsanız bakın, 2050’de 9 milyarı aşacak, belki 10 milyara yaklaşacak. Dünyada gelir seviyesi de arttı. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan çoğu ülkenin beslenme rejimleri değişti. Daha fazla gıda, daha fazla et tüketiyorlar. 2050’ye kadar gelişmekte olan ülkelerin et tüketimi yüzde 87 artacak. Biyoyakıt kullanımı arttı. Arabalar, biyoyakıt kullanıyorlar. Araştırmalar, 2050’ye kadar gıda üretiminin yüzde 60 artması gerektiğini ortaya koyuyor. Peki, şimdi bile yaşayan her insana yeterli gıda sağlayamayan dünyamız, bu artan nüfusa nasıl gıda sağlayacak?
Tarım alanlarının sonuna geldik. İstesek de yeni tarım alanı bulmamız mümkün değil. Bulunacak kıta da kalmadı. Artık, uluslararası toplum ve dünyamızda yaşayan her birey, aklını başına almalı, tarımın ne kadar önemli olduğunu anlamalıdır. Kimse, uzay çağını yaşadığımız, teknolojinin sınırlarını zorladığımız 21. yüzyılda, 2015 yılında 795 milyon insanın aç kalmasını açıklayamaz. Hadisi Şerifte de “komşusu açken tok yatan kimse bizden değildir” denmektedir. Kimse, her yıl 6 milyon insanın yetersiz beslenmeden hayatını kaybettiğini insanlığa anlatamaz. Yine kimse, üretilen gıdanın 1,3 milyar tonunun tüketilemeden çöpe gitmesini açıklayamaz. Bu kadar aç varken, 500 milyonu aşkın obez insan bulunması da çelişkinin boyutunu göstermektedir. Daha adil bir dünya kurmak zorundayız. Sadece 62 en zenginin, dünyanın en fakir yarısı kadar serveti olmasını kim izah edebilir ki...”
-“Tarıma hükmeden ülkeler, dünyaya da hükmedecek”-
Dünyada gelişmiş her ülkenin, tarımda da en ileri seviyeye ulaştığını, teknolojiyi, verimliliği yakaladığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“Amerika, dünyayı yönetiyor ama mısır, tütün, pamuk, buğday üretiminden vazgeçiyor mu? Unutulmasın ki tarıma hükmeden ülkeler, dünyaya da hükmedecek. Zenginleşmenin kaynağı tarım. Dünyada gıda önem kazanacak. Böyle bir konjonktürü fırsata mı çevireceğiz, yoksa ıskalayacak mıyız bu önemli. Bu gelişmeleri ıskalamamamız, tarım üretimini sadece ülkemizin değil, içinde bulunduğumuz bölgemiz için de yapmamız, bölgenin inanılmaz boyutlara ulaşan gıda ihtiyacını karşılamamız gerekiyor. Çiftçimiz üretiyor. Gecesini gündüzüne katarak, yağmur, çamur, kar, kış demeden üretiyor. Ülkemizin gıda güvencesini sağlıyor. Hal böyleyken, çiftçimizin kıymetinin yeterince bilindiğini söyleyebiliyor muyuz? Hakkının verildiğini, takdir edildiğini ifade edebiliyor muyuz? Hedeflere varabilmek için öncelikle tarım sektörünün ve bu sektörde çalışanların kıymeti bilinmelidir. Çiftçimizin kıymetini bilelim. Çiftçimiz, sabah, öğle, akşam bizleri doyuruyor. Sofralarımızdan hiçbir şeyi eksik etmiyor. Eksik olursa mı çiftçimizin kıymeti anlaşılacak? Hepimizin bu eli öpülesi çiftçimize minnet borcu var.
-“Tarımı anlatamaz, kamuoyu oluşturamazsak hedeflere ulaşamayız”-
Doğu Anadolu’da, Ağrı’da koşullar daha da ağır. Buna rağmen, çiftçimiz, canını dişine takarak üretmeye devam ediyor. Benim 8-9 ay kış yaşanan Ağrı’da ve Doğu Anadolu’daki diğer 8 ilimizde çiftçim, bütün zorluklara direnerek hayvancılık yapmazsa, İstanbul’daki, Ankara’daki, İzmir’deki tüketicim, hatta 79 milyonluk tüketicim nasıl et yiyecek? Kurbanlıklarını nasıl temin edecek? Tarım sektörünü anlatamazsak, kamuoyu oluşturamazsak, tarımda hedeflere ulaşamayız. Doğu’da ve Güneydoğu’da güvenlik sağlandığında çiftçimizin neler yapabileceğini de hayal bile edemeyiz. Güvenlik sağlanırsa, bölge, tarım ve hayvancılıkta, gıda sanayinde, tekstil ve konfeksiyon sanayinde, ulaştırmada, enerjide, madencilikte çağ atlar.”
-“Gıdada geleceğin aydınlık olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz”-
Tarımın en önemli sorunlarından birinin tarım alanlarının korunması olduğunu belirten Bayraktar, “Son 20 yılda 3 milyon hektar, Belçika büyüklüğündeki tarım alanını çeşitli sebeplerle kaybetmişiz. Bu sadece bizim sorunumuz da değil. Dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi tarım dışına çıkarılıyor. Böyle giderse, yakın bir gelecekte dünyayı yaşanmaz bir hale gelecek. Unutmayalım ki çok fazla tarım alanımız yok. Dünyanın sadece yüzde 10’u tarım alanı olarak kullanılıyor. Üretim artışı için elimizde tek argüman kaldı o da verimlilik. Sonuç olarak gıda açısından geleceğin aydınlık olduğunu ne yazık ki söylemiyoruz. Uluslararası toplum hızlı hareket etmelidir. Açlığın ve yetersiz beslemenin yok edilmesi ve gıda güvencesinin sağlanması için uluslararası stratejiler geliştirilmeli ve etkin bir işbirliği yapılmalıdır” dedi.
Ülkemiz tarımında da küçümsenemeyecek birçok gelişmeye rağmen, gelişmiş ülkelerin tarımıyla kıyasladığımızda, sorunlar bulunduğunun bir gerçek olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
“Herkesin de bildiği gibi sorunlarımızın temelinde yapısal sorunlarımız bulunmaktadır. En önemli yapısal sorunumuz tarımsal işletmelerin küçük, arazilerin çok parçalı olmasıdır. Tarımımızdaki birçok sorunun temelinde de bu vardır. İşletme büyüklüğünün 61 dekar, parsel büyüklüğünün 6 dekar olduğu, işletmelerin yüzde 80’den fazlasının 100 dekar bile arazisinin olmadığı bir tarımsal yapıda, verimlilikten de istikrarlı ve yeterli gelirden de bahsedemeyiz. Nitekim, kırsalın ülke ortalama gelirinin üçte birinde kalması bunu çok iyi açıklamaktadır.
-“Bu kadar küçük parsel ve işletmelerle verimli tarımdan bahsedemeyiz”-
Bitkisel üretim böyle de hayvancılık farklı mı? Hem süt hem besi sığırcılığında işletmelerimizin 4’te 3’ünden fazlasının 10 baş bile sığırı yoktur. Hatta yarıdan fazlasının sığır sayısı 5 başı bile bulamamaktadır. Bu kadar küçük parsel büyüklükleri ve işletme yapılarıyla verimli tarımdan bahsetmek mümkün değildir.
Sorunun çözümü bellidir: Arazilerin daha fazla bölünmesinin önüne geçilmeli, toplulaştırılma çalışmalarıyla işletme büyüklükleri artırılmalıdır.
