ALBİYOBİR tarafından ATO toplantı salonunda yapılan 'Biyoyakıt Sempozyumu' TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR'ın yanı sıra Enerji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Sami DEMİRBİLEK ve ATO Başkanı Sinan AYGÜN'ün katılımıyla gerçekleşti.
Sempozyum ALBİYOBİR Başkanı Tamer AFACAN'ın “Türkiye'de Biyoyakıt Uygulamaları ve Sorunları” başlıklı sunumuyla başladı.
Sempozyumda konuşan TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR, tarım sektörünün her ülkede stratejik bir sektör olarak kabul edildiğini belirterek, “Bu önem, her şeyden önce hayatın vazgeçilmez ve temel ihtiyacı olan gıdayı üreten bir sektör olması ile ortaya çıkmaktadır. Ancak tarımın önemi sadece bu özelliği ile sınırlı değildir.
Bunun yanında; ülkelerin gıda güvencesi, kırsal kalkınma, istihdam, milli gelire katkı ihracat ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesi gibi çok fonksiyonlu özelliği ile dünyanın her ülkesinde stratejik bir öneme sahiptir.
Ülkemizde halen milli gelirin %11,6'sı, ihracatın %10,6'sı, istihdamın %29'u tarım sektörüne aittir. Sanayinin önemli bir bölümü tarıma dayalı olduğu gibi tarımsal girdi talebi ile de sanayi sektörünün önemli bir müşterisi durumundadır. Diğer taraftan petrol fiyatlarındaki aşırı artışlar sonucu, dünyada ülkeler ucuz, yerli ve çevreci enerjiye ulaşmak için enerji ile tarım arasında önemli bir bağ kurmuşlardır” dedi.
BAYRAKTAR, dünyada artan enerji fiyatlarının kontrol altına alınması, sürdürülebilir enerjinin sağlanması ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının daha da önem kazanmaya başladığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dünyada yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde çevreye sağladığı katkılar ile önemli bir yeri olan biyoyakıtların ana hammaddesini tarımsal ürünler oluşturmaktadır. Bu durum yağlı tohumlar başta olmak üzere tarımsal ürünlerin önemini daha fazla artırmıştır.
Biyoyakıtların gelişimi konusunda ülkemiz yaşanan gelişmelerden uzak kalmamış, özellikle biyodizel üretimi konusunda önemli gelişmeler göstermiştir. Biyodizel sektöründe gelişmeler hızlanırken, hammadde olarak kullanılan yağlı tohumların üretimi yetersiz seviyededir. Her yıl yağ açığımızı karşılamak üzere ithalata 1 milyar dolar üzerinde döviz ödenmektedir. Bitkisel yağ açığımızı karşılamak üzere ithalata 1 milyar dolar üzerinde döviz öderken, bir de biyodizel üretimi için, ödenen bu döviz miktarının artırılmaması asıl amaçlarımız arasında yer almalıdır.
Biyodizel üretiminin ülke ekonomisi ve üreticilerimize fayda sağlayabilmesi için en önemli faktör yerli hammaddenin kullanılmasıdır. Bu sebeple yağlı tohumlar üretiminde sağlanacak artışa paralel olarak biyodizel üretimi artırılmalıdır. Oysa ki 2005 yılında artan biyodizel firmaları ülkemizde yeterli ürün bulamadıkları gerekçesiyle kanola, soya ve palm yağı gibi ürünleri ithal ederek biyodizel üretimini gerçekleştirmişlerdir.
Ülkemiz gerek tarımsal yapısı gerekse ürün çeşitliliği yönleriyle ithalat yapılmasına gerek duymadan bu üretimi karşılayacak potansiyele sahip durumdadır. Bu potansiyeli değerlendirmek için el ele vermeliyiz. Son yıllarda ürettiği üründen zarar eden üretici, alternatif ürünler arayarak gelirini artırmak istemekte, biyodizel üreticileri ise yeterli ve zamanında hammadde bulmak istemektedirler.
Görüldüğü üzere her iki tarafın da amacı aynı noktada buluşmaktadır. Bu sebeple bu ürünlerin üretimini artırmak için geleceğe yönelik doğru planlama yapmak gerekmektedir. Planlamayı yaparken, biyodizel firmalarının bu ürünlere yönelmesi ile cazip hale gelen ürünlerin gelecekte üreticileri hayal kırıklığına uğratmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü, üretici ürününü değer fiyatında, pazarının garanti olduğu yere satmak istemektedir.
