-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
“Çalıştayın Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan
tarım topraklarının bölünmesini önleme açısından
çok faydalı olacağına inanıyorum”
-“Tarım alanlarının küçük ve parçalı olması tarımsal
üretimi kısıtlıyor; girdi maliyetlerini yükseltiyor; tarımsal
üretimden alınan verimi düşürüyor, teknolojinin,
modern araçların kullanılmasını güçleştiriyor”
-“Halihazırdaki durum asla sürdürülebilir değil. Çözüm
bulunmaması halinde çok büyük sorunlara yol
açacak”
-“Türkiye’nin kaybedecek bir günü dahi yoktur. Sorunu
çözmek için derhal harekete geçilmelidir”
-“Çiftçilerimizin yasal temsilcisi Türkiye Ziraat Odaları
Birliği olarak, ülkemizin menfaati için, atılacak
cesur adımları takdirle karşılayacağız ve yapılacak
çalışmalara tam bir kararlılıkla destek olacağız”
-Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker:
-''Her yıl arazi bölünmesinden, parsel küçülmesinden dolayı
yaklaşık 8 milyar liralık kayba uğruyoruz, bu çok büyük bir
ekonomik kayıp''
Ankara – 29.02.2012 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Tarım Arazilerinin Bölünmesinin Önlenmesi Çalıştayı’nın Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan tarım topraklarının bölünmesini önleme açısından çok faydalı olacağına inandığını söyledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) tarafından ''Tarım Arazilerinin Bölünmesinin Önlenmesi'' konulu çalıştay, Büyük Anadolu Otelinde düzenlendi.
Bayraktar, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, çiftçinin tek ve en büyük yasal temsilcisi ve bu konunun direkt muhatabı Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak yapılacak çalışmaları desteklediklerini ve arkasında olduklarını bildirdi.
Şemsi Bayraktar, şöyle konuştu:
“Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, tarımsal işletmelerin yaklaşık 5’te 4’ü 100 dekardan, köylümüzün tabiriyle 100 dönümden daha az araziye sahip. Bu işletmelerin tasarrufunda bulundurduğu arazi ise toplam arazinin sadece 3’te 1’i.
Türkiye’deki tarımsal işletmelerin küçük ve çok parçalı olması ekonomik üretimi engelliyor. Tarım alanlarının küçük ve parçalı olması tarımsal üretimi kısıtlıyor; girdi maliyetlerini yükseltiyor; tarımsal üretimden alınan verimi düşürüyor. Ayrıca teknolojinin, modern araçların kullanılmasını güçleştiriyor.
Medeni Kanunu, 1926 yılında İsviçre’den aldık. Gerçi bu kanun 22 Kasım 2001’de TBMM’de kabul edilen ve 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanunla sistematiği hariç, komple değişti ama buna rağmen miras hukuku hükümlerindeki sorunlar dolayısıyla hala tarlalar bölünüyor.
Buradan uyarma gereği duyuyorum, tarlaların bölünmesine engel olunmazsa, çok yakın bir gelecekte tarım alanlarında üretim yapmak imkansız hale gelecek.”
-İşletmeler hem küçük hem de çok parçalı-
Türkiye’de tarımsal işletmelerin yüzde 32,7’sinin 20-49 dekar arazi büyüklüğüne sahip olduğunu, bu işletmelerin, toplam arazilerin yüzde 23,6’sını tasarrufunda bulundurduğunu belirten Bayraktar, “Tüm işletmelerin yüzde 78,9’u ise 100 dekardan daha az araziye sahip durumda. Yani ülkemizde işletmeler hem küçük, hem de çok parçalı. Tarımsal işletmelerin 5’te 1’i 100 dekar ve daha fazla işletme büyüklük gruplarında yer alıyor. Buna karşın bu işletmeler, toplam arazinin yüzde 65,7’sini tasarrufunda bulunduruyor” dedi.
Türkiye’de tarım alanlarının genellikle dağınık parçalar halinde ve birbirinden elverişsiz sahalarla ayrılmış durumda olduğunu anlatan Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tarım alanlarının parçalı bir görünüme sahip olmasında miras hukuku en önemli etken. Türkiye’de tarım arazilerin bölünebilirliğiyle ilgili düzenlemeler 4721 sayılı Medeni Kanunun Tarımsal İşletmeler başlıklı 659. maddesinden 668. maddesine kadar olan bölümünde yer alıyor. Ayrıca bu kanuna dayanılarak çıkarılan ‘Tarım işletmelerinin Yeterli Varlığa Sahip Olup Olmadığının Tespitine Dair Yönetmelik’le de aynı konuda düzenlemeler yapıldı.
Medeni Kanunun 659. maddesine göre; miras yoluyla kalan ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip tarımsal işletme, ehil mirasçılardan birinin talepte bulunması halinde bölünmeksizin, gelir değeri üzerinden talepte bulunan mirasçıya özgülenebiliyor. Şayet birden fazla mirasçı bir işletme için talepte bulunursa, sulh hakimi, isteklilerin kişisel yetenek ve durumları ile eşlerinin yeteneklerini göz önünde tutmak suretiyle, işletmenin hangi mirasçıya özgüleneceğine karar veriyor. Bir işletme değerinde azalma olmaksızın birden çok yeterli tarımsal varlığa sahip işletmeye bölünebilecek nitelikte ise sulh hakimi bu işletmeyi, ehil olan ve talepte bulunan birden çok mirasçıya ayrı ayrı özgüleyebiliyor.
Diğer taraftan, 3 Temmuz 2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesine göre, mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazileri belli alanın altında bölünemiyor, ifraz edilemiyor, payları üçüncü şahıslara satılamıyor.
Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim istekleri olan bitkilerin yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda yörenin arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını gerekli kıldığı takdirde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın uygun görüşüyle daha küçük parseller oluşturulabiliyor.”
-İşletmeler güdük, verimlilikten uzak, cılız hale dönüştü-
Bayraktar, bütün bu yasal tedbirlere rağmen mirasçıların işletmeyi parçalamadan kendilerine özgülenmesi için mahkemeye gitmediğinden tarım arazilerinin bölünmesinin önüne geçilemediğini ve tarımsal işletmelerin güdük, verimlilikten uzak, cılız işletmeler haline dönüştüğünü kaydetti.