Bu bağlamda, bizim de her platformda desteklediğimiz Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nda yapılan değişiklik çok yerinde olmuştur. Kanunla Medeni Kanunu’nun mirasla ilgili hükümleri de değişmiştir. Bu düzenlemelerin arazi parçalanmasının önüne geçeceğine inanıyoruz. Tabii bu tek başına yeterli değildir. Toplulaştırma çalışmalarının da hızla sürdürülmesi gerekir. Halen 5 milyon hektar alanda yapılmış olan toplulaştırma çalışmaları yakın bir gelecekte 14 milyon hektara çıkarılmalıdır.
Bu da yetmez. Çocuklarımıza miras bırakacağımız en büyük zenginliğimizi, verimli topraklarımızı hiçbir şekilde heba etmemeliyiz. Verimli tarım arazilerini korunmalı, tarım arazilerinin imara açılmasını önlenmeliyiz. Verimli tarım arazilerinin korunması konusunda valiliklere ve büyükşehir belediye başkanlarına da büyük görev düşmektedir. Her gittiğim yerde söylüyorum. Valilerimiz ve belediye başkanlarımız, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, Toprak Koruma Kurulları çok etkin ve verimli arazileri koruyacak şekilde çalıştırılmalıdır. Toprak Korumu Kurullarında Ziraat Odaları olmalıdır. Toprağın sahibi biziz. ”
-“GAP, KOP, DAP gibi projeleri hızla tamamlamalıyız”-
Türkiye’nin verimli tarım alanları açısından zengin olmadığını vurgulayan Bayraktar, “birinci sınıf tarım arazilerimizin toplam tarım alanlarımıza oranı yüzde 6’da kalıyor. Ayçiçeği, pamuk, mısır, soya fasulyesi gibi ürünlerde ihtiyacımızı karşılayamıyor, ithalat yapıyoruz. Su olmadan, sulu tarım yapılmadan bu ürünleri üretmek mümkün değil. Destek verip bir üründe üretimi artırsak, diğer üründe açık veriyoruz. Yeni sulu tarım alanlarına ihtiyacımız olduğu açıkça görülüyor. Buna rağmen, teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar tarım arazisinin 2,27 milyon hektarını, ki bu İsrail’den büyük bir alana denk geliyor, halen sulamaya açamadık. Kaybedecek vaktimiz yok. GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama yatırımları da içeren projeleri hızla tamamlamalıyız” dedi.
Su tasarrufunun öğrenilmesi gerektiğini, Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
“Su tasarrufunu öğrenmeliyiz. Suyu daha tasarruflu kullanmalıyız. Tarımda su nasıl tasarruflu kullanılır? Vahşi sulamadan vazgeçeceğiz. Yüzde 60’a varan oranlarda su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçeceğiz. Başka çözüm yok. Sulama yatırımları pahalı yatırımlar. Basınçlı sulama sistemlerinin kurulum maliyetinin tamamı devlet tarafından hibe yoluyla karşılanırsa, çok daha kısa sürede bu sorun halledilir. Su zengini değiliz derken, Doğu Anadolu Bölgemizi bundan ayrı tutmamız gerekiyor. Çünkü, Doğu Anadolu, su açısından ülkemizin en zengin bölgesidir. Ülkemizin su potansiyelinin yüzde 45’den fazlasının bu bölgede bulunması zenginliğinin boyutlarını göstermektedir. Peki bu zenginliği kullanabiliyor muyuz? Bölgede 1,37 milyon hektar tarım alanı var. Bu alanın 846 bin hektarı teknik ve ekonomik olarak sulanabiliyor. Fakat biz sadece 227 bin hektarını, sadece yüzde 27’sini sulayabiliyoruz. Bölgede Doğu Anadolu Projesi gibi çok önemli bir proje yürütülüyor. Bu proje kapsamında 14 ilde son 3 yılda 150 milyon liralık yatırım yapıldı, 74 de hayvan içme suyu göleti oluşturuldu. Sulama yatırımlarına hız verilmeli, bölgenin su potansiyeli kullanılmalıdır.”
-Örgütlenme-
Tarımda örgütlenmeyi çözmeden ne üretim planlamasından ne istikrarlı bir gelirden ne de tarla market fiyatları arasındaki uçurumu azaltmaktan bahsedilemeyeceğini vurgulayan Bayraktar, “Çünkü, ekonomik örgütlenmenin yetersiz kalması; etkin bir pazarlamayı imkansız hale getiriyor, üretim planlamasını imkansız kılıyor, tarla ve market arasında 5 kata varan fiyat farklarına neden oluyor. Üretici yeterince kazanamazken, maliyetine, hatta bazen maliyetinin altında bir fiyatla ürününü elden çıkarırken, tüketici de makul fiyatla ürün satın alamıyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, her ay yaptığımız araştırmada bunu açıkça tespit ediyor ve kamuoyuna duyuruyoruz. Ekonomik örgütlerin fonksiyonel olmasından, idari ve mali yönden güçlendirilmesinden ve profesyonelce yönetilebilmesinden başka bir çözüm bulunmuyor. Bütün bunlar da gerekli mevzuat değişiklikleriyle gerçekleştirilebilir” diye konuştu.
-“Genç çiftçilere yönelik 30 bin liralık hibe programı çok yerinde oldu”-
Bayraktar, kırsal kalkınma, girdi maliyetleri konusunda da şunları söyledi:
“Kırsalın gelirini artırmak zorundayız. Çiftçimizi tarlada tutmanın başka yolu yok. Genç nüfus eksikliği tarımda en önemli sorunlarımızdan biri haline geldi. Nüfusu kırsalda tutacak projeler yürürlüğe koymalı, kırsal kalkınmayı desteklemeli, başta gıda sanayi olmak üzere kırsalda tarımsal girdi kullanan işletmelerin kurulmasını teşvik etmeli, kırsal turizm geliştirilmeliyiz. Aile çiftçiliği bu açıdan çok önemlidir. Birleşmiş Milletler de bunu gördü ve 2014 yılını Aile Çiftçiliği yılı ilan etti. Tarım Bakanlığımız da kırsalı kalkındırmak ve kırsalda genç nüfusu tutmak için önemli projeler yürütüyor. En son genç çiftçilere yönelik 30 bin liralık hibe programı çok yerinde bir proje olmuştur. Bu başarılı uygulamadan dolayı Bakanımız Sayın Faruk Çelik’e huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Çiftçimiz, yüksek maliyetlerle üretim yapıyor. Mazot, gübre, yem, elektrik, tohum, ilaç gibi girdi fiyatlarının yüksekliği çiftçimizi zorluyor. Genel olarak girdilerdeki vergi yükü fazla. Hükümetimizin, KDV oranını gübrede yüzde 18’den, yemde yüzde 8’den yüzde 1’e indirmesi yerinde bir karar olmakla birlikte, çiftçimize tam olarak yansıtılmadı. Konuyu Tarım Bakanımız Sayın Çelik’e de ilettik. Vergi indirimleri çiftçimize doğrudan destek olarak verilmelidir. Girdilerde vergi yükü azaltılmalı, girdi fiyatları üreticimizi zorlamayacak makul düzeylere indirilmelidir. İthalata dayalı mazot, gübre, ilaç ile önemli oranda ithal girdiyle üretilen yem ve elektrikte fiyatlar, döviz kurlarına doğrudan bağlıdır. Dolardaki her artış, çiftçimize yansımaktadır. Çiftçimiz, dünyada yalnız değildir. Rakipleri vardır. Dünyada ihracat yapmak arslanın ağzından ekmek almaktan zor bir hale gelmiştir. Rakibinle aynı koşullarda üretmiyorsan, nasıl rekabet edebilirsin ki? Girdi maliyetlerini düşük tutarsak, ihracatta hedeflere ulaşmak hiç de zor değildir. Gelişmiş ülkelerin tarıma verdiği desteğin boyutları ülkemizdekinin çok üzerindedir.