Bu konuda yapılması gereken ortadadır. Üreticilerimiz uygun şartlar sağlandığı takdirde üretime hazırlar. Hem çiftçinin hem biyodizel üreticilerinin haklarını gözeten sözleşmeler ile iki tarafı buluşturalım.
ALBİYOBİR ile bugün burada 1 milyon dekar alanda gerçekleştirilecek kanola üretimi için yapılacak çalışma programı bir ilktir. Hedeflendiği gibi 1 milyon dekar alanda gerçekleştirilecek kanola üretimi ile bugüne kadar gerçekleşmemiş üretim sağlanacaktır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak çiftçiye ve dolayısıyla tarımsal üretime katkısı olan her çalışmanın yanındayız. Ancak, bugün çiftçinin kanoladan elde ettiği gelir diğer ürünlere göre fazla olduğu için üretici bu ürünü tercih etmektedir. Çiftçinin eline geçen fiyat gelecek yıllarda da gelirlerini koruyacak düzeyde olmalıdır. Bunun ve kanola, aspir gibi yeni ürünlerde beklenen üretimin sağlanması için, iç piyasa fiyatlarını bozacak düşük fiyatlı ithalata kesinlikle izin verilmemeli, ürün fiyatlarının düştüğü durumlarda prim desteği çiftçi gelirlerini karşılayacak şekilde belirlenmelidir.
Değerli katılımcılar, 2004 yılında 5.707 ton olan kanola ithalatı 2005 yılında %870 oranında artarak 55.385 tona ulaşmıştır. Benzer şekilde 2004 yılında 3.000 ton olan kanola yağı ithalatı %106 artarak 2005 yılında 6.182 ton olarak gerçekleşmiştir. Diğer yağlı tohumlu ürünlerde de 2005 yılında ithalat miktarları önemli oranlarda artmıştır. Biyodizel üretiminin geleceği ithalata bağlanırsa bu üretimin ne ülkemize ne çiftçimize faydası olacaktır. Bu sebeple yağlı tohumlar üretiminde sağlanacak artışa paralel olarak biyodizel üretimi artırılmalıdır.
Biyodizel konusunda mevzuat düzenleme çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalar içerisinde çiftçilerimizi de yakından ilgilendiren konular arasında biyodizele uygulanacak Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) başta gelmektedir. Yerli hammadde kullanarak biyodizel üretimi gerçekleştirecek firmalara uygulanacak ÖTV muafiyetindeki belirsizlik çiftçilerimizi de etkilemektedir. Üreticilerimiz biyodizel üretimi için gerekli olan yağlı tohumlar üretimine yönelmek istemekte ancak yaşanan belirsizlikler ekim yapma kararını olumsuz etkilemektedir. Çünkü, bugün itibariyle yürürlükte olan ÖTV miktarı yerli hammadde kullanarak üretilen biyodizelde de uygulanırsa biyodizel avantajlı olmaktan çıkacaktır. Maliyeti artacak olan firmalar üretimden vazgeçecek, kanola üreticisi yine pazar sorunu ile karşı karşıya kalacaktır. Bu sebeple yerli hammadde kullanarak gerçekleştirilecek biyodizel üretimi ÖTV'den muaf tutulmalı, bu konuyla ilgili mevzuat çalışmaları 2006-2007 yılı üretim döneminden önce tamamlanmalıdır.
Bazı üretici örgütleri biyodizel tesisleri kurarak, tarımsal üretim boyunca kullanılan yakıtı çiftçiye daha ucuza temin etmek istemektedirler. Çiftçiler ürettikleri yağlı tohumları üye oldukları örgüte satarak hem pazarlama garantisi elde edebilecekler hem de karşılığında yakıtını daha uygun fiyatla alarak üretim maliyetlerini düşürebileceklerdir. Üretici açısından önemli olan bu fırsatın değerlendirilebilmesi için üretici örgütlerinin çiftçiye doğrudan biyodizel satışı yapabilmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Doğru planlama yapıldığı takdirde biyodizel ve bitkisel yağ sanayi için gerekli olan yağlı tohumlar üretiminde beklenen artış sağlanacak, her yıl artan ithalat önlenmiş olacak, biyodizel hem kırsal kalkınmaya hem de ülke ekonomisine fayda sağlayabilecektir.”
Açılış konuşmalarının ardından ödül ve imza törenine yapıldı. İlk biyodizel ihracat ödülü, yılın araştırma ödülleri ve yılın uygulama ödülünün takdiminin ardından imza törenine geçildi. Türkiye-Almanya Biyodizel ihracatı anlaşması imza töreninin ardından TZOB-ALBİYOBİR 1 milyon dönüm kanola ekim sözleşmesi imza töreni gerçekleşti.