Her ne kadar gübre ve yemde KDV oranları yüzde 1’e indirilse de mazot, elektrik, ilaçta vergi oranları çok yüksektir.
Girdiler içinde elektrik, sulamanın artması, hayvancılık ve seracılığın gelişmesiyle birlikte önemli bir masraf alanı olmaya başlamıştır. Birim fiyatın düşürülmesi bakımından; elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18 KDV’nin tarımda kullanılan elektrikte yüzde 1’e indirilmesi, elektrikte ödenen yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 Enerji Fonu’nun kaldırılması gerekmektedir. Hükümet Programı’nda maliyetleri düşürmek amacıyla seralara ticarethane elektrik fiyatı yerine sulama suyu elektrik fiyatı uygulanacağına dair karar yürürlüğe girmiştir. Hayvancılık, kültür balıkçılığı işletmeleri ve tarımsal amaçlı soğuk hava depoları da ticarethane yerine sulama suyu elektrik abone grubu kapsamına alınmalıdır. Elektrikte karşılaşılan sorunların çözümü bakımından, üreticilerimizin özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerine olan elektrik borçları da yapılandırılmalıdır.
İyi tohum kullanmadan verimli üretim yapılamaz. Bundan dolayı sertifikalı tohum fiyatları olabildiğince düşük tutulmalıdır. Tohum üretimi artırılmalı, sebze tohumculuğu dışa bağımlılıktan kurtarılmalıdır. Bir diğer girdi kalemi olan tarım ilaçlarında yüzde 18 olan KDV yüzde 1’e düşürülmelidir. Çiftçimiz için en büyük destekleme, girdiler üzerindeki vergilerin en alt seviyelere indirilmesi, maliyetlerinin makul düzeylere çekilmesi olacaktır.
Çiftçimizin son yıllardaki en büyük sıkıntılarından biri finansman oldu. Son birkaç yıldır yaşadığımız kuraklık, aşırı yağış, don, dolu başta olmak üzere doğal afetler çiftçimizi çok zorladı. Tarım öyle bir iştigal alanı ki yıl boyu para harcarsınız ama sadece hasattan sonra o da hasat iyiyse, ürün de para ederse para kazanırsınız. Bundan dolayı çiftçimiz, sermayesi de yeterli olmadığı için üretim sezonu boyunca borç alıyor, para harcıyor, hasattan elde ettiği gelirle borçlarını kapatmaya çalışıyor. Çiftçimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri kanalıyla kullandığı Hazine destekli krediler son 5 yıldır erteleniyor. Yalnız, çiftçimizin özel bankalara olan kredileri de hızla artıyor. Bu krediler de yeniden yapılandırılmalıdır. Konuyu Tarım Bakanımız Sayın Çelik’e ilettik, kendileri durumu özel bankalarla görüşeceğini söyledi.
-“Hazine destekli kredilere ulaşmak zor olmamalı”-
Tarımsal kredi miktarı, 2015 yılında 61,3 milyar liraya ulaştı. Tarım Kredi Kooperatifleri de 6,5 milyar lira dolaylarında tarımsal kredi kullandırıyor. Bizi en fazla rahatsızlığa sevk eden, asla istemediğimiz bir durum tarıma kullandırılan krediler içinde çiftçinin bankası olarak gördüğümüz Ziraat Bankası’nın payının yüzde 54,4’e düşmesidir. Hazine destekli düşük faizli kredilere ulaşmak zor olmamalıdır. Kredi ihtiyacı göz önünde bulundurularak bu kredilere daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Çiftçi Kayıt Sistemi, tarım sigortası, hayat sigortası mecburiyeti gibi kredi alma engellerine çözüm bulunmalıdır. Bankaların talep ettiği, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası ve diğer masraflar, çiftçimizin yoğun şikayetlerine neden oluyor. Bankaların bu konularda yeniden bir düzenleme yapmasına ihtiyaç duyulmaktadır.”
-2016 tarım destekleri-
2016 yılı tarım desteklerinin 5 Mayıs 2016’da açıklandığını, baklagiller, yağlı tohumlar, zeytinyağı ve pamukta prim desteklerinin kilogramda 10 kuruş artırılmasını olumlu bulduklarını bildiren Bayraktar, konuşmasına şöyle devam etti:
“Tahıllarda da prim artışına gidilmeliydi. 5 yıldır prim artışı olmayan çaydaki 1 kuruşluk artış yeterli olmamıştır. Dane mısırda prim desteğinin 4 kuruştan 2 kuruşa inmesini doğru bulmuyoruz. Son yıllarda üretim hızla artsa da ülkemiz hala mısırda açık veriyor. 2015 yılına 6,4 milyon ton mısır üretmemize rağmen, 1,5 milyon tona yakın mısır ithalatı yaptık. Karadeniz Bölgemiz hayati önemi bulunan ve 400 bin ailenin geçim kaynağı olan fındıkta, 2009 yılında başlayan 2015 yılında dekar başına 170 lira olarak uygulanan alan bazlı destek, 2016 yılı ve sonrasında da devam etmelidir. Alan bazlı destekler kapsamında, mazot, gübre desteği, tüm alanlar için dekar başına 11 lira olarak belirlendi. Bu rakam, yağlı tohumlu bitki ve endüstri bitkileri alanlarında 16 lira 15 kuruş, hububat, yem bitkileri, baklagil, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında 11 lira 45 kuruş, peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali alanlarında 8 lira 5 kuruştu.
-“Toprak analizi desteği kapsamdan çıkarılmamalıdır”-
Üstelik bunun üzerine dekar başına 2 lira 50 kuruş da toprak analiz desteği veriliyordu. Toprak analizi yaptırmak bilinçli gübre kullanmanın en temel unsurudur. Destek kalktıktan sonra, çok sayıdaki analiz laboratuvarının faaliyetini sürdürebilmesi de imkansız hale gelecektir. Bu destek kapsamdan çıkarılmamalıdır. Bu desteğin yeniden getirileceğine inanıyoruz.
-Tarım danışmanlarına ihtiyaç var-
Yine, danışmanlık yetki belgesi olan kuruluşlar için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destek verdiği danışman sayısının 8’den 2’ye indirilmesi, danışman başına yıllık verilen desteğin 20 bin lirayla sınırlandırılması sıkıntı yaratacaktır. Öncelikle tarım danışmanları alanlarında çok verimli çalışmalar yapıyorlar. Köyde, üretimin, kalitenin, verimliliğin artması noktasında çok büyük katkı sağlıyorlar.
İşin bir de sosyal boyutu var. Binlerce Ziraat Mühendisimiz bugün işsiz. Bizden iş istiyor. Analiz laboratuvarlarını işlemez hale getirir ve tarım danışmanlarının sayısını kuruluş başına 2’ye indirirsek, çok sayıda Ziraat Mühendisi ve teknik eleman işsizler ordusuna dahil olacaktır. Tüm ülke olarak işsizliği azaltmaya çalışırken, işsizliğe neden olacak uygulamalardan kaçınmamız gerekir.
Tarım danışmanlarına ihtiyaç var. Bunun da tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bakanlığımızla görüşmelerimiz devam ediyor. Biz elimizi taşın altına sokmaktan da çekinmiyoruz. Ziraat Odaları olarak biz buna talibiz. Destek bize verilsin, biz bu hizmetleri layıkıyla yapıp, binlerce Ziraat Mühendisine ve teknik elemana istihdam sağlayalım. Bunu yaparken de milyonlarca çiftçimize hizmet götürelim.”
-“Hayvancılık, Doğu Anadolu Bölgesi açısından hayati önemde”-
Hayvancılığın, Doğu Anadolu Bölgesi açısından hayati önemde olduğunu, ülkemizdeki 14,6 milyon hektarlık meraların 5,5 milyon hektarı Doğu Anadolu bölgesinde bulunduğunu belirten Bayraktar, “Doğu Anadolu, Marmara Bölgesinin 10 katı meraya sahip. Bölge ülkemizde bulunan sığır mevcudunun yüzde 15,2’sini, koyunların yüzde 12,5’ini beslemektedir. Buna karşın, bölgenin kültür ırkı sığırlardaki payı yüzde 5’te kalmaktadır. Bölgedeki sığırların sadece yüzde 15’i kültür ırkından oluşmaktadır. Kültür melezi oranı yüzde 68’i, yerli ırk oranı yüzde 17’yi bulmaktadır. Tabii bu durumda süt ve et verimini düşürmektedir. Ülkemizde üretilen inek sütünün yüzde 14,2’si, koyun sütünün yüzde 13’ü bölgeden sağlanmaktadır” dedi.
Son yıllarda hızla gelişen hayvancılıkta başta süt ve et sığırcılığı olmak üzere çözüm bekleyen önemli sorunlar bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Son dönemde çiğ süt fiyatlarındaki gelişmeler, üreticimizi zorlamıştır. Şunu unutmamak gerekir ki, süt hayvancılığı et hayvancılığının da temelidir. Hep söylüyorum ana varsa dana vardır. Et hayvancılığının materyalini süt hayvancılığı sağlamaktadır. Ulusal Süt Konseyi, 2014 Temmuz ayında çiğ süt litre fiyatı 1 lira 15 kuruş belirledi. O tarihten bu yana bu fiyat artırılmadı. Hatta çiğ süt fiyatları bazı bölgelerimizde 70 kuruşlara kadar indi. Bizim de her platformda desteklediğimiz Et ve Balık Kurumu’nun müdahale kurumuna dönüştürülmesi ve Et ve Süt Kurumu olarak faaliyete geçmesi bu durumda hayati bir önem kazandı. Nitekim bu kurum, müdahale alımlarına başladı ve çiğ süt fiyatlarının 50 kuruşlara doğru gitmesini önledi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, düzenli olarak Ziraat Odalarımızdan çiğ süt fiyatları alıyoruz. Nisan ayı sonunda çiğ süt ülke ortalaması fiyatının Mart ayına göre 3 kuruş artarak 99 kuruştan 1 lira 2 kuruşa çıktığını tespit ettik. Et ve Süt Kurumu, çiğ süt litre fiyatı en azından 1 lira 15 kuruşu geçene kadar alımlara devam etmelidir. Rakamlar sanayicinin süt almaya devam ettiğini, ihracatın da arttığını gösteriyor. Mart ayında sanayiye aktarılan sütte de yüzde 3,5 oranında artış var. Yıllık bazda sanayiye aktarılan süt miktarı 9 milyon 52 bin tonu aştı. Süt ve süt ürünleri ihracatı 2015 yılında yüzde 22,1 düşerek 347,5 milyon dolardan 270,6 milyon dolara inmişti. Yalnız, Mart ayında, 2015 yılı Mart ayına göre, ihracat da yüzde 8,2 artarak 23,4 milyon dolardan 25,3 milyon dolara çıktı.
Sütten bahsetmişken, ete de değinmemiz gerekir. Çünkü sütte yaşanacak bir kriz, doğrudan kırmızı et üretimine ve fiyatlarına da yansıyacaktır. Yalnız bazılarının iddia ettiği gibi et üretiminde bir sorun olmadığı görülüyor. Kırmızı et üretimi, 2015 yılında yüzde 14, 2016 Ocak-Mart döneminde yüzde 13 büyüdü. Kırmızı et üretiminde çift haneli büyüme, Ocak-Mart döneminde de devam etti. İthal lobilerine en iyi cevabı et üreticilerimiz verdi. 2015 yılını 1 milyon 149 bin tonla kapatan kırmızı et üretimi, Mart ayı sonu itibarıyla yıllık bazda 1 milyon 176 bin tonu geçti. Bu yeterli mi? Değil. Kırmızı et üretiminde 1,5 milyon tonu bulmalıyız. Üretim ve üretici desteklenmeye devam edilmelidir. Koyun ve keçi eti üretimindeki artış oranının sığır etinden fazla olması da ayrıca dikkat çekiyor. Bu çok önemlidir. Türkiye’nin özellikle küçükbaş hayvancılığa ağırlık vermesi gerekiyor. Çünkü, küçükbaş hayvancılık Anadolu coğrafyasına çok uygun ve kırmızı ette en önemli alternatifimiz.
Kanatlı sektöründe ihracat sıkıntısından kaynaklanan sorun devam ediyor. Mart ayında kanatlı eti ihracatı yüzde 35,6, yumurta ihracatı yüzde 39,5 geriledi. 2015 yılında kanatlı eti ihracatı 651 milyon dolardan 436,8 milyon dolara, yumurta ihracatı da 402 milyon dolardan 273,5 milyon dolara düşmüştü. Bütün bunların bir sonucu olarak Mart ayında, tavuk eti üretimi yüzde 6,4, yumurta üretimi ise yüzde 3,1 azaldı. İhracattaki sıkıntıların aşılması, geleneksel pazarlara ve Ortadoğu ülkelerine daha fazla kanatlı eti ve yumurta ihracatı yapılması gerekiyor. Aksi takdirde milyonlarca insanımıza ekmek kapısı olan kanatlı sektörü zor durumda kalacaktır. Konuyu Ekonomi Bakanımız Mustafa Elitaş’a da ilettik. İnşallah ihracatımız yeniden artışa geçer.
2016 yılı hayvancılık desteklerindeki artışı olumlu buluyoruz. Özellikle buzağı ve malaklara verilen desteğin artırılması ve buzağılarda 75, malaklarda 150 liradan 350 liraya çıkarılması ve soy kütüğü desteği olarak da 150 lira verilmesi yerinde bir karar olmuştur. Bu destekleri almak için 4 ay yaşatma zorunluluğu getirilmesi de önem taşımaktadır. Desteklemeler kapsamında Et ve Süt Kurumu’nun yapacağı müdahalelerde kullanılmak üzere Hayvancılık Genel Müdürlüğü’ne 45 milyon lira ek ödenek verilmesi de Kurumun süt piyasasını düzenlemesine imkan tanıyacaktır.”
-“Destekler yılın başında açıklanmalı, stopaj kesilmemeli”-
Devletin, bütün olanaklarını kullanarak çiftçiyi desteklemeye devam ettiğini ama yine de tarımsal desteklerin, rekabet edilen ülkelerin çiftçileriyle karşılaştırıldığında yetersiz kaldığını bildiren Bayraktar, tarımsal desteklerin yılın başında açıklanması, ödemelerin tek seferde ve ekim zamanından önce yapılması gerektiğini, bunun çiftçiler açısından son derece önemli olduğunu belirtti.
Desteklerden stopaj kesilmesinin de anlaşılır bir durum olmadığına vurgu yapan Bayraktar, “Çiftçimiz sanki zirai kazanç elde ediyormuş gibi desteklerden yüzde 4 oranında stopaj vermektedir. Geçmişte uygulanan doğrudan gelir desteğinde olduğu gibi desteklerden stopaj kesilmemelidir. Konuyu geçmişte ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına yakın bir zamanda da Maliye Bakanımız Naci Ağbal’a ilettik ve sorunun çözülmesini istedik” dedi.
-Tarımdaki kayıt dışılık-
Tarımdaki kayıt dışılığın önemli bir sorun olarak ortada durduğunu, sektördeki istihdamın yüzde 80’den fazlasının herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalıştığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Bu oran, kadınlarda yüzde 94’lere kadar çıkıyor. Bunun en büyük sebebinin SGK primlerinin yüksekliği olduğunu söyleyebiliriz. Asgari ücret artışı ve prim gün sayısının 22’den 23’e çıkması, çiftçimizin SGK primini birden yüzde 35,2 yükseltti. 2015 yılının ikinci yarısında en az 322 lira 20 kuruş olan tarım Bağ-Kurluların SGK primi, 2016 yılıyla birlikte, bir gecede 435 lira 63 kuruşa çıktı. Bu primlerle tarımda kayıt dışılığının azalmasını beklemek hayalcilikten öteye geçmez. Neredeyse karnını zor doyuran çiftçimizin her ay 435 lira 63 kuruş prim ödemesi imkansızdır. Yükselen tarım Bağkur’u sigorta priminin yarattığı mağduriyetin çözümü açısından, SSK çalışanlarında uygulanan işveren teşvik sistemindekine benzer bir şekilde, tarım Bağkur’u kapsamındaki erkek çiftçilere yüzde 25, kadın çiftçilere yüzde 50 prim desteği sağlanmalıdır. Çiftçilerimiz çok ağır şartlarda çalışıyor. Diğer ağır şartlarda çalışan meslek gruplarına uygulanan, her yıl için 120 gün fiili hizmet zammı (yıpranma hakkı) çiftçimize de verilmelidir. Bunların yanı sıra sigorta başlangıcı öncesi doğumda geçen süreler için de borçlanabilme imkanı tanınmalı ve 3 doğum sınırı kaldırılmalıdır.
Tabii sosyal güvenlikte çiftçilerimizin bir takım sorunlar devam etse de çok sayıda soruna da çözüm bulundu. TZOB Genel Başkanı olarak, SGK Yönetim Kurulu’ndaki görevim vesilesiyle, çiftçilerimize ve Ziraat Odalarımıza yönelik çok önemli düzenlemelerin çıkarılmasına katkıda bulunma fırsatım oldu. 6111 sayılı Kanunla sattıkları ürün bedelleri üzerinden 1994 yılından bu yana BAĞ-KUR prim kesintisi yapılan, Ziraat Odası’na da kayıtlı çiftçilerimize geriye yönelik yapılandırma hakkı getirildi. Ancak kadın çiftçilerimiz, 2003 yılından önceki dönemler için aile reisi olmamaları nedeniyle borçlanamadılar. 2012 yılında bu mağduriyet giderildi. Kadın çiftçilerimiz, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı da ödemediler. 65 yaş ve üzeri çiftçilerimiz, talep etmeleri halinde, tarım BAĞ-KUR’u primi ödemelerinden muaf olacaklar. Yine çabalarımız sonucu tarım BAĞ-KUR’undan emekli olup da çiftçilik yapmaya devam eden çiftçilerimizin emekli maaşlarından sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırıldı. Çiftçilerimizin sattıkları ürün bedelleri üzerinden alınan yüzde 5 oranındaki tarım BAĞ-KUR’u prim kesintisi, girişimlerimizle 1 Ocak 2014 tarihinde, sadece borcu olan çiftçilerimize ve borcu oranında yapılmak üzere yüzde 2’ye indirildi. Ayrıca çiftçi muafiyeti kapsamında, diğer bir statüde çalışıyor ise Kurumdan kesinti muafiyet belgesi almaları halinde, sattıkları ürün bedelleri üzerinden tarım BAĞ-KUR’u kesintisi yapılmayacak. Yine, Ziraat Odalarının, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanları bildirmemekten dolayı kesilen idari para cezaları silindi. Taleplerimiz üzerine tarım BAĞ-KUR’lu kadın çiftçilerimize doğum borçlanması imkanı getirildi. Düzenlemeyle 3 çocuğu olan kadın çiftçilerimiz 6 yıla kadar borçlanabilecek. Ayrıca, genel sağlık sigortası ve sigorta prim borçlarına yapılandırma hakkı getirildi.”
-“En önemli parametre kardeşliğin muhafazası”-
Türkiye’nin, tarihiyle, milletiyle, devletiyle, jeopolitik konumuyla tartışmasız büyük bir ülke olduğunu belirten Bayraktar, şöyle konuştu:
“Sorunlarımız yok mu? Tabii ki var. Yalnız, bu sorunlarımız çözülemeyecek, altında kalkılamayacak sorunlar değildir. Ülkemizin potansiyeliyle karşılaştırıldığında sorunlar devede kulak kalır. Peki var olan ülke ve bölge sorunlarımızı nasıl çözeceğiz? Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Bu konuda en önemli parametrenin kardeşliğimizin muhafazası, ayrışmama olduğunu düşünüyorum. Bin yıldır bu topraklarda kardeş kardeşe yaşıyoruz. Bu kardeşliğin devamını sürdürmek zorundayız. Bu topraklar üzerinde birbirimize sevgimiz ve saygımız ilelebet devam etmelidir. Ülke düşmanlarının amacı ayrıştırmak, kardeşliği bozmaktır. Anlayamadıkları şudur; hiçbir zaman bu ülke insanları arasında ayrışma olmamış, bu ülke insanları birbiriyle çatışmamıştır. Tarih boyunca zorda kalan insanlar, bu topraklara sığınmıştır. Bu topraklar ve üzerinde yaşayanlar gönül kapılarını, sınırlarını değişik tarihlerde kendisine sığınanlara açmıştır. Şu anda 2,7 milyonu aşkın Suriyeli, 300 bin Iraklı Türkiye’ye sığınmıştır. Bize insanlık dersi vermeye çalışan Avrupa Birliği ülkeleri, çok daha az sığınmacıyla karşılaştıklarında ne yapacaklarını şaşırmışlar ve Türkiye’den yardım istemek zorunda kalmışlardır. Şuna da değinmeden geçemeyeceğim. Bizim insanımız, komşu ülke insanları kadar da şansı yoktur. Allah göstermesin, ihtiyaç da duymayalım ama insanımızın sığınmacı olarak gidebileceği hiçbir ülke ve toprağın da olmadığını bilelim.
-“Zenginlikleri doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle
hep beraber paylaşalım”-
Şehit kanlarıyla sulanmış bu vatanın ve bu topraklarda üretim yapan insanların kıymetini bu ülke insanları olarak bilelim. 79 milyon olarak, zenginlikleri doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle hep beraber paylaşalım. Bir bu amaçla doğudan batıya, batıdan doğuya kaynaşmayı sağlama amacıyla Ziraat Odası Başkanlarımızı gönderdik. Bundan çok olumlu geri dönüşler aldık. TZOB gibi diğer sivil toplum kuruluşlarının da benzer uygulamaları hayata geçirmeleri gerektiğini düşünüyoruz.”
Teşkilat olarak son yıllarda büyük atılımlar gerçekleştirdiklerini, Ziraat Odası sayısını, 765’e ulaştırdıklarını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Ziraat Odası bulunmayan yerlerde de komşu Ziraat Odalarımız vasıtasıyla hizmet veriyoruz. Bir anlamda tüm ülke sathında örgütlenmiş durumdayız. Hizmet alanımız da genişledi. Ziraat Odalarımızın fiziki imkânlarında da çok önemli gelişmeler kaydedildi. Odalarımızın yüzde 61’i kendi hizmet binalarında faaliyet gösteriyor. Yine Ziraat Odalarımızın yüzde 40’ında makine parkı bulunuyor. Sayısı 75’i bulan tahlil laboratuvarlarıyla çiftçimize hizmet veren Ziraat Odalarımız; bir meslek kuruluşu olmasına rağmen artık fabrika, paketleme, ürün işleme, kurutma, depolama ve tohum temizleme tesisleri gibi ekonomik tesisler de kuruyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak her şeyin başının eğitim olduğuna inanıyoruz, tarımda verimliliği artırmanın çiftçinin eğitiminden geçtiğinin de bilincindeyiz. Eğitim çalışmalarımızı yurdun her köşesine yayma gayreti içindeyiz. Bu çerçevede, genç çiftçi, kadın çiftçi eğitimleri başta olmak üzere bakanlıklar, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapıyoruz. Yine bir Dünya Çiftçiler Günü’nde, 14 Mayıs 2012 tarihinde, dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanının huzurunda, Gıda, Tarım ve Hayvancılık, Aile ve Sosyal Politikalar ve Orman ve Su İşleri bakanlarımızla protokoller imzaladık. Eğitim çalışmalarını başlattık. SGK ile de kayıtdışılığın önlenmesine yönelik eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Ağaçlandırma seferberliği yapıyoruz. Bakanlıklarımız, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde, kadın çiftçi, tarımsal nüfus gençleşiyor, sürü yönetimi elemanı benim, tarım danışmanı, SGK, zirai mücadele ilaçlarının güvenli ve sürdürülebilir kullanımı, bitki sağlığı, meyve ağaçlarında budama, güvenli traktör kullanımı eğitimleri veriyoruz. Ziraat Odası personelimizi otomasyon eğitiminden geçiriyoruz. 81 ilde, 45 bine yakın çiftçimizin yararlandığı bu eğitimlere tüm hızıyla devam edeceğiz.
Ülkemiz açısından olmazsa olmaz sektör konumundaki tarım, yapısal sorunlarına rağmen gerek sağladığı istihdam, gerçekleştirdiği ihracat, dış ticaret açığının kapatılmasına verdiği destek dikkate alındığında ekonomimizin büyük bir yükünü omuzlamaktadır. Türkiye’nin tarımdaki potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, gerçekleşen rakamların katlanması, bölgesinin gıda açığını bütünüyle karşılaması mümkündür. Türk çiftçisi bilgi birikimi ve tecrübesiyle bütün hedefleri gerçekleştirecek azim ve kararlığa sahiptir.
-Tarımda hedefler-
Bugün 79 milyonluk ülke nüfusunu, 3 milyon sığınmacıyı, 41 milyon turisti besleyip, 16,8 milyar dolar ihracat yapan, uzun yıllardır devam eden yapısal sorunlara ve yüksek girdi maliyetlerine rağmen, 54,6 milyar dolarlık bir üretimi gerçekleştiren Türk çiftçisini, yürekten alkışlamak, teşekkür etmek gerekir. Çiftçimize inancımızın bir ifadesi olarak huzurlarınızda, tarımdaki 2023 hedeflerinin altına Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak biz de imzamızı atıyoruz. Tarımda yapısal sorunların hızla giderilmesi, yeterli bir tarımsal destek bütçesi sağlanması ve sulama yatırımlarına daha fazla önem verilmesi halinde; Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, Türk çiftçisi, 150 milyar dolar tarım ürünleri hasılasıyla, 85 milyonluk ülke nüfusunu, 50 milyon turisti besleyip, içinde bulunduğu bölgenin, Kafkasya’nın, Ortadoğu’nun, Orta Asya’nın, Kuzey Afrika’nın ve Doğu Avrupa’nın gıda açığını kapatacak ve 40 milyar dolar tarımsal ürün ihracatı yapacaktır. Biz Türk çiftçisi olarak bu hedefleri gerçekleştirecek azim ve kararlılıktayız. Türk tarımının çözüm bekleyen sorunları, sektörün tüm paydaşlarıyla el ele vererek, çiftçimiz, köylümüz, milletimiz ve ülkemiz için almamız gereken çok mesafe var. Ancak, bugün hepimizin gayretiyle ulaşılan noktaları, sağlanan başarıları da göz ardı etmemeliyiz.”
Bayraktar, konuşmasının sonunda tüm çiftçilerin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutladı.
-Tarım Bakan Yardımcısı Daniş-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, konuşmasında, tarımsal altyapı hizmetlerine ciddi önem verildiğini, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının kontrol altına alındığını, sulamaya açılan alanların arttığını bildirdi.
Bitkisel üretimde verimliliği artırıcı tedbirler, özellikle tohumculukta, sertifikalı tohumculukta çok ciddi mesafeler alındığını belirten Daniş, “Hayvansal üretimimiz de arttı. İthal edilen danaların üreticinin elindeki hayvanların fiyatını hiçbir şekilde düşürmeyecek, buna müsaade edilmeyecek” dedi.
Daniş, şunları söyledi:
“Üretim rakamlarının çoğu bizi memnun eden rakamlar. Ama bizim için yeterli değil. Biz bundan daha fazlasını üretebiliriz. Çiftçimizi daha fazla memnun edebiliriz. Tüketicimizi de daha ucuz besinle de bir araya getirebiliriz. Bununla ilgili gerekli tedbirleri de malumunuz basından takip ediyorsunuz, Sayın Bakanımızın çok ciddi çalışmaları girişimleri var.
Bakın genç nüfusumuzun kırsaldan kente göçmesini önlemeye çalışıyoruz. Bununla ilgili olarak en son yaptığımız, hükümetimizin eylem planında yer alan 30 bin liralık desteğin yaklaşık yüzde 70-80’ini hayvancılık alanına aktarmak kararındayız. Yani genç ve kırsalda yaşayan arkadaşlarımıza 30 bin lira değerinde hibe gerek süt ve gerekse besi hayvanının hibe olarak verilmesinin alt yapısını hazırladık. Müracaatlarımızı aldık. Yaklaşık 380 bin başvuru oldu. Şimdi biz bunları 3 yıllık objektif puanlamaya tabi tuttuk. Sayın valilerimizin görevlendirdiği Vali yardımcılarının başkanlığında bunun sıralamasını yaptık, illerde bunun sıralaması yapılacak. Ve bu destekler ve bu hibeler verilecek. Genç çiftçileri kırsalda tutabilmek adına ve desteklemek adına hükümetimizin bu çerçevede yaptığı en önemli çalışmalardan biridir.”
Daniş, 1946 yılından beri her yıl 14 Mayıs’ta düzenlenen Dünya Çiftçiler Günü’nün ülkemiz ve dünya tarımı için hayırlar getirmesini temenni etti.
-Ağrı Valisi Musa Işın-
Ağrı Valisi Musa Işın da toplantının Ağrı’da yapılması kararını veren Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Bayraktar ve Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür ederek konuşmasına başladı.
Bu bölgede yıllardır huzurunu muhafaza etmeye çalışan Ağrı’nın aslında bunu hak ettiğini belirten Işın, şunları söyledi:
“Ağrı küçükbaş hayvanda Türkiye dördüncüsüdür. Büyükbaş hayvanda Türkiye sekizincisidir. Mera alanlarında Türkiye dördüncüsüdür. Nüfusun yüzde 45’i fiili olarak tarım ve hayvancılık yapmaktadır. Dolayısıyla böyle bir il, Dünya Çiftçiler Günü’nün kutlanılmasını hak ediyor. Ağrı, 1-2 yıldır hak etmediği bir terörle anılıyor. Aslında Ağrı halkı, bu beladan kurtulmak için, bu belaya direnmek için çaba sarf ediyor. Bu nedenle Ağrı halkını da burada kutlamak istiyorum.
Yazıcı Barajımız 200 milyon metreküp suyla bu sene 25 bin hektarlık alanı sulamaya hazırdır. Kanallar bittiğinde sulanan alan 37 bin hektara çıkacak. Patnos Barajımız bitti. Küçük eksiklikler bittiğinde 4 bin hektarı sulayacak. Eleşkirt Yayladüzü’nde proje çalışmaları bitti. Bu senenin sonunda ya da 2017’nin başında inşaat ihalesi yapılacak. Bittiğinde Eleşkirt Ovasında 17 bin hektarı sulayacak.
Eleşkirt’ten Doğu Beyazıt’a kadar, Taşlıçay ilçesine kadar sulanmayan alan kalmayacak.
Bu barajların dışında şu anda sulama 90 bin hektar alanda yapılıyor.”
Vali Işın, çiftçi eğitim merkezleri kurulması, çiftçilerin düzenli olarak eğitimden geçirilmesi gerektiğini bildirdi.
Dünya Çiftçiler Günü’nde Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurullarının başkanları da kendi illerinin sorunları ve talepleri konusunda bilgi verdiler.
-Erzurum İl Koordinasyon Kurulu Başkan Vekili Şahsat Karaman-
Erzurum Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkan Vekili Şahsat Karaman, yaptığı konuşmada, Erzurum’da iklimin de etkisiyle bitkisel ve hayvansal üretimin diğer bölgelere göre zor şartlarda yapıldığını bildirdi.
Karaman, şunları kaydetti:
“Bir Çukurova bir Trakya hububat üretiminde dekara verimde 700-800 kilogramın üzerinde çıktı. Aynı gübre, aynı yakıt, aynı işçilik, aynı ekipman, aynı maliyete rağmen bizler 200-250 kilogram ancak alıyoruz. Bölgemiz için iklim koşulları, verimlilik ve diğer unsurlar göz önünde bulundurularak pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyoruz.
Yemde gübrede verilen KDV indirimi çiftçimize yansımamıştır.
Hayvan hastalıklarıyla mücadelede telef edilen hayvanların değeri için hayvancılıkla alakası olmayan kurumlardan fiyat istenmektedir. Yanlış değerlendirmeler yapılarak, çiftçimiz mağdur edilmektedir. Bu konu tekrar ele alınarak, tekrar gündeme getirilmelidir.
Tarımsal desteklemeler giderek önemini kaybetmekte bir anlamı kalmamaktadır. Özellikle bitkisel üretim destekleri çok parçalara ayrılmış, hepsine ayrı ayrı müracaat getirilmiştir. Tarımsal desteklemelerde formalitelerin kaldırılması birleştirilerek tek bir işlemde tek bir ödeme yapılması, özellikle muhtar ve ihtiyar heyeti tasdik işlemlerinin kaldırılması gerekmektedir.
Çok yıllık yem bitkisi desteklemeleri, geçmiş yıllarda bir defada tamamı ödenmekteydi. Son 3 yıldır bu desteklemeler 4 yıla bölünerek taksit taksit ödenmektedir.”
Çiftçin öz kaynağı ve yeterli birikimi olmadığından çarkını çevirmek için krediye başvurduğunu belirten Karaman, şunları söyledi:
“Krediyi almak bir dert, ödemek ayrı bir dert... Kredi veren kuruluşlar adeta kırk dereden su getirerek hem zaman kaybına yol açmakta hem çiftçinin istediği kredi zamanında eline geçmemektedir. Bu durum, bütün planları alt üst etmekte, çiftçimizin ödemelerinde de aksamalara yol açmaktadır. İlimizde 4 yıldır banka kredi faizi ertelenmekte kambur üstüne kambur eklenmektedir.
Tarımsal kredilerin verilişinde daha esnek davranılmalı, özellikle şehirle ilgisi bulunmayan çiftçilerimizden şehirden gayrimenkul tapusu istenmemesi ve ödenmesi hususunda da eski borçlarımızın faizi silinip geri kalan paranın uzun vadede ödenmesinin sağlanmasını talep ediyoruz.
Son yıllarda ülkemizin kamuoyunu meşgul eden süt alımı ve süt fiyatları da bölgemiz çiftçisini mağdur etmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında süt fiyatları taban yapmakta adeta yok pahalısına alınmaktadır. Bu mevsimde sütün bol olması süt iştirakleri, kendilerini naza çekmekte adeta ‘almıyorum’ demektedir. Süt işletmeleri tekelleşme hatta kartelleşme yoluna gitmektedir. En azından anlayışları budur. Bizim kırsal kalkınma fonlarından süt işletmelerine destek olmakta bu destekleri almalarına rağmen halen daha ilimizde bu işletmeler açılmamaktadır. Bunların takibini talep ediyorum.
Sayın Genel Başkanımın desteğiyle Et ve Süt Kurumu kuruldu. Yalnız bölgemizde bu müdahale kurumu kurulmadı. Bir an önce Et ve Süt Kurumunun bölgemizde kurulması ve bu rantiyecilerin önüne geçilmesini talep ediyorum.
İyi niyetle hazırlanmış ve mevzuatlarıyla uygulamaya konulmuş ve ilimizde oldukça yarar görmüş tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetleri bazı bölgelerdeki olumsuzluklar nedeniyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Odalarımızın bu hizmetlerine adeta son vermiş. Daha önce 8 tarım danışmanıyla hizmet verirken Odalarımız ancak 2 tarım danışmanıyla sınırlandırılmıştı. Bu konunun tekrar gözden geçirilerek 3 bine yakın Ziraat Mühendisimizin de değerlendirilmesini tekrar talep ediyorum.
Bakanlığımız tarafından hayata geçirilen genç çiftçilere hibe desteğinden Erzurum’da 2014 yılından önce mahalle olmuş 54 köyümüz faydalanmıyor. Bu mahalleler destek kapsamına alınmalıdır.
Bağ-Kur primleri yükselmiş ve çiftçimizin ödeyemeyeceği boyutlara ulaşmıştır. Bu konu da gözden geçirilmelidir. Ayrıca çiftçimize fiili hizmet uygulaması getirilerek erken emekli olması sağlanmalı, göç önlenmelidir.”
-Kars İl Koordinasyon Kurulu Başkanı İsmet Hagi-
Kars Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı İsmet Hagi de Türkiye’de besiciliğin yüzde 50’sinin Kars, Ardahan, Erzurum, Iğdır ve Ağrı illerinde yapıldığını bildirdi.
Bu illerin her köyünde yayla, mera bulunduğunu belirten Hagi, şunları söyledi:
“Bu bölge illeri pilot bölge olmalıdır. Sosyo ekonomik kalkınma amacıyla diğer bölgelere verilen desteğin en az iki katı verilerek cazibe merkezine dönüştürülmelidir.
Gerek bitkisel gerek hayvansal üretimin tecrübesiz personel nedeniyle sıkıntılar yaşamaktayız. Doğu bölgesine deneyimli personelin gönderilmesini talep ediyoruz.
Bölgede tarım ve hayvancılık için yapımı süren barajların biran önce bitirilmesi gerekmektedir.
Hayvan küpe sıkıntıları yaşanmaktadır. Hayvan küpeleme sistemini ilçe müdürlüklerinin değil birliklerin yapması daha uygun olacak.
Hayvancılık strateji planı hazırlanması için özel sektör ve devlet bir araya gelerek toplantı yapmalıdır.
Et ve hayvan ithalatı hayvan yetiştiricilerini olumsuz etkilemektedir. Et ve süt fiyatlarının kontrol mekanizmalarının oluşturulmalı ve denetimleri yapılmalıdır. Gerekli olduğu durumlarda devlet müdahale etmelidir. Üretimin artırılması için ıslah çalışmalarının yapılması önemlidir. Islah çalışmalarının başarılı olmasıyla damızlık ithalatı azaltılacaktır. Damızlık ihtiyaçlarının sağlanması içinde düvelere hibe desteği verilmelidir.
Süt sığırcılığında gerekli destekler verilmelidir. İlimizde 50’den fazla süt fabrikası bulunmaktadır. Köylerde süt sığırcılığı kooperatifleri kurulmalı kültür ırkların çeşitliliği tedarik edilerek hak eden işletmelere 25 büyük süt hayvanı teşvikleri verilmelidir. Soğuk süt zinciri oluşması için birliklere destek verilmelidir. Süt fiyatlarının istikrarı için okul süt projesi devam etmelidir.
Pazarlardaki daralmadan kaynaklı sezon da üretilen ürünlerin yaklaşık yüzde 45’i halen depolarda bulunmaktadır. Süt ve süt ürünlerinin KDV oranlarının düşürülmesi, Kars il müdürlüğümüzün bünyesindeki laboratuvarların güçlendirilmesi ve hizmet bedellerinin makul fiyatlarda olması, geleneksel ürünlerin pazarlanması, rafta satışın kolaylaştırılması, yasal zemine kavuşturulması gerekmektedir.”
Yem bitki destekleme miktarlarının artırılmasının Kars için önem arz ettiğini vurgulayan Haği, şöyle devam etti:
“Toprak Mahsulleri Ofislerinde ekimlik tohum çeşidi yoktur. İlimizde Toprak Mahsulleri Ofisi sadece fındık ve pirinç satmaktadır.
Veterinerlik fakültesinde arıcılık konusunda eğitimler artırılmalıdır. Bakanlığımız tarafından düzenlenen arıcılık ile ilgili kurslar çoğaltılması ilimiz için önemlidir. Arıcılık için Kars ve Iğdır izole bölge kapsamına alınmalıdır. DAP ve Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından ağıl yapımında destek verilmesine rağmen gerek evrak gerek prosedürlerin ağır olması nedeniyle küçük aile işletmelerinin ağılları modernize edebilmeleri çok zordur. Bu sorun çözülmelidir. Çevre amaçlı tarım arazilerini koruma ÇATAK projesinde ilimizde 10 bin dönüm alan tahsis edilmiştir. Bu kapsamda tarıma elverişli olmayan taşlık tarlalarda taşlar temizlenerek tarıma kazandırılmaktadır. ÇATAK Projesi kapsamında ilimize ayrılan alanın artırılmasını istiyoruz.
Ziraat Bankası kredilerinden ilimizin çiftçileri yeterince yararlanmıyor. Eski borçlu çiftçilerin kefillik sebebiyle kredi alma sorunları çözülmeli ve 1800 üreticiyi ilgilendiren bu kanunda 2007’de olduğu gibi bir çözüm getirilmelidir.
1991 yılında kaldırılan doğu teşvik primi makine ekipman desteğinin tekrar uygulanmasını istiyoruz.
Toprak analiz desteğinin devam etmesini talep ediyoruz.”
-Erzincan İl Koordinasyon Başkanı Tamer Geyik-
Erzincan Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Tamer Geyik, konuşmasında, sorunların belli olduğunu, çözümlerinin de bilindiğini söyledi.
Geyik, şöyle konuştu:
“Sorunları aslında siz daha iyi biliyorsunuz. Mazotu mu söyleyelim, gübreyi mi söyleyelim. Sulamadaki enerji maliyetlerini mi söyleyelim. Arazilerin küçük oluşundan dolayı üreticinin kazanamadığını mı söyleyelim. Yabani hayvanların verdikleri zararları mı söyleyelim. Eti mi söyleyelim. Sütü mü söyleyelim. Sorunlar çok. Sizler bizden daha iyi biliyorsunuz.
Gece demeden, gündüz demeden, yağmur demeden, çamur demeden üreten herkese saygılarımı sevgilerimi sunuyorum.”
-Iğdır İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Turgay Akçay-
Iğdır Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Turgay Akçay, çiftçilerin hastalık ve zararlılarla mücadelede il dışından gelen ucuz ilaçları kullandığını, kaliteli ürün alınması için bunun önlenmesi gerektiğini anlattı.
Akçay, şöyle dedi:
“Iğdır’da yok olan şeker pancarı üretiminin tekrar canlandırılması için kaliteli tohum, peşin ödeme gibi taleplerin karşılanması gerekir. Iğdır Şeker Fabrikası, Ağrı Şeker Fabrikası’na bağlanmaktadır. Çiftçilerimizin talebi, Kars Şeker Fabrikası’na bağlanmaktır.
Tarım arazilerinin toplulaştırılması projesinin hızlandırılması gerekmektedir. Iğdır’da geniş çaplı dane ve silajlık mısır ekimi yapılmaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi ürünleri hasat döneminden 1 ay sonra almaktadır. Bu süreç çiftçilerimizi mağdur etmektedir. İlimizin mısır kurutma tesisi yoktur. Çiftçilerimiz ürünleri bozulmasın diye ürünlerini ucuz fiyata satmaktadır. Bu yüzden ilimize acilen mısır kurutma tesisi kurulmalıdır. Iğdır’da geniş çaplı meyve ve sebze üretimi yapılmaktadır. İşleme tesisi yoktur. Çiftçilerimizin ürünlerini değerinde alıp kurutmak için tesisin yapılması gerekmektedir. İlimizin Tuzluca ilçesi bölgesinde birkaç tane HES projesi bulunmaktadır. Bu nedenle Aras nehri suyu da çiftçilerimizin yeterli su ihtiyacını karşılamıyor. Sulama döneminde sulama kanallarına yetirince su verilmesi, su ihtiyacının karşılanması gerekir.”
-Bayraktar’ın kapanış konuşması-
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplantının kapanış konuşmasında, Ağrı’da Dünya Çiftçiler Günü’nü mütevazi bir şekilde kutladıklarını söyledi.
Bayraktar, şöyle konuştu:
“İnşallah bu toplantı, çiftçilerin sorunlarına bir çare olur. Zaten zaman zaman değerli bölge başkanlarımızla bir araya geliyoruz. Burada dile getirilmeyen sorunları da takip ediyoruz. Ben buraya kadar gelen, gerçekten bir çıkarma yapan Tarım Bakanlığımıza çok teşekkür ediyorum. Bütün Genel Müdürleriyle buraya geldiler, şeref verdiler, bizi yalnız bırakmadılar.
Sayın Valimiz, bize fevkalade misafirperverlik örneği gösterdi. Buraya gelmemizde de çok etkili oldu. Kendilerine ev sahipliğinden ötürü çok teşekkür ediyorum.
Siz değerli çiftçilerim, değerli başkanlarım, değişik vilayetlerden geldiniz burada bizlerle birlikte oldunuz, Dünya Çiftçiler Günü’nü birlikte kutladık. Bu toplantının bölge çiftçimize ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